Geçtiğimiz aylarda "Tramvayda Üç Suriyeli" başlığı altındaki yabancıların Antalya'da tramvayda sergiledikleri rahatsız edici olayı kaydetmiştim.

Şimdi de yine kadın ve erkeklerden oluşan bir grubun tramvay yolcularını nasıl rahatsız ettiğini özetleyelim.

Tramvayın arka bölümündeki boşluğu işgal eden yabancı grup, avazlarının çıktığı kadar bağırıp çağırarak, fütursuzca kahkahalar atarak insanları nasıl rahatsız ettiklerini işaret etmek istiyorum.

Herkes susuyor, insanlar dudaklarını ısırıyor, sinirli bakışlarla insanlarımız yabancıları temaşa etmekle yetiniyorlar. Sesleri çıkmıyor. Herkesin dudağı fermuarlı sanki.

Dayanamadım, yabancıların anlayacağı dilden sükunete davet ettim. İkaz ettim. Bir iki dakikalık zaman içinde pis pis sırıtarak öfkeli bir bakış fırlatarak öylesine bir kafa salladılar.

Çok sürmedi, yüksek sesle tacize devam…

Kaptan da bir şey söyleyemiyor her nedense. Biz o terbiye fukaralarını bunun için mi bakıp besliyoruz, bunun için mi ülke topraklarımızı çiğnemelerine izin veriyoruz?

Bizim memleketimizde sayısız rezalete imza atan bu ve benzeri davranışlar sergileyerek halkımızın sinir uçlarını tahrip eden, mahiyeti meçhul, o insanlara daha ne kadar hoş görüyle bakacağız? Daha ne kadar masum, zavallı, çaresizlermiş gözüyle bakacağız? Her toplu taşıma aracında bir mobil karakol mu oluşturmamız gerekir.

Haber kaynağından intişar eden bilgilere göre sayıları 15 milyonu aşan sığınmacı ve yabancı salgınının bugünü ve yarınları dikkate alındığında ülkemizin ve ülke toplumumuzun akıbeti hakkında ne düşünmeliyiz, neyi düşlemeliyiz…

Bir dünya kenti olan Antalya'mızın bilhassa kırsal kesimlerinde bu tür olayların zuhur ettiğini sıkça duyar hale geldik. Kanla irfanla, yüz binlerce şehit vererek, sayısız gazilerimiz sayesinde kurduğumuz ülkemizin, asayiş ve düzenini, barış ve sükuneti bozan bu tür kişi ve olaylara kayıtsız kalmamız beklenemez elbet. Bilhassa ülkemizde siyaset kurumu, devletimizin güvenlik sisteminden sorumlu kıymetli bürokratlarımızın, idareci ve yöneticilerimizin bu konularda gerekirse teyakkuz kaydederek halkımızın her alanda sağlıklı ve kaliteli, sürdürülebilir yaşam tarzının tesisi bakımından kayıtsız kalmayacaklarına mahsus; toplum olarak güvenimizi muhafaza ediyor olduğumuzu da hatırlatmak isteriz.

SONUÇ OLARAK: Ulusal manada ülkemizin başkaca coğrafyalarında yabancıların kaydettiği rezaletleri hatırlayarak vahametin üst boyutlarıyla ilimize sıçramaması için gerekenlerin yapılmasında zaruret olduğu anlaşılıyor.