DW Türkçe'nin haberine göre; Hatay, 6 Şubat depremlerinin en çok zarar verdiği illerden biri. Depremden neredeyse 10 ay sonra bile, insanlar temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor. Barınma, temiz su, ulaşım gibi hizmetlere ulaşmak kolay değil. Bu durum, kadınların yaşadığı şiddeti de arttırıyor. Yapılan araştırmalar, kadınların şiddete maruz kalma ve adalet arama süreçlerinde ciddi sorunlarla karşılaştığını ortaya koyuyor. Türk Tabipleri Birliği’nin raporuna göre, Hatay’da şiddet nedeniyle 2 bin kadın Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’ne başvurdu. Hayata Destek Derneği’nin raporuna göre ise, ev içi şiddetin arttığını söyleyenlerin oranı yüzde 28.
Uzmanlar, afetlerin kadınları ve kız çocuklarını ev içi şiddet ve cinsel şiddet riski altında bıraktığını söylüyor. Mahremiyetin ihlal edildiği çadır kent, konteyner kent gibi yerlerde bu risk daha da yükseliyor.
Hatay Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Zerrin Altınöz, son birkaç ayda şiddet ve boşanma ile ilgili başvuruların 500 civarında olduğunu söylüyor. Altınöz, “Hem 6284 sayılı yasayla ilgili hem de boşanma konusunda başvuru çok arttı. Eskiden bir yılda yapılan başvuru şimdi bir ayda yapılıyor” diyor. Altınöz, şiddetin artmasının afetlerde normal bir durum olduğunu, ancak bununla mücadele için gerekli önlemlerin alınmadığını belirtiyor. "Pandemi döneminde de aynı şeyi yaşadık. Şu an insanlar çadırda, konteynerde sıkışıp kaldılar.
Altınöz, kendisi de bir depremzede olduğunu ve baronun kadın hakları komisyonuyla birlikte şiddet gören kadınlara adli yardım sağladığını anlatıyor. Mahkemelerin ve polisin koruma tedbirlerini daha hızlı uyguladığını söyleyen Altınöz, “Mahalle ziyaretlerinde kadınlara KADES’i yüklemelerini ve şiddet durumunda KADES’e basmalarını söylüyorum. Son zamanlarda polis KADES üzerinden çok hızlı müdahale edebiliyor” diyor.
Ancak koruma tedbiri alan kadınlar, çadır ve konteyner kentlerde kendilerini güvende hissetmiyor. Barınma sorununun acil olarak çözülmesi gerektiğini söyleyen Altınöz, şiddet uygulayan erkeklerin kadınları tehdit etmeye devam ettiğini ifade ediyor. “Bir müvekkilime üç aylık koruma kararı aldık. Ama bir gün beni aradı. Gece çadırda uyurken adam gelip çadırı taşlamış. Kadın orada kendini güvende hissetmiyor, her an gelebilir diye korkuyor.”
Deprem sonrası kadınların güvenlik endişesi de büyüdü. Kadınlar Birlikte Güçlü Üyesi Ümran Büyükaşık, “Birkaç yer dışında sokak aydınlatması bile yok hala. Akşam sokaklar karanlık” diyerek, toplu taşımanın yetersiz olduğu Hatay’da otostop yapmanın kaçınılmaz olduğunu söylüyor. Bu durumun tacize neden olduğunu belirten Büyükaşık, “Otostop yapmak zorunda kalıyoruz, 10 yaşındaki öğrenci de, yetişkinler de. Ortaokul, lise, üniversite öğrencileri de var. Otostop sırasında tacizin arttığını biliyoruz. Kendimiz de yaşadık bunu.” diyor.
Hatay’da yaşam, kalabalık çadırlarda, konteynerlerde ya da az hasarlı evlerde devam ediyor. Hane içi nüfus 8-10 kişiye ulaşabiliyor. Toplumsal cinsiyet rollerine göre hareket etmek zorunda kalan kadınlar, temizlik, yemek, ısınma, çocuk ve yaşlı bakımı gibi işlerin tek sorumlusu oluyor. Ümran Büyükaşık, bu durumun kadınları yorduğunu vurgulayarak şöyle diyor: “Kadınların yükü 10 kat arttı. Her şeye yetişmek zorundasın. Yaşlıya da bakmak zorundasın, çocuğunun ödevine de. Bakın deprem oldu, ama zeytin, zeytinyağı, nar ekşisi hepsi zamanında yapıldı. Bunları yapan yine kadınlar.”
