Doğası, tarihi, kültürü ile herkesi cezbeden kentimizin, nereye gittiğini sorgulamanın ve gereğini yapmanın zamanı geldi de geçiyor. Yerel yöneticilerin de Ankara’dan kenti planlayanların da artık uzmanları, kent dinamiklerini dinlemesi gerekiyor…

Doğal tahribat hızlandı…

Ormanlardan sit alanlarına kadar yapılaşmaya açılmayan yer kalmadı…

Milli parklar bile yapılaşmanın tehdidi altında…

Yasalar, mevzuatlar, şehircilik ve planlama ilkeleri rafa kaldırılmış durumda…

Mahkeme kararları bile cabası…

Yerel meclislerin gündemlerinin büyük bölümü plan tadilatları…

Kişisel plan tadilatlarının ağırlıklı amacı ise ‘rant’ sağlamak…

Elbette rant sağlanır ama bu kişisel değil, kamusal olmalı. Bir kişiye değil, topluma, mahalleye, ilçe rant sağlanmalı…

Maalesef olmuyor…

Olmayınca da sadece rant düşünen yöneticiler ortaya çıkıyor…

Siyasi istikbali adına rant dağıtır hale geliyor, yöneticiler…

Sonrası malum…

Baskın alanları imara açılıyor…

Tarım alanları betonlaşıyor….

Sit alanları tehdit ediliyor…

Uçuk, kaçık, çılgın projelerle reklam yapılıyor…

Buna dur demeye çalışan, sorgulayan insanları yaftalamadan vazgeçmek gerekiyor…

Neden hayır dedikleri dinlenmeye başlanırsa aslında ne kadar haklı oldukları da ortaya çıkacak…

Belki o zaman yine projeler yapılacak ama dayatılan değil, ortak aklın, bilimin, coğrafyanın el verdiği projeler…

Bazı yöneticiler bakıyorsunuz bunu yapıyor ve başarılı da oluyor…

Ama bazıları inatla hem Antalya’yı sevdiğini söylüyor, hem de dayatmaya devam ediyor…

Oysa bu kente zarar veren icraatlara imza atmak ve sevgi hiç bağdaşmıyor birbiriyle…

Tüm yöneticilerin sevgiyle icraat yaptığı, danışarak, tartışarak, doğruyu bulduğu bir Antalya’nın geç olmadan yaratılması gerekiyor…

Geç olmadan…