Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Hakkari Geçimli karakoluna yapılan saldırı sonucu:  'Terörle mücadele çok iyi gidiyor' şeklinde basına açıklama yaptı.

Bu, siyasal iktidarın terörle mücadele konusunda bugüne kadar yaptığı yanlışlık ve tutarsızlığın bir Bakan ağzından dışa vurumudur. Söz konusu Bakan terörle mücadeleyi yürüten Silahlı Kuvvetlerin siyasi otoritesi olan Milli Savunma Bakanı'dır.

Bir sorun ile mücadele edebilmek için önce sorunun doğru teşhisi gerekir.

Siyasal iktidar halen sorunu teşhis ve tespit edememiştir.

Etmemekte de direnmektedir.

Bunun en açık göstergesi konuyu demokratik hak talebi olarak yorumlayıp, bu düşünce ile Kandil'den davet ettiği teröristlerin ayağına Habur'da seyyar mahkeme kurdurup, "Pişman değiliz" diyenleri 'Hayır sen pişman oldun' diyerek pişmanlık hükümleri gereği serbest bırakma, MİT Müsteşarı'nı terör örgütü ile müzakereye gönderme şeklinde ortaya çıkmıştır.

Siyasal iktidara göre sorun;  Ergenekon denen örgütün yarattığı bir terör hareketidir. Terör örgütünün başı Ergenekon üyesi veya onunla ilişkilidir.

Kürt halkı terörün dışındadır. Başta anadilde eğitim olmak üzere bir takım haklar verildiğinde terör bitecektir.

Bu düşünce ve davranışların doğru olmadığını anlamak için sınır komşusu ülkelere ve burada meydana gelen olayların Türkiye'ye muhtemel etkilerine bakmak yeterlidir.

Bu olayların temelinde yatan 'Büyük Ortadoğu Projesi' sonucu bölgede büyük Kürdistan devleti kurulması fikri de dikkate alındığında, meydana gelen olayların  ve saldırıların bir demokratik talepten kaynaklanmadığı, ülkemizin doğu ve güneydoğusunda Hatay, Adana ve Mersin'i de içine alan ayrı bir devlet kurma düşünce ve ideolojisinden kaynaklandığı kolayca anlaşılır.

Irak'ın bölünmesi ile başlayan ve bir milyonun üzerinde insanın ölümüne yol açan olayların Tunus, Libya ve Mısır'dan sonra Suriye'ye sıçraması tesadüf değildir.

İran Genel Kurmay Başkanı Hasan Firuzabadi'nin 'Böyle giderse sıra Türkiye'ye gelecek' sözünü doğru yorumlamak gerekir.

Çünkü böyle giderse sırada İran ve Türkiye'de olacaktır.

İran Genelkurmay Başkanı sırayı şaşırmış olabilir.

Bu sözü dahi doğru değerlendiremeyip, İran'a nota vermek bölgedeki terörün amacını anlayamamaktan kaynaklanmaktadır.

Pek çok Avrupa anayasasında 'Sıkıyönetim' ve 'Olağanüstü Hal' bir hukuki düzenleme olarak yer almaktadır.

Düzenlemeye bakıldığında; bir bölgede veya yurt genelinde savaş hali, seferberlik, iç isyanlar ve insanların can güvenliğinin silahlı terör örgütleri tarafından yok edilmesi hallerinde, sıkıyönetim ve olağanüstü hal ilan etmek ülkeyi yönetenlerin görevidir.

8 şehidimiz ile ilgili açıklamasında Meclis Başkanı Sayın Cemil Çiçek olayları 'savaş' olarak nitelemiş, bu adı konmamış savaşın  arkasında kendisini dost ülke olarak bildiğimiz ülkelerin bulunduğunu açıklamıştı.

Bu tespit doğrudur.

Zira Türkiye, iktidarın açıklamalarına göre bölgede Suriye ve Irak ile her an müdahale veya savaşın eşiğindedir. Bölgeye savaş ile ilgili savunma amacı ile dahi olsa askeri yığınak sürmektedir.

O halde Anayasa hükmü yani hukukun gereği neyse yapılmalıdır.

Daha fazla insanımız şehit olmadan...

Ancak bu siyasal iktidarı dost(!) ülkelerin baskısı  karşısında bölgede sıkıyönetim ilan etmek 'sıkar'...

Saygılarımla...