Yönetilebilen yoksulluk
ve sürdürülebilirlik
Zengin bir Dünyadan yoksulluğa doğru mu, yoksa
yoksulluktan varsıllığa/zenginliğe doğru mu yol alıyoruz. Bu nereden ve nasıl
baktığımıza bağlı. Daha da enteresan sizin nerede, nasıl ve kimin yanında,
tarafında olduğunuza başlı. Hem de taa ilk çağlardan bu yana Hiç değişmedi.
İlkel, feodal, Kapitalist, Sosyalist, Liberal toplumlarda
farklı farklı olarak, elbette ki orta Çağda da yoksulluk vardı. Hatta 1789
Fransız Devrimi sırasında yoksul halk, Kraliçeden, "ekmek, aş
istiyoruz" diye bağırınca, Kraliçe'de "ekmek bulamıyorlar ise, pasta
yemelerini" buyurmuştu, sevgili halkına. Oldum olası bu "Kral,
Kraliçe, Prens, Prenses ve Veliahtların" halklarını düşünmekten başka
dertleri olmamıştır. Feodal dönemde açlık sorun değildir. Ya da sorun boyutunda
değildir. Ne zaman Kapitalist Sistem dünyaya hakim olmaya başladı ve her şey
meta/para ile ölçülür oldu, açlık da doğdu, büyüdü ve iktidarlar da açlığı
sorun olma boyutundan, halklarına bir bir durum olarak; sonucunda da
sürdürülebilir bir sorun olarak sunmaya başladılar. Fransız Kraliçesi halkın
arasına, sokağa çıkmadığı için o surunun çözümünü saray mutfağı gibi görmüştü
ama, sokağı bilenler, kapitalist sistemin ruhuna uygun olarak bir çözüm önerisi
ile taçlandırdılar. Yaratılan yoksulluğu uygulanan devlet politikasının sonucu
olarak değil de, geçici bir sorun olarak görmeyi tercih edip, bu sorunu da
yöneterek, bir sistem oluşturmuşlardır. Yoksulluğu yönetmek. Yoksulluğu
sürdürülebilir kılmak.
Eğitimsiz ve yoksul halkı, bu durumuna razı etmek.
Sevgili halkımız da "bedava sirke, baldan tatlıdır" diyerek bunu
büyük bir iştah ile kabul etmesi. Halkımızın Kendisinin, çoluğunu çocuğunun
vergileri ile; yaşanılan şehrin yaşayanlarının yarattığı şehir rantlarından
alınan yiyecek, içecek makarna, bulgur ve yağları büyük bir iştah ile yemesi
şaşılacak olmaktan çıkmıştır.
--Bu iktidarların bir lütfu sayılmaya başlanmıştır.
Gelişmiş Kuzey Avrupa Ülkeleri, Devletlerinin alınan vergileri azaltmayı,
yapılan yardımları arttırmayı öneren yasa teklifleri, halklar tarafından ret
edilirken, Halkımız "ALLAH KABUL ETSİN" diyerek büyük bir iştah ile
yemeği tercih etmiş, etmektedir de. Siyasi iktidarlar da, vergilerden, şehir
rantı ihalelerden satın alınan yiyecek, içecekler ile, İktidar Belediyeleri de
bedava kart dolumları ile yoksulluğu özendirip, bağımlılaştırıp bir yöntem
olarak kullanmaktadırlar. Yoksulluk ve
açlık çağımızın bir sorunudur. Kapitalizmin bir sonucudur. Liberalizm ile bu
daha da artacaktır. Her ne kadar eninden sokağa çıkmaya dermanı kalmamış
halkımız, globalizm hayali ile Avrupa ve dünyayı gezmeyi dolaşmayı hayal etse
de, her geçen gün bir öncesini aratacaktır. 1919'larda kurulan Cumhuriyet,
kendi ekonomik sistemini kurmuş ve yerleştirmiş ise de, 1945'li yılar ile
birlikte Kapitalizm kendisine yeni yüz ve politikalar bulmuş ve Ülkemiz dahil
bütün ülkeleri ağ gibi sarmıştır. 1945-1980 arası Kapitalizmin en bonkör
dönemidir. 1. ve 2. Dünya Savaşları ile elde ettiği kazanımlar, kuzeyde bir
Sosyalist Devlet ve sistemin olması, bu bonkörlüğün en başlı sebebidir. İkili
dünya yapısı/soğuk savaş dönemi çökünce/çökertilince, kapitalizm yeniden
azgınlaşmış ve Finans Kapital dünyayı bir başka yönetir olmuştur. AÇLIK VE
YOKSULLUK, sebep değil değil, uygulanan ekonomik ve politik süreçlerin bir
sonucudur. Yoksulluğu yöneterek, kitleleri geçici çözümler ile yedirip,
giydirerek sorunu çözemeyiz. Sorun siyasidir ve çözümü de siyasi olacaktır.
Çözüm ile SOSYAL DEVLETTİR.
ÇÖZÜM, sosyal ve sosyal Demokrat hükümet uygulamaları ve
politikalarıdır.
--Mevcut iktidar, sorunu yönetmekte, muhalefet ise, özellikle
yerel yönetim uygulamaları ile hükümetin uygulamalarına öykünüp, benzer
uygulamalarını yapmaktadır.
--Yara büyüktür, sorun pansuman tedavisi, ağrı, ağrı
kesiciler, aspirin ile dindirilemez.
--Çözüm, SİYASİDİR VE SOSYAL DEVLETE DÖNÜŞTÜR.
--Sosyal devletin çökertilmesi, halkın yoksullaştırıp,
cahilleşip yönetilmesi çözüm değildir, Sürdürülebilir değildir.
--Cumhuriyetin kazanımları fabrikalar, sanayi tesisleri, devlet
arazi ve arsalarının özelleştirme adı altında talan edilip satılması değildir.
--çözüm, liberal devlet yönetimi ve uygulamaları değil,
sosyal devle dönüş ve sosyal devlet uygulamalarındadır.
--ELDEN GELEN ÖĞÜN OLMAZ O DA VAKTİNDE GELMEZ. Anadolu
özlü sözü.
--Böyle yapa yapa nereye ?
--Nereye payidar nereye
"Nereye payidar nereye
Yokuş bayır demesen de
Dere tepe düz gitsen de
Çıkmaz bu yolu bir yere
Bir gün gelip evlensen de
Kurtulmayı düşlesen de
Çıkmaz bu yolu bir yere
Nereye payidar nereye
Nereye payidar nereye
Şefle iyi geçinsen de
Bugün için sevilsen de
Çıkmaz bu yolu bir yere
Nereye payidar nereye
Nereye payidar nereye
Seninkiler direnişte
Bir sen yoksun içlerinde
Çıkmaz bu yolu bir yere
Nereye payidar nereye
Nereye payidar nereye
Gönlün yoksa ezilmeye
Sen de katıl direnişe
İşçilerle, işçilerle ,işçilerle el ele." şiir:Çiğdem
TALU