Önemli bir söz olarak hep hafızamdadır, Bin nasihat mi, bir musibet mi. Ülekemizde olan başta deprem faicası ve son günde şahit olduğumuz sel feleketi, nasihatleri dinlemeyenlere musibet olmuş mudur.
Olup olmadığını tartışmaya gerek yok. Ders almış olunsaydı, uzmanların uyarılarına, raporlarına itibar ederlerdi. Tedbir almamız, her türlü musibete karşı kendi sağlığımızı da başkalarının sağlığını da korumamız, dinen de farz düzeyindedir. Başkasına zarar vermemek dinimizin en önemli temel kurallarından biridir. Dinen tedbirli olmayı benimsemiş kaç tane müslüman müteahhit, kaç tane kontrol mühendisi kalmış.
Zamanımızda dindar görüntülü olanların yaptıkları binaları, altyapı yatırımlarını ve de bütün bunlara izin verdiklerini öğrendik. Binaların zeminlerinde kolonlar kesilmiş, mevcut kolonlar, kirişler zayıf yapılmış, dere yataklarına ve yumuşak zeminlere bina izni verilmiş, kontrol etmekle görevli olanlar inşaat süresince keyfine göre kontrola gitmiş. Şimdi de Urfa ilimizde dere yataklarının daraltıldığını öğrendik. Daha dün maden faciasını yaşadık, havalandırma sistemlerinin onarılmadığı ve birtakım ihmallerin olduğu söylenmişti. Rayların bakımsızlığından tren devrilmişti. Çorlu 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde 'taksirli ölüme ve yaralanmaya neden olmak' suçundan açılan davada sanıklar hakkında 2'şer yıldan 15'er yıla kadar hapis talep edilmişti. 4 yıl sonra tutuklu sanık kalmadı. Zaman içinde ben dahil hepimiz unutuverdik. Milletimizin gündemine hangi konu getirilirse onunla meşgul edilmek istenir ama hiç unutturulmak istenmeyen konu, her zamanki gibi siyaset olur.
Anlaşılan siyaset, dinen farz olan tedbirli olmayı önemsemez olmuş. Rant elde etmek, her vesilede komisyon kapmaya çalışmak, ihale almak için çabalamak millet için tedbir almaktan daha önemli oldu. Nasılsa bu ihmallerde unutulur veya unutturulur. Olan her zamanki gibi kader denilerek teselli edilmek istenen inançlı millete olur. İnançlı milletimizde, zaten her şeyi Allaha havale etmek alışkanlık olmuş,
Biz gazetecilerin de elimizden gelen, haber yapıp yazı yazmak. Bu durumda biz de kader deyip bütün felaketleri ve başa gelenleri boynu bükük milletimiz gibi Allaha havale edip, hesapları öbür dünyaya bırakalım bari.
Hoşça kalın, kader diyerek teselli bularak kalın.. .
. , .