Ülkemizde faili meçhul olarak adlandırılmış cinayetler olmuştu. 1980 öncesi ideolojik çatışmalarda, binlerce vatandaşların ve gencimizin cinayete kurban gittiğini bir kenara bırakırsak, 20 yıl önce, 18 Aralık 2002 tarihinde Hablemitoğlu suikastiyle sarsılmıştık.
Şimdi de Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapmış Sinan Ateş suikastiyle şok olduk. Cinayete kurban giden her ikisinin de benzer yönleri var. İkisi de akademisyen, araştırmacı ve de dünya görüşü olarak Türkçü ve Atatürkçü. Türkçü diyorum, çünkü rahmetli Hablemitoğlu’nun, Çarlık Rusyası’na karşı yazıları olmuş. Daha sonra yüzünü batılılara çevirip batı karşıtı makaleleri ve kitapları olmuş. Son araştırmaları ise FETÖ yapılanmasını ortaya çıkaracak çalışmalar olmuş. Emperyalizmin, Türkiye’nin ulusal ve üniter yapısına yönelik saldırılarını akademik kişiliğiyle ortaya koymaya çalışmış. FTÖ örgütünün tüm kurumlara sızmalarını dile getirmiş. Türkiye dışındaki Türk topluluklarının yakın tarihi ile ilgili olarak çalışmalar yapan bir akademisyen olduğu için de Türkçü olarak tanınırdı.
Sinan Ateş’i internetten araştırınca, Atatürk’ün dedesinin ve babasının Makedonya'daki Türk (yörük) köyüne kadar gittiğini ve Atatürkçü söylevlerde bulunduğunu gördüm. Milliyetçiliği, vatanperverliği ve de Türk dünyası ile ilgisi, içinde bulunup yetiştiği camiadan anlaşılır zaten.
Henüz daha anlam veremediğimiz Sinan Ateş cinayetinin ardından bir sürü yorumlar, komplo teorileri yapılıyor. Sosyal medya paylaşımlarından ortaya atılan senaryolar, iyiden iyiye aklımızı karıştırdı. Kimileri suikastin planlayıcıları olarak bazı isimler ortaya atıyor. Bu isimlerin bazılarına bakınca, Sinan Ateş’in yıllarca içinde bulunduğu siyasi camiadan isimler olduğu iddiaları var. Kimi yorumlarda son yıllarda moda olduğu gibi, kendisine FETÖ’cü yakıştırması yapılmış. Kanıtlanmamış bazı bilgilere göre 30 kişinin gözaltına alındığı, hatta tetikçi iddiası ile gözaltına alınanlara para havalesi yapan isimlerin olduğu da iddialar arasında. Diğer bir iddiaya göre, Ateş’in içinde olduğu camiadaki kişilerin biri birlerine suç atarak kendilerini sıyırmaya çalıştıkları iddiası. Öne sürülen bir başka senaryoya göre 15Mart 2022 tarihinde Mersin Ülkü Ocakları başkanına saldırı yapıldığı, bıçaklandığı ve saldırıda yaralanan başkanın saldırganlardan birisini vurduğu ve Sinan Ateş destekçisi olduğu ve iç çatışmanın fitilini ateşleyen olayın bu olabileceği de başka bir senaryo ve iddiası.
Sinan Ateş’in Ülkü Ocaklarından ve de MHP’den dışlanmasına rağmen, MHP kimliğinden uzaklaşmadığı, yurt gezilerine çıktığı ve lider olma arzusunu taşıdığı dile getiriliyordu. Camia içinde tepkilere yol açan bu yurt gezilerinde destekçilerinin olduğu da söyleniyordu.
Sonuç olarak, bu cinayet siyasi mi? iktidar çatışmasının sonucu mu? FETÖ’cülerin işi mi? Yoksa ülkeyi karıştırmak isteyen oyun kurucuların eylemi mi? Şimdilik bilemiyoruz. İddiaların aslı astarı var mı, öne sürülen komplo teorilerine itibar edilir mi? Kestirmek zor. Asıl şaşırtıcı konu ise, halen üyesi bulunduğu MHP ve Ülkü Ocakları yönetiminden cinayete tepki olmadığı gibi taziye mesajı da yok. En azından ‘Üyeliği olsa bile partimizle ilgisi kalmamıştır. Bu suikastin MHP camiası ile ilişkilendirilmesi yanlıştır’ şeklinde bir açıklama olması gerekmez mi?
Bütün temennimiz, adli makamların işin üstüne giderek olayın faillerini ve de varsa azmettiricilerini bulup cezalandırmasıdır. Bir diğer temennimiz de Hablemitoğlu cinayeti gibi 20 yıl beklemeden kamu vicdanının rahatlatılmasıdır.
Hoşça kalın, milletçe huzurlu kalın.