Geçmişte siyasete soyunanlarda önce
itibarlı kişilik, kalite, kariyer hatta samimiyet arardık. Takip ettiğim
kadarıyla son 40 yıldır siyasete girenlerin ve de aday olmak isteyenlerin
davranışı ve huyları farklılaştı. Samimiyetlerini bile tartışır olduk.
Hele ki son dönemlerde ard arda kurulan partilere
hücum edenlere bakınca tüm ezberim bozuldu. Bence artık, siyasette yer
almanın yolu, güçlü bir ekonomiye sahip olmaktan geçiyor. Her Türk vatandaşının
Anayasal olarak seçme seçilme hakkı vardır denir de, bu söyleve, ben dâhil
birçok vatandaşın inandığı yok. Bastım
parayı aldım vekilliği diyenin olduğunu da duymuştuk.
Elbette siyasi partiler propaganda çalışmaları için ve yurt gezileri için, kuruluş aşamasında bütçe oluşturmaya gayret eder. Durum böyle olunca parti bütçesine katkı koyanları, partilerde köşe tutmuşlar, miktara göre kariyer dağıtıp, adeta ödüllendirir. Bu durumu istemesek te artık kabullendik galiba. Yani, liyakat sahibi olmanın önüne para sahibi olmak geçmiş gibi.
Bir de kendini tartmadan, siyasette mevki makam, koltuk kapmak için çabalayanları görüyoruz. Mevki makam istemeyi anladık da, bir de milletvekili olmak için kılıktan kılığa girenler var. Sosyal paylaşımlar sayesinde genel başkanlar dâhil, partilerinin ileri gelenleriyle fotoğraflar paylaşanların promosyonlu görüntülerini merakla izliyoruz.
Bir de sahada çalışıyormuş
gibi imaj yaratmaya çalışanlar var, çay içmeye uğradığı eski dostunun iş
yerinin önünde selfie yapıp paylaşınca, parti yetkililerinden aferin
alacaklarını düşünüyorlar. Tabi bu davranışa, fotoğrafla algı yaratma
denilebilir ama biz gazeteciler için
haber değeri taşımaz.
Peki, haber değeri olması için ne olmalı sorusuna cevap verirsek, güçlü derneklerde, toplumun ilgi duyduğu meslek odalarının toplantılarında, sendikaların toplantılarında mikrofondan anons edilirse, belki haber yapan gazeteci adını yazar. Mağdur kişilere, okumak isteyen fakir aile çocuklarına el uzatan olursa ben de haber yaparım. Bence, erkeklerin lacivert takım elbiseleri, kadınların ise defileye gider gibi şık giysilerle görünmeleri, siyasette karşılık bulur mu bilemem ama elbette siyasete soyunanlar giyimine kuşamına, konuşmasına dikkat etmeli. Hani Ziya paşanın çok kullanılan ‘ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz’ sözü var ya, bu söz, her ne kadar geçerliliğini korusa da, yeni model siyaset için geçerli söz, ‘ayinesi şahsiyettir kişinin, görünüşe bakılmaz’ olmalı.
Yaklaşan seçimlerde, ortaya çıkan aday adaylarını iyi araştırmalıyız. Üstünü örtmeye çalıştığı defosu var mı, memleketi başka yerdeyse o kentten tanıdıklar bulup sormalı, oturduğu mahalle komşularından araştırma yapmalı, iş ahlakını bile sorgulamalı. Tabi, ülkeye ve millete hizmet edecek bilgiye, donanıma ve eğitime sahip mi? diye de akıl yormalı.
Hoşça kalın, kişiler üzerinde karar vermeden aklınızı kullanın.