İYİ Parti Başkanı Meral Akşener, merakla beklenen konuşmasını 26 Ağustos'ta yaptı. Malazgirt ve Büyük Taarruz ‘un yıl dönümünde, zaferlerin kanla kazanıldığı topraklarda (Kocatepe), Afyonkarahisar'da geniş bir kitleye hitaben yapılan konuşma duygu yüklüydü, coşkuluydu. Eleştirisi bol, özeleştirisi sınırlı bir konuşmaydı. Eleştirinin ağırlıklı bölümü muhalefete yönelikti. Adı verilmeden Altılı Masa’daki ortağı, Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelikti. İttifaklara kapalı, işbirliğine açık bir konuşmaydı. Akşener, yerel seçimlerde, partilerin ayrı ayrı seçimlere girmeleri çağrısını yaptı. Cumhurbaşkanı adayı olmalarını arzu ettiği Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ın yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara'ya yeniden Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday gösterilmeleri halinde tutumunun ne olacağı şeklindeki soruları ise yanıtsız bıraktı. Konuyu gelişmelerin seyrine bıraktığı anlaşılıyor.
Partilerin ayrı ayrı yerel seçimlere katılmalarının en ziyade, bu seçimlere büyük önem atfeden Erdoğan'ı memnun edeceği kuşkusuz. Bu konudaki hayal kırıklığını dile getiren bir dostum " Millet İttifakındaki partilerin birbirlerine destek olacaklarına, birbirlerini eleştirmelerine anlam veremiyorum. Bu durum karşı tarafın elini güçlendiriyor. Ayrıca, yapılan jestlerin takdir edilmesi gerektiğini düşünüyorum. İki ay önce aynı masada planlar yapan insanların bugün sürekli birbirlerini eleştiri yağmuruna tutmaları anlaşılmıyor, anlam verilmiyor. Bu durumun sürdürülmesi, Erdoğan'ın elini daha da güçlendirir. Yerel seçimlerin de kaderini etkiler." şeklinde öfkesini, hayal kırıklığını dile getiriyordu.
Dostum bu yakınmalarında yalnız değil. Geçen seçimlerde Millet İttifakına oy vermiş pek çok insanımızın düşünceleri, hayal kırıklıkları da dostumdan farklı değil. Muhalefet partileri kendi içlerinde de dağınık bir görüntü veriyorlar. Parti içi hesaplaşmalar henüz sonuçlanmış değil.
Seçimlerin ardından başta ekonomik, ciddi sorunlarla baş etmek durumunda olan Erdoğan'ın muhalefetteki bu dağınıklıktan azami şekilde istifade edeceği kuşkusuz. Başta CHP, muhalefet partileri bir önce iç sorunlarını halletmeli ve yerel seçimlere odaklanmalı.
Geçen yazımda, önümüzdeki dönemde yeni bir anayasanın gündeme gelebileceği olasılığına da değinmiş, Erdoğan'ın bu konuda da bir U dönüş yapabileceği ihtimalinden söz etmiştim. Külliye'nin nabzını iyi tutan bir dostum, kişisel fikri olduğunu vurgulayarak, yerel seçimlerin ardından Erdoğan'ın, Cumhurbaşkanlığının son döneminde Cumhuriyetimiz 100. yılında Türkiye'nin daha liberal bir anayasaya kavuşmasına yönelik bir çalışma yapılmasını isteyebileceğini söyledi. Dostumun bu ifadeleri ilgimi çekti.. Toplumumuzun milliyetçi/muhafazakâr geniş kesiminin desteğine sahip Erdoğan'a liberal/sol muhalif olanların sayısı da bir o kadar. Erdoğan yandaşları ve muhalifleri neredeyse yarı yarıya. Darbe döneminden miras kalan, yamalı bohça görünümündeki mevcut Anayasa yerine, özgürlükçü, insan haklarını koruyan bir Anayasa hazırlanması yönünde verilecek bir talimat, Erdoğan'ın bu geniş muhalif kesim içindeki imajı üzerinde etkili olabilir. Tabii, son dönemde gerçekleşen U dönüşlerde olduğu gibi Erdoğan'ın bu hamlesini " Bunlar, U dönüşlerden çok, iflas eden, tepki çeken politikalarda atılan geri adımlardır. Mehter yürüyüşünün geri adımı gibi. Bu U dönüşler iyi niyetle atılmıyor." gibi kuşkucu yaklaşımlar da görülebilir. Umarım bu U donusler bir ise yarar. Kendi bozduklarini kendileri duzeltsinler. Yeter ki düzelsin ülkenin gidişatı....
Gelişmeler ne yönde olur bilemiyorum. Ancak Erdoğan, yerel seçimlerin ardından, toplumumuzun geniş kesimi tarafından benimsenecek, liberal sivil bir anayasanın hazırlanması yönünde bir talimat vermesi halinde iç politikada önemli gelişmeler yaşanabilir, partiler arasında hareketlilik gözlenebilir. Seçimler öncesi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine ağır eleştiriler yönelten ve Başbakan olma arzusunu her vesile ile dillendiren Akşener'in dört yıl sonra kendisine böyle bir yolu açabilecek bir çalışmanın içinde yer almak istemesi beklenebilir. Akşener'in 26 Ağustos konuşmasındaki işbirliği çağrısı , son dönemde Erdoğan ile Akşener arasındaki telefon görüşmeleri olası yakınlaşmanın ilk işaretleri olarak okunabilir. Meclis'teki sol eğilimli partilerin de, böyle bir öneriyi ihtiyatla karşılamakla beraber, çalışmaların dışında kalmak istemeyecekleri söylenebilir. TBMM'deki bütün partilerin, değişen koşullar , ihtiyaçlar ve beklentiler ışığında sivil, kuşatıcı, özgürlükçü, koruyucu, sosyal,siyasi ve ekonomik demokrasiyi güvence altına alan, laik, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne dayanan bir anayasa üzerinde 100. yılda uzlaşma sağlamaları ise tarihi bir adım olacak.