Geçen haftaki CHP Kurultayı'nın ardından sosyal medyada iki paylaşımda bulunmuştum. Birinde " Türkiye'ye demokrasiyi getiren CHP, parti içi demokraside de başarılı bir sınav verdi. Diğer partilerin de parti içi demokrasi de CHP'yi örnek almaları beklenir." demiştim. Diğer paylaşımımda da "CHP'den sonra AKP ve MHP de gençleşebilir mi?" diye sormuştum. Bir dostum "keşke gençleşseler" demiş. Bir diğeri " Onlar hayattayken kimse aday olamaz, kimsenin de aday olmasına izin verilmez" şeklinde görüş açıklamış.
Bu partilerde CHP'deki gibi parti içi demokrasi var mı? Sanmıyorum. Parti başkanlarının demokratik seçimle el değiştirmesi zamanının geldiğini düşünenler var mı? Belki vardır, ama etkili olduklarını sanmıyorum. Genel temayül , AKP ve MHP liderlerinin partilerinin başında kalmaya devam edecekleri yönünde. Yani CHP'deki gibi bir nöbet değişimi bu partilerde beklenmemeli. Büyük çoğunluk parti başkanlarının gölgesinde mevcut sistemin verdiği rahatlığın içinde. Mevcut sistemden nemalanma peşinde, görülebilir gelecekte de bu durumun değişmesi beklenmiyor.
Öte yandan parti başkanları arasında devir teslime de alışık değiliz. Siyasette ağırlığı olan partilerin başkanlarının seçim yoluyla görevi bir başkasına devretmesine pek tanık olmadık. CHP tarihinde de ilk kez yaşanıyor. Bu durum CHP'nin demokrasiyi ne denli önemsediğini gösteriyor. Kurultay, gayet demokratik bir ortamda gerçekleşti. Başta eski Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, bu ortamı sağlayanlar kutlanmayı hak ediyor. Kılıçdaroğlu, son zamanlarda ağırlıklı olarak hatalı politikaları, tercihleri vs. ile anılıyor. Olumlu icraatları pek anımsanmıyor, umursanmıyor. Her siyasetçinin başına gelebilecek hüzün verici bir durum. Nöbeti devir alanlar unutmamalılar.
Türkiye'de ne partiler gördük, liderleriyle var oldular, liderleri ölünce yok oldular. AP, ANAP, DSP ilk akla gelenler.
Uzun demokrasi yolculuğumuzda ayakta kalabilen tek parti CHP oldu. Bu durum CHP'yi ayrıcalıklı bir konuma sokuyor. Görevi devir alanlar bu ayrıcalıklı konumun bilincinde olmalılar. Nöbet değişimi toplumda bir heyecan yarattı. CHP’de değişim, dönüşüm beklentisi içinde olanlar umutlandı. Mayıs seçim sonuçlarının yarattığı hayal kırıklığının yerini, yeni beklentiler, umutlar aldı. CHP Başkanı Özgür Özel ve arkadaşlarını güç bir sınav bekliyor. Mevcut siyasi, sosyo-ekonomik koşulları çok iyi analiz edip değerlendirmeliler. Keza dış politikada ülkemizi yakinen ilgilendiren gelişmeler cereyan etmekte. Bu konuda da hazırlıklı olmalılar. Partinin ülke çapında örgütlenmesi gözden geçirilmeli. Belediyelerle yakın temas ve işbirliği içinde olunmalı..
Patlayabilecek her türlü krize de hazırlıklı olunmalı. Bu çerçevede nöbeti devir alır almaz patlayan yargı merkezli krizinde Özel ve kurmayları başarılı bir sınav verdi. Yargıtay'ın bir Dairesinin Anayasa Mahkemesi'nin TİP milletvekili (Hatay) tutuklu Can Atalay hakkında verdiği tahliye kararını tanımaması ve Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması toplumda büyük tepkilere yol açtı. CHP parlamento grubu olağanüstü toplandı. Yargıtay'ın kararını anayasal düzeni değiştirmeye yönelik “darbe girişimi" olarak nitelendiren CHP ,TBMM Genel Kurulu'nda "adalet nöbeti" başlattı. Diğer muhalefet partileri ve Türkiye Barolar Birliği'nin de çok sert tepki gösterdiği yargı merkezli krizde, CHP'nin yeni yönetimin takındığı kararlı tutum dikkat çekici bulundu ve takdir edildi.
Krizin şu aşamada ne yönde gelişeceği, kriz yargı- siyaset ilişkisini yeniden gündeme taşıdı. Yargının kararının arkasında siyasi müdahaleler olup olmadığı tartışılıyor. MHP lideri Bahçeli'nin Anayasa Mahkemesini eleştiren demeçleri hatırlatılıyor. Erdoğan’ın da Anayasa Mahkemesine eleştirel yaklaştığı ve Yargıtayın tutumunu desteklediği görülüyor.