Seçim biter bitmez zamlar yağmur gibi yağmaya başladı.

Temel tüketim maddeleri olan elektrik, su ve doğalgaza zam üstüne zam geliyor..

Asgari ücreti beklentilerin çok altında artırarak, emeklilere komik maaş zamları yaparak günü kurtarmaya çalışan hükümet, batmak üzere olan ekonomi gemisini kurtarma adına çareyi yine zamlarda görüyor..

Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği(TMMOB)Makine Mühendisleri Odası’nın(MMO) raporu gösteriyor ki elektrik, su ve doğalgaza gelen zamlar asgari ücretlinin gelirinin beşte faturalara gidiyor.

Makine Mühendisleri Odası(MMO) Genel Başkanı Yunus Yener, ‘2019 Temmuz Ayı İtibarı ile Elektrik ve Doğalgaz Fiyatları, Tarife Uygulamaları, Maliyetleri Artıran Etkenler ve Yapılması Gerekenler Üzerine Oda Raporu’nu açıklarken, şu çarpıcı tespiti de yapıyor :

“Siyasal iktidarın izlediği toplum çıkarlarını değil, özel şirketleri kollayan politikalar nedeniyle elektrik ve doğal gaz fiyatlarında yeni zamlar gündemdedir”

MMO’nun raporunda 2017 sonuna göre 2018 sonunda elektrik fiyatlarının konutlarda yüzde 45, diğer tüketici gruplarında ise yüzde 71-72 oranında zamlandığı vurgulanıyor.

Bunun üzerine raporda 2019 Temmuz ayında gelen yüzde 15 zam ile beraber 2017 sonuna göre ortaya çıkan zammın konutlarda yüzde 50 ve diğer tüketici gruplarında yüzde 98’e vardığı da ifade ediliyor.

Zam yağmuru sadece elektrik, su ve doğalgazla sınırlı değil elbette..

Akaryakıt fiyatları da otomatiğe bağlanmış gibi..

Öyle komik bir durum var ki gündüz akaryakıt fiyatlarında indirim yapan hükümet, gece yarısı zam yapıyor..

Sürücüler zamlara isyan ederken, zamlar nedeniyle otomobilini garaja çekenlerin sayısı her geçen gün artarken, otomotiv sektöründe gerçek anlamda bir kriz yaşanıyor..

İkinci el otomobil satışlarının bile durma noktasında olduğu belirtiliyor..

Gündüz-saatlik zamlar yüzünden pompa görevlilerinin bile başı dönmüş durumda..

Bir zamanlar Türkiye’nin ekonomik anlamda en rahat kentlerinden birisi olarak gösterilen Antalya, zam yağmuru nedeniyle en pahalı kentlerin başında yer almaya başladı..

Ekonomik kriz nedeniyle alım gücü düşerken, rekor sayıda şirket kapısına kilit vurdu, rekor sayıda kişi de işsiz kaldı..

İŞKUR ve hükümete yakın kimi yandaş yazarlar,’ iş çok çalıştıracak adam yok’ gibi mantıksız yorumlar yapsalar da bıçak kemiğe çoktan dayanmış durumda..

Kavurucu sıcakların teslim aldığı Antalya’da pazarın hala ateş pahası olması alım gücünü sürekli olarak düşürüyor..

Antalya dendi mi akla domates ve diğer yaş sebze ve meyve ürünleri gelirdi..

Pazarcılar, satamadıkları domatesi akşam evlerine giderken dökerlerdi.

Domatesin 10 kuruşa kadar düştüğü günler artık mazide kaldı..

Antalya gibi yaş ve meyve ambarı bir kentte yarım, çeyrek kavun ve karpuz satılıyor üzücü ve düşündürücü..

Antalya’da limonun, patlıcanın, kabağın sayıyla satılacağı söylense  herkes gülüp geçerdi..

Acı ama gerçek böyle bir sürece yaşıyoruz.

Antalya’da çöpten yiyecek toplayanların sayısında inanılmaz bir artış olması kaygı verici..

Antalya, gelir uçurumunun en fazla olduğu kentlerin başında geliyor..

Bu da toplumsal barışı ciddi biçimde tehdit ediyor.

Bir yanda akılı villalarda keyif çatanlar, diğer yanda Kepez’de suyu, elektriği bulunmayan viranelerde ömür tüketenlerin olduğu bir kent Antalya..

Daha da kaygı verici olanı Antalya’da yarın endişesi taşıyanların sayısının sürekli olarak katlanması..

Bu kriz nasıl aşılır, işsizlik, aşsızlık nasıl çözümlenir bilen yok..

Bilen olmadığı gibi de bu konuya kafa yoran bir yetkili makam da yok.