Dünya siyasi tarihine bakılınca, hiç bir
şeyin rastlantısal olmadığı, her şeyin bir şekilde planlandığı,
şekillendirildiği ve uygulamaya konulduğu görülecektir.
--Bu konuda yapılan fantastik senaryolardan
tutun da aklı başında analizlere kadar hepsinin ortak özelliği kaygı verici bir
şeylerin olduğu, ama ne demek ise kaygılanılmaması gerektiği vurgulanmaktadır.
--Kenu Kenyattu (Kenya'nın kurucu devlet
başkan)'nun "İngilizler/Batılılar geldiklerinde ellerinde İncil, bizim
elimizde topraklarımız vardı. Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmesini
öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda ise bizim elimizde İncil, onların elinde
topraklarımız vardı." dediği gibi, yıllar sonra Türkiye Cumhuriyeti
tarihini yazacaklar da:
--Dünya'da ilk Anti-Emperyalist/sömürgecilik
karşıtı savaş verilerek Büyük Atatürk tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyetini
o gün yönetenlere, ucuz kredi/para, her mahallede bir zengin yaratılacak; o da
sen olabilirsin umudu verilerek, at onu, al bunu denilerek girildiğinde, çok nitelikli
olmasa da fabrikaları, sulak ovaları/tarlaları, temiz sahilleri ve su
kaynakları vardı;
--yıllar sonra, ellerinde kitap, dillerinde
yoksulluk ve ezilmişlik edebiyatı olan bir gurup ile ABD ve Emperyalizm yeni
yüzü ile girdikten sonra, Türklerin yoksul halkının elinde kitap, dilinde saf
ve temiz duaları, emperyalistlerin ise, Türklerce korunan meraları, tarlaları,
fabrikaları, sahilleri ve bankaları vardı, diye yazacak.
--Bunları yazan saf ve temiz yürekli,
yurtsever insanlar görmezlikten gelinecek, iki büfe, kıt kanaat geçirilecek bir
maaşa fit olanlar ise çocuk ve torunlarının gelecekleri mahvettiklerini hiç bir
zaman anlayamayacaklardır.
--Kendini uyanık sanan tüccar/satıcı takımı
ise, kasaba kurnazı havası ile elde ettiklerinin bir gün kar topu gibi eriyip
yok olduğu gördüğü zaman ne olduğunu anlayacaktır. O zaman ise her şey çoktan
bitmiş olacaktır.
--İktidar partisi ve seçmen/sevenlerine hiç
bir şey demiyorum. Toplum olarak bu günü düşündüğümüz, yarın için söylenecek
her sözün masal olarak, olacak olan kötü/olumsuz şeylerin de onları
etkilemeyeceğine inandıkları için, ne söylesek boşa olur.
--Bu sözler, genel iktidardan yararlanalar
için olduğu gibi, genel iktidardan zarar gören, mahrum olan ancak yerel
iktidarın yönetsel ve ticari ilişkilerinden yararlananlar için de geçerlidir.
--O yüzden sözlerim, kendini sistemin
dışında, muhalif olanlara olacak.
--Etrafınıza bir bakın Allah rızası için,
emekli, bayram ikramiyesine ve maaşına; çiftçi üç kuruşluk çiftçi Bağkur emekli
maaşı için ortalıkta dolananlar da sadaka niyetine aldıkları avantalara fit
olduğu sürece, uzun vadede çıkış yok.
--Unutmayın, kapitalizmin en özgürlükçü
dönemi, 1945-1980 yılları arası yayılma dönemidir. Bu yıllar, reklamdır. Şimdi
asıl film başlıyor. Çünkü, kapitalizm tekelleşme aşamasına hızla ilerliyor. Az
özgürlük, çok baskı. Yoksa, bu çark dönmez.
--İki yıl önceki bakkaldan aldığınız su
markalarına bir bakın, bir çoğunu bu gün göremiyorsunuzdur. Çünkü, Uluslararası
küresel şirketler, bu su şirketlerini birer birer satın alıp, bir kaç marka
altında toplamaya çoktan başladılar bile.
--Bir büyük NBŞ(Nişasta Bazlı Şeker) üreten
şirketin, şeker pancarı fabrikalarını özelleştirterek, önce üretimi
kıstırdığını, sonra da kapanacağını bazı yörelerdeki pancar üreticilerinin
yavaş yavaş anlamaya başladığı gibi.
--Siz, komşunuzun oğlunu, size şirin
görünen kızını siyasi olarak pazarlamaya devam edin. Nasıl olsa, yarın size ne
ülke, ne ekmek gerekecek. Muhalefetmiş gibi, muhalefet oyunu, artık cambaza bak
bile denilmeden oynanıyor, ama sizin derdiniz yerel yönetimlerde bir masa,
büfe, simit büfesi kapmak olduğu sürece, artık sizler ile de yolar yavaş yavaş
ayrılacak sevgili dostlar.
--Ve son kez sorulacaktır, yollar
ayrılmadan önce: Çiğdem Talu'nun dizelerini ve senaryosunu yazdığı oyun, Timur
Selçuk'un seslendirdiği şarkı gibi:
"Şefle iyi geçinsen de
Bugün için sevilsen de
Çıkmaz bu yolu bir yere
Nereye payidar nereye
Nereye payidar nereye
Seninkiler direnişte
Bir sen yoksun içlerinde
Çıkmaz bu yolu bir yere
Nereye payidar nereye !..
--Sahiden nereye sevgili Halkım,
Demokratlar, Solcular, Ezilenler, Horlananlar!..
--Sahiden nereye?