Akdeniz Üniversitesi Gıda Güvenliği ve Tarımsal Araştırmalar Merkezi’nin sebze ve meyvedeki ilaç kalıntısı(pestisit) yaptığı araştırmanın sonuçları ürkütücü.
Ancak gündem hızla değiştiği için bu çarpıcı araştırma dikkatlerden kaçtı.
Akademisyenler, Antalya’da semt pazarlarına çıkıp, tezgahlardan rastgele domates, kabak, patlıcan, portakal, mandalina gibi meyve ve sebzelerden aldıkları örneklerin üzerindeki kimyasal artıkların oranlarını incelemişler.
Sıkı durun…
Semt pazarlarından alınan sebze ve meyvelerdeki ilaç kalıntı limitlerini aşanların oranı yüzde 25..
Yani ölmüşüz de ağlayanımız yok..
Sebze ve meyvelerdeki limitleri(pestisit düzeyi) aşan gıdalar, resmi kuruluşlar tarafından da ‘tüketilemez’ olarak kabul ediliyor.
Daha da vahim olanı şu :
Araştırmada analizi yapılan örneklerin yüzde 85’inde birden fazla ilaç kalıntısı saptanmış..
Dahası bazı ürünlerde kullanılan ilaç sayısının 13’e kadar çıktığı belirlenmiş..
Yani sebze ve meyve tüketirken 13 ilacı-zehri de tüketiyoruz..
Akdeniz Üniversitesi Gıda Güvenliği ve Tarımsal Araştırmalar Merkezi’nin araştırmamsına göre pazarlardan aldığımız her dört sebze ya da meyveden birinde haddinden fazla ilaç kalıntısı bulunduğu gibi, çok sayıda kimyasaldan oluşan bir kokteyl tüketiyoruz..
Son yıllarda başta kanser olmak üzere hastalıkların artmasında sebze ve meyveler yoluyla tükettiğimiz ilaç ve kimyasal kalıntılarının katkısı var şüphesiz..
Pekala ne yiyeceğiz ?
Güvenli gıdayı tüketmek için ne yapmak lazım ?
Burada öncelik görev belediyelere düşüyor..
İnsan hakları kapsamında bulunan sağlıklı yaşam ve gıda ulaşmak için belediyelerin sebze ve meyve hallerinde laboratuar kurması gerekli..
Bunu sağlamak için de kampanya başlatılmış durumda..
Gözler Antalya Büyükşehir Belediyesi’nde..
Toptancı Sebze ve Meyve Hali’nde laboratuar kurma düşüncesinin olduğu biliniyor.
Kampanya ile birlikte bu düşüncenin hayata geçirilmesi için de düğmeye basılması bekleniyor.
Antalya’da sebze ve meyvedeki ilaç kalıntısını analiz eden birkaç özel laboratuar var.
Ancak özellikle kırsal kesimde maliyetli oluyor gerekçesiyle analize soğuk bakılıyor..
Başta Rusya olmak üzere ülkelerin pek çoğu ilaç kalıntısı şikayeti ile rekor sayıda ürünü geri göndermesi ve bu yüzden üretici de ihracatçı firmalarda büyük oranda zarar görmelerine rağmen ilaç kalıntısı sorununu Antalya henüz aşmış değil..
Sebze ve meyvedeki ilaç kalıntısı konusunda kuşkusuz ilk akla gelen il Antalya..
Antalya’da yılın 12 ayı 365 günü yaş sebze ve meyve üretiliyor..
Son yıllarda ilaç kalıntısı yüzünden ihracatı azalsa da, en önemli pazarımız olan Rusya ile yaşanan uçak krizi darbe vursa da, Antalya iç pazarın da, dış pazarın da ihtiyaçlarını karşılıyor..
Karşılıyor da ilaç kalıntısı konusunda üreticilerin gerekli özeni göstermedikleri biliniyor.
Olayın bir başka çarpıcı yönü ise firmaların çok sayıda ilaç kullanımını özendiren çalışmaları sürdürmesi..
Gerçek şu ki bazı firmalar dışında Antalyalı üreticiler modern tarım tekniklerini uygulamıyor, dededen, atadan kalma yöntemlerde ısrar ediyor.
Tarım sektöründe üretici-kamu kuruluşu ilişkisinin kopukluğu da bir başka sıkıntı..
Sonuç olarak hepimiz tehdit altındayız..
Sebze ve meyvelerde ilaç kalıntısı oranının ne olduğunu bilmiyoruz..
Paramızla zehir yiyoruz, bu gidişe ciddi anlamda dur diyen de yok..
Antalya, madem ki sebze ve meyvede merkez konumunda, bu işe öncülük etmeli..
İlk adımı da Büyükşehir Belediyesi atmalı..
Yasalar belediyelere halkın sağlığını koruma görevi veriyor..
Sadece Antalya merkezinde değil, sebze ve meyve üretiminde öncü konumda olan Kumluca, Finike, Demre, Serik, Aksu, Manavgat hallerinde de laboratuar kurulması için gerekli girişimlere başlanmalı..