Bugün 17 Ağustos

Hepimizi yüreğini kanatan Marmara depreminin 20’nci yılı..

Aradan geçen 19 yılda depremle ilgili çok yaz yazıldı, çizildi, uyarılar yapıldı..

Ancak pek çok konuda olduğu gibi bu büyük depremden de ders çıkarmadık, olası bir depreme hazırlık yapmadığımız gibi, dağı taşı yapılaşmaya açtık, doğaya kafa tuttuk, beton sevicilere de alkış tuttuk..

Kent merkezi ile batı içlilerinin deprem riski ile karşı karşıya olduğu biliniyor.

Uzmanlar, Antalya’nın en eski yerleşim bölgeleri olan Dokuma, Çallı ve Meltem mahallelerinde ömrünü tamamlamış ve ya da tamamlamak üzere olan binaların olası bir depremde ayakta kalmalarının çok güç olduğunu söylüyorlar.

Antalya Kent Konseyi’nin raporunda çok çarpıcı bilgilere yer verilmişti.

Raporun ‘Afetlerle İlgili Tedbirler’ bölümündeki veriler dikkat çekici..

Raporda şöyle deniyor:

"Antalya il merkezinde sayısı 100.000 civarında olduğu tahmin edilen mevcut çürük veya riskli yapı stokları hızla yenilenmelidir"

İmar planlarının revize edilmesi gerektiği vurgulanan Antalya Kent Konseyi’nin raporunda şu ifadelere yer veriliyor:

"Deprem-zemin, deprem-yapı, afet yerleşim alanları ve kentleşme ilişkileri iyi değerlendirilmelidir.  İmar planlarına esas zemin etüt raporları-bilimsel araştırmalarla hazırlanmalıdır.  Afet zamanında -Geçici İskan Alanları belirlenmeli.  Simülasyonlarla afeti yaşatarak bilincin oluşmasını sağlayan İstanbul ve Bursa'da örnekleri yer alan Afet Eğitim Merkezi ve Müzesi Antalya’ya kazandırılmalıdır”
Antalya'nın 1998 yılına kadar Türkiye deprem risk haritasında 4'üncü seviyede olduğu vurgulanan raporda şöyle deniyor :

 "Antalya 1998'de 2'nci dereceye çıkartıldı. Yapı denetim uygulaması ise 2001'den sonra başladı. 1998 yılı öncesine kadar binalar 4'üncü derece deprem bölgesi olduğumuz düşünülerek üretildi. Bu nedenle özellikle kent merkezindeki 1998 yılı öncesinde yapılmış yapılar çok riskli”

Antalya Kent Konseyi’nin raporunda şu çarpıcı görüşler de yer alıyor:

“Antalya'nın Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) zorunlu deprem sigortası karnesi de zayıf çıktı. Antalya'da yer alan 610 bin 140 konutun 321 bin 484'ünde deprem sigortası yapılığı ortaya çıktı. Yani Antalya'da yapıların yaklaşık yüzde 48'i sigortalı değil. 2012 yılında konutlarda elektrik ve su aboneliğinin başlatılması için sigorta şartı getirilmesine rağmen, sigortalılık oranı Antalya'da yüzde 52'de kaldı”

Antalya, gerçekten çürüdü, çürüme de en çok kamu binalarında ortaya çıkıyor..

Konsey’in raporundaki şu ifadeler ürkütücü :

“Antalya'da 2004 yılında 119 kamu binasında depreme dayanıklılık incelemesi yapılmıştı. Yapılan incelemede yapıların yüzde 70'i depreme dayanıksız, yüzde 13'ü ise 'yıkılması gerekir' sonucu çıkmıştı. Geçen süre içerisinde yıkılması gereken yapılar yıkıldı ve bazı yapılar ise güçlendirildi. Ancak kamu yapılarındaki denetim, özel mülklerde yapılmadı. Özel mülklerdeki oranın da benzer bir sonuç çıkma ihtimali korkutuyor”

Kamu binaları ilgili verilere kimsenin itirazın olacağını sanmıyorum..

Türkiye’de ve Antalya’da denetim işinin nasıl yapıldığını sağır sultan bile biliyor..

Raporlar ürkütücü, veriler düşündürücü..

Pekala Antalya’da deprem olur mu ?

Olası bir depremin yansıması ne olur ?

Yazılı kaynaklara göre Antalya merkezli Richter ölçeğine göre 7’den büyük en son deprem 1914 yılında meydana gelmiş..

Bu da Antalya’yı da kapsayan 3 canlı fay hattının 100 yıldır enerji biriktirdiğini gösteriyor.

Yani Antalya’da deprem olasılığı her zaman var..

Olası bir depremin Antalya’ya vereceği zararın tahmin edilmesinin zor olduğunu belirtiyorlar.

Bu noktada İnşaat Mühendisleri Odası(İMO)Antalya Şubesi Başkanı Mustafa Balcı’nın Akdeniz GERÇEK’e yaptığı açıklamadaki şu sözlerinin altını çizmek gerekiyor:

“Ülke olarak Marmara depreminden gereken dersleri hala alamadık.  İmar Barışı’ kafasıyla, deprem master planlarının hep önüne geçildi. Başkan Böcek, Antalya’ya damgasını vurmak istiyorsa bununla ilgili adımları atabilir”