Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bütçe görüşmeleri sırasında “sandıktan çıksanız bile size iktidar verilmeyecek” diyerek Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yeni bir sayfa açtı.
Daha önce mühürsüz oy pusulalarını ve zarflarını geçerli sayan Yüksek Seçim Kurulu kararıyla demokrasi kemirildi, şimdi bu sözlerle demokrasinin sandıktan çıkılsa bile işlemeyeceği en yüksek makamdan açık ve kesin olarak bildirildi.
Mustafa Kemal Atatürk “Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir…” diyordu.
Vatanın cebren işgalini biliyorduk da “hile ile bu işin olacağına” bir türlü inanamıyorduk. Türkiye’de rejim hile ile değiştirildi. Sonra da “atı alan Üsküdar’ı geçti” sözleriyle yapılan hilenin hedefine ulaştığı bildirildi.
Şimdi de sandıktan çıkılsa bile iktidarın devredilmeyeceği bildiriliyor.
Bir zamanlar diyorlardı ki “ Laiklik, laiklik diyorlar, nedir ki laiklik, halk istemezse elbette gidecek laiklik”…
Anayasanın temel ve değiştirilmesi mümkün olmayan maddelerinden birisi olan “Laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti” niteliklerini ortadan kaldıran bir uygulama ile karşı karşıyayız.
Laik devleti Anayasada yazılı olduğu halde, eylemli olarak ortadan kaldırdılar. Milli Eğitim Bakanlığı tarikatlarla anlaşmalar imzalayarak, milyonlarca çocuğumuzu tarikatlara teslim ederek bu ilkeyi çiğnediği gibi Diyanet İşleri Başkanlığı da şeyhülislamlık yaparak muazzam bütçesini laikliği yok etmek için kullanmaya devam ediyor.
Demokratik devleti de zaten hile ile yaralamışlardı, şimdi Dış İşleri Bakanının açıklamasıyla tamamen kaldırmaya doğru gidiyorlar.
Sosyal Devlet ilkesi de “Sadaka Devleti”ne dönüştürülerek çoktan delindi. AKP’nin ve Genel Başkanının koruduğu ve kolladığı beş büyük şirketin kazandıkları yetmiyormuş gibi milyarlarca liralık vergi indirimi almaları karşısında yoksulluğun ve işsizliğin dehşet verici boyutlara geldiği açık ve kesin olarak görülmektedir.
Hukuk Devleti ilkesi de yargıdaki uygulamalarla ortadan kaldırılmış bulunuyor. Yargıtay’da bir tek dosyanın kapağını kaldırmamış kişinin baskı ile Anayasa Mahkemesi Üyesi seçilmek üzere ilk sırada seçim kazanması; işin çığırından çıktığı anlamına geliyor.
Yargının daha önceki yıllarda Ergenekon, Balyoz, Sarıkız, Kozmik Oda baskını gibi yanlı uygulamalarını Fetullah Gülen Terör Örgütü’nün(FETÖ) yaptığını biliyoruz. FETÖ yok edildiği halde yargı organına yapılan baskılar aynı şekilde devam ediyor. Özellikle Zindaşti olayında, birçok yargıcı ve savcıyı arayarak Zindaşti’nin tahliyesi için baskı yaptığı kesinleşen Prof.Dr. Burhan Kuzu’nun ani ölümü soruşturmanın bitirilmesini ve gerçeğin öğrenilmesini önlemiştir.
“Baronların Savaşı“ kitabında iki ayrı adam öldürme suçundan aranan bir kişinin yerinin bildirilmesine karşın yakalanmaması ve öldürülmesi, bir avukatın öldürülmesi, üç ayrı olayda altı kişinin canına kıyılmasının ve devletin müdahale etmemesinin acıklı öyküleri yer alıyor. Mutlaka okunması gereken bir kitap…
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin temellerine konulan bu son dinamit Dış İşleri Bakanının sözleri olmuştur. “Sandıktan çıksanız bile size iktidar verilmeyecek” sözleri, AKP’nin artık seçim kazanamayacağının kabulü olduğu kadar demokrasinin ve milli iradenin hiçe sayıldığının da itirafıdır.
Bunu bir CHP’li bakan değil bir CHP’li ilçe başkanı bile söylemiş olsa dünyayı başına yıkarlardı. Oysa yandaş medya cenahında sanki bu sözler söylenmemiş gibi hiçbir kıpırtı yok.