Antalya'nın Kentsel Dönüşüm Yasası'nın ve bu kapsamda TOKİ tarafından gerçekleştirilecek uygulamaların dışında tutulan illerin içinde yer aldığı açıklandı.

         Bu bazı bina sahipleri açısından sevinçle karşılansa da, Antalya açısından talihsizlik olmuştur.

         Antalya'da deprem riski açısından önceki dönemlerde depreme dayanıklılığı dikkate alınmadan yapılan ve ekonomik ömrünü tamamlamış pek çok riskli yapı bulunmaktadır.

         En önemlisi, Antalya bir gecekondu cennetidir.

         Kente hiçbir şekilde yakışmayan plansız ve kenti taş yığını haline getiren yapılardan Antalya kurtarılmalı, bu güzelim doğa harikası kent ismine yakışır bir planlamaya dönüştürülmelidir.

         Bu konuda en çok dikkat edilmesi gereken husus; doğal sit alanlarının, tarihi ve kültürel değeri olan yapıların yıkılarak veya yok edilerek yerine çok katlı gökdelenlerin yapılmasına dönük bir kentsel dönüşüm anlayışına karşı durabilmektir.

         Bir başka deyişle, kentsel dönüşüm 'rantsal dönüşüme' dönüşmemelidir.

         Bu anlamda Antalya'nın geçmişinde var olan doğal zenginliklerin korunması veya yok edilenlerin yeniden hayata geçirilmesi anlayışı öne çıkarılmalı, dönüşüm planları buna göre hazırlanmalıdır.

         Yoksa kentsel dönüşüm, mevcut binaları yıkıp, yerine daha yüksek veya daha geniş alana yayılarak yeni bina yapmak şeklinde hayata geçirilemez.

         Aksine kentsel dönüşüm; yıkılması gerekli, ekonomik yönünü tamamlamış ve başlangıçta imara aykırı yapılan yapılar yıkılarak, yeni park, yeşil alan ve halkın nefes alacağı alanların da yaratılacağı bir zihniyet ile gerçekleştirilirse, amaca uygun sonuç alınır.

         Bu; aslında bir neslin kendi elleri ile yok ettiği değerleri, şimdi fedakarlık ederek gelecek nesle kendi üst soyundan aldığı şekilde devredebilmesi anlayışıdır.

         Kentsel Dönüşüm Yasası bu anlayış ile uygulanırsa, sonuç kentlerimiz için bir anlam taşır.

         Yoksa başta yasayı yapanlar olmak üzere, bir kısım bina ve arsa sahiplerine rant sağlamaktan başka  bir anlamı olmaz.

         Somut olarak, Antalya'da kentsel dönüşüm nasıl gerçekleştirilmelidir denildiğinde, verilecek cevap çok nettir.

         Sembolik bir anlam taşıdığı için başta yıkılacak yapı 'Özel İdare Binası' adı altında yıkımına karar verilen 'Ucube' yapıdır.

         Bu binanın yıkılması üzerine, yerine herhangi bir çok katlı yapı düşünülmeden, alan park alanı veya üzerine az katlı kültür merkezleri yapımına izin veren bir plan hayata geçirilmelidir.

         Aynı anda Özel İdare Binasının hemen güneyinde yer alan ve denize kaydığı bilinen binalarının da aynı şekilde yıkılarak, bu alanın Kaleiçi ile uyumlu bir hale getirilmesi gerekir.

         Yıkılan eski Devlet Hastanesinin doğusuna doğru, Valilik konutunun da içine alan bölge, kentsel dönüşümde mutlaka dikkate alınarak, bu alan Atatürk Parkına dahil edilmelidir.

         Tabii bu ara Atatürk Parkını park olmaktan çıkaran yapılar da (restaurant,bistro,cafe,bar..vb.) kentsel dönüşüm kapsamında değerlendirilmelidir.

         Özel İdare Binasının doğusunda Güllük Caddesinin başında ve 'Kadın Yarı' yanında yükselen bina da çarşısı kalmak sureti ile dönüşüme tabi tutulmalıdır.

         Sayın Türel'in çok isabetli olarak yıktığı, ancak karşılığında yıkılan binanın sahibi Vakfa karşılık olarak dükkan ve bağımsız bölüm verdiği Eski Otogarda inşa edilen ve halen atıl olarak bekleyen yüz karası 'Heyyula Ucube' mutlaka bu kapsamda düşünülmeli, eski tekel binası ile yanındaki eski yapılar yıkılarak Kale Kapı Projesi Sobacılar Çarşısı ile birleştirilip, hemen bitişikteki Balbey ile irtibatlandırılmalıdır.

         Balbey mutlaka restore edilerek kente kazandırılmalı, Kaleiçi ve Sobacılar Çarşısı bizce yanlış uygulama ile yıkılan okullar bölgesi ve Balbey irtibatlandırılarak şehrin merkezine kimlik kazandırılmalıdır.

         Öte yandan, Karakaş Camiinden, Karaalioğlu Parkına giden Atatürk Caddesinin her iki yanında tarihi ve kültürel değeri bulunmayan binalar yıkılarak sadece Antalya Lisesinin de içinde bulunduğu yapılar gibilerin dışındaki tüm binalar yıkılarak  Haşim İşcan Mahallesi ortaya çıkarılmalıdır.

         Bu surette eski Öğretmenevi dışında binaların olmadığı ve Kaleiçi, Kalekapısı,  Balbey ve Haşim İşcanı birbirine bağlayan bir dönüşümü er geç sağlamalıyız.

         Bu örnekler arttırılabilir.

         Örneğin Konyaaltı Caddesinde kentin o bölgesinin meltem rüzgarlarını kesen 'Çin Seddi' görünümündeki yapılar yıkılarak yerine eskiden olduğu gibi ismine uygun 'Bahçelievler' az katlı, bahçeli evler yapılmalıdır.

         Yolların denize paralel değil, dik olduğu yolları sağlayacak şekilde kent mümkün olduğunca dönüştürülmelidir.

         Yeni planlarda yapılan yanlışlıklar tekrarlanmadığı gibi mevcut planlarda 'Plan Tadilatları' yapılarak 'kat artışı' 'emsal artışı' sağlanmak sureti ile plan dengeleri kent ve kentli aleyhine bozulmamalıdır.

         Bizi kentsel dönüşüme zorlayan, bugüne kadar Belediye Meclislerinde şu veya bu şekilde gerçekleştirilen hukuk dışı plan tadilatlarıdır.

         Kent halkı bu yazıdaki düşünceleri taşıyanları yönetim görevine getirmedikçe, daha çok kentsel dönüşüm tartışmaları yaşarız.

         Saygılarımla...