Geçtiğimiz hafta içinde son yılların en çok konuşulan davalarından  Balyoz Planı isimli dava sona erdi.

365 subayın yargılandığı davada, 325 kişiye toplamda yaklaşık 5000 yıl ceza verildi.

Hükümle birlikte tutuklu yargılananların tutukluluk hallerinin sürdürülmesi, salıverilmiş olanlardan da 36 kişiye tutuklama anlamına gelen yakalama emri çıkartıldı.

Karar ile ilgili lehe ve aleyhe pek çok şey konuşuldu, yorum yapıldı.

Bunlar içerisinde en ilgimi çeken ülkenin Başbakanının dünürünün devlet parası ile satın aldığı ATV ve Sabah Gazetesinin karar karşısında verdiği tepki...

Karara yönelik 'Yaşasın Demokrasi' manşeti atan Sabah Gazetesine ve yine aynı medya grubunda rövanş almış futbol takımının fanatik seyircilerinin  tavırlarına rastladık.

Gazetecilerin dava sonucuna ilişkin sorularına Sayın Başbakan mütebessim bir eda ile davanın Yargıtay aşamasını hatırlatırken, AKP'nin çeşitli görevlerde bulunan Bakan, Milletvekili ve siyasi görevlileri sonuç olarak kararın ülke demokrasisi için bir dönem, bir zafer olduğunu ima eden beyanlarda bulundular.

Bu açıklamaların en ilginci, hukukçu olmayan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'tan geldi.

Öncelikle temyiz aşamasını işaret eden Mahkeme Başkanı Yargıtay'ın vereceği kararı önceden biliyormuş gibi, sonuçta bu işin kendilerine geleceğini yine aynı vücut dili ile kamuoyuna bildirdi.

Her gün televizyonlarda Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik saldırıları yapan ne idüğü belirsiz yandaş sözde basın mensupları da iktidarın söyleyemediklerini açıkça tartışmalarda söylediler.

Mahkum olanlara baktığımızda bu Subayların tamamına yakını bölücü terör örgütü PKK ile sahada çarpışmış, özellikle Engin Alan  Paşa Kuzey Irak'ta PKK' ya yönelik operasyonları bizzat yönetmiş, şimdi gidilemeyen  Kandil'e kadar mücadelesini sürdürmüştür.

Mahkum edilenler arasında PKK terör örgütünün hapisteki lideri Abdullah Öcalan'ın Kenya'dan getirilmesi operasyonunu yöneten ve Türkiye'ye getirilişinde ifadesini alan subaylar bulunmakta.

Antalya'dan bağımsız milletvekili adayı olan Emekli Albay Atilla  Uğur, aynı zamanda Antalya'nın Tünektepe'sine kadar sızmış bölücü teröristleri Antalya'dan söküp atan şerefli bir subaydır.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin içinde en üst rütbeli muvazzaf ve emekli subaylarının hükümeti devirmek ve ona karşı  darbe yapmak için eksik teşebbüste bulunmaktan  TSK' ya verilen toplam 5000 yıl hapis cezasına karşın,

Halen aynı TSK'nın Mehmetçiklerini, ülkenin Hakimlerini, Savcılarını, Öğretmenlerini, Mühendislerini, Mimarlarını kaçıran veya katleden terör örgütünün siyasi uzantısı partinin Belediye Başkanları, Milletvekilleri, İl İlçe Başkanları ile örgütün terör örgütlerine her gün polislere ve askerlere taş, Molotof  kokteyli  atarak saldıran askeri araçları tahrip eden, kamu malları ile esnafın iş yerlerini ve bankaları yakanlar veya esnafa kepenk kapattıranlar aramızda gezmektedirler.

Kamu vicdanı bunu kabul etmez.

Davada gelişen usulsüzlükler haksız tutuklamalar, tanık dinletme taleplerinin haksız reddi, bilirkişi inceleme taleplerinin hukuka aykırı olarak reddi konuları temyiz incelemesinde değerlendirilecektir.

Biz henüz karar kesinleşmeden bu hali ile kamu vicdanında oluşturduğu olumsuzluğu dile getiriyoruz.

Kararın temyiz aşamasından da çok şey beklemek mümkün değil.

Çünkü, 12 Eylül referandumu adı altında gerçekleştirilen operasyon ile Yargıtay'ın kadroları büyük oranda değiştirildi.

HSYK ve Anayasa Mahkemesinin de siyasal iktidara bağlanması anlamına gelecek seçimlerle yapısı değiştirilen özellikle Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda düşüncesi ortadadır.

Ne tesadüf ki, balyoz davasının hemen ardından 24.09.2012   tarihinde insanımıza lütfedilen Anayasa Mahkemesini bireysel başvuru hakkı kişilerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine müracaatlarının önüne konan planlı bir engeldir.

Anlaşıldığı kadar Ergenekon, Ayışığı...vb. davalarda da sonuç aynı çıkacaktır.

Niyet okumuyoruz...

Biz söylemiştik de demiyoruz...

2002'de iktidara gelen AKP'nin Amerika'da planlanan ılımlı İslam, Orta doğuda sınırların değiştirilmesi ve enerji alanlarının ele geçirilmesi projelerine müteahhitlik veya taşeronluk yapması bilinmeyen bir şey değildir.

2005'ten itibaren kanunlarda ve özellikle TCK ve CMK'da yapılan değişiklikler ile ihdas edilen özel delil toplama yöntemleri ile çalışan Özel Yetkili Mahkemeler, katalog suçlar ve benzeri düzenlemeler...

Son olarak da, HSYK Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay'ın ele geçirilmesini sağlayan Anayasa referandumu henüz Baroların ve Türkiye Barolar Birliğinin ele geçirilmesini sağlamaya yönelik  Avukatlık Yasa Taslağı ile önerilen değişiklikler ...

Bu bilinenler bugünkü yapılanların öncüleridir.

Bilinen gerçek, balyoz ülke insanının tepesine inmiştir.

Ancak bilinmeyen ve öngörülemeyen bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne, bayrağına, diline bu kadar önem veren ve bu uğurda göz kırpmadan canını feda eden milletimin (ulusumun) bu olaylar karşısında takındığı çok yüzlü tavırdır.

Demokrasi, İnsan Hakları...vb. güzel sözlerle ülkesi parçalanma noktasına gelen insanımızın bu noktada tepkisinin çok anlamlı olacağını ve önümüzdeki seçimlerde gerekli cevabı hak edenlere vereceğine inanıyorum..

Saygılarımla..