Cumhuriyetimizin 100. Yıl kutlamalarına halkımız damgasını vurdu. Atatürk sevdalı, Cumhuriyet sevdalı insanlarımız  Ulusal Kurtuluş  Savaşımızın  önderi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ e olan minnet duygularını, saygılarını,100. Yıl kutlamaları vesilesiyle tekrarladılar. Milyonlar akın akın Anıtkabir’e koştu. Cumhuriyeti içlerine sindiremeyenlere, Atatürk’ün adını anmaktan kaçınanlara gerekli mesajı verdi.    29 Ekim’de Anıtkabir’i  ziyaret eden 1 milyon 182 bin 425 kişi rekor olarak tarihe geçti. 29 Ekim de halkımız bir sınav verdi. Sınavdan geçenleri de, geçemeyenleri de tarih yazacak.

100. yılda, Atatürk'e duyulan saygıyı, özlemi ve sevgiyi yansıtan pek çok mesajı, fotoğrafı sosyal medyada da gördüm. Öte yandan, milyonlarca insanımız içinde Atatürk hakkında farklı düşüncelere sahip olanlar da var. Atatürk’e saygı duymayan, minnet duyguları  beslemeyen, adını anmak istemeyenler var. Hatta eleştiriden öte sövmekten   çekinmeyenler   var.

Yıllar önce muhafazakâr eğilimli bir dostum şöyle yazmıştı:"Atatürk'ü kutsamak ne kadar rahatsız edici ise, ona sövmekte o kadar rahatsız edici.  Bir kesim için Atatürk peygamberleştirilmiş durumda. Atatürk olmasaydı olmazdık diyen bir zihniyet ve onun yazdığı tarihi kulaktan dolma bilgilerle öğrenmiş sözüm ona modern bir kesim olduğu gibi yine aynı yöntemle tarih öğrenmiş olan nefret dolu, saygısız ve radikal söylemlerde bulunan zihniyette var. Her iki tarafın kullandığı, insanları ötekileştiren   bir söylem mevcut. Toplumun    bütünlüğünü bozan, rahatsız edici iki ayrı kitle. Kutsamakta, sövmekte   yanlış.  Kutuplaşmalardan, ayrışmalardan uzak durmalıyız. İnsanları, bütünleştirmeliyiz ,  birleştirmeliyiz. ”

O tarihte kendisine de yazmıştım. Radikalleşmenin toplum açısından sakıncalarını ben de kabul ediyorum. Kutuplaşmalardan, ayrışmalardan kaçınmamız gerektiğine inanıyorum. Birleştirici olmamız gerektiğini ben de düşünüyorum. Öte yandan radikal düşüncelerden uzak milyonlarca insanımızın, kutsallaştırdıkları için değil, Atatürk'e saygı duydukları, sevdikleri ve özledikleri için her yıl Anıtkabir'i ziyaret ettiklerini ve bu duygularını  her vesileyle dile getirdiklerini düşünüyorum.

Atatürk, binlerce yılın acı deneyimlerinden geçmiş, eski ve köklü bir ulusa, laik Cumhuriyet ve devrimlerle  yeni yaşam idealleri aşıladığı için insanlar her daim O'nu saygıyla anıyorlar. Atatürk, ülkesine gerçek demokrasi ve buna bağlı insani değerleri gerçek kılmak istediği için O'nu sevgiyle anıyorlar. Kadınlara, gençlere, çocuklara  değer verdiği, öğretimde birliğin olması gerektiğini savunduğu, barışın önemini  "Yurtta barış, Dünya'da barış" sözü ile dile getirdiği için Atatürk'ü saygı, minnet ve özlemle anıyorlar.

Meslek yaşamıma ilişkin gurur duyduğum bir çalışmam var. Atatürk'ün 1917'de genç bir Osmanlı Generali olarak orduyu temsilen Osmanlı Veliahtı Mehmet Vahdettin ile birlikte Almanya'yı ziyaretinden 80 yıl sonra Mainz Başkonsolosu  olarak başlattığımız girişimlerle Türk heyetinin kaldığı Bad Kreuznach , Parkhotel Kurhaus'da, Otelin salonlarından birine Atatürk'ün adı verilmiş, otelin girişine bir yazıt konmuştu. 23 Nisan 1997 de Salon'un açılış törenindeki konuşmacılar arasında yer alan Otel'in sahibesi Monica Loncar, kadınlarla erkekler arasında eşitliğin sağlanmasının Atatürk'ün başlıca hedefleri arasında yer aldığına işaretle, " Atatürk her zaman kadının erkeklerle eş değerde olduğunu ve ailenin temelini ve çocukların eğitimini üstlendiğini vurgulardı. Bütün amacı ülkesine çoğulcu demokrasiyi yerleştirmekti. Atatürk, modern, bilinçli ve saygın bir devlet kurdu" şeklinde konuşmuştu. *

Babası, 1930’larda Almanya’dan Türkiye’ye sığınan bilim adamlarından olan dostum Elisabeth  Weber Belling’e, Atatürk’ün bu ziyaretine ilişkin kaleme aldığım kitabımı göndermiştim. O yıllarda  İstanbul’da  okulu giden Elizabeth bana gönderdiği teşekkür mektubunda, Atatürk döneminin,  Türkiye için bir refah ve saadet dönemi olduğuna işaretle, " Atatürk, 20. yüzyılın eşi görülmemiş bir devlet adamıydı" diyordu. Atatürk hakkında bu tür görüşler dile getiren on binlerce yabancı var, pek çok devlet adamı var, bilim insanı var. Ne yazık ki yabancıların gördükleri bu gerçekleri, içimizden birileri göremiyorlar, bilemiyorlar  ve  O’nun adını anmaktan kaçınıyorlar….