Yüzbinlerce Türkün yaşadığı, yerleştiği, yüzbinlerce T.C. vatandaşının temelli göç etme planları yaptığı ABD'ne 1965 sonrasındaki 50 yılda 59 milyon göçmen geldi...
Bugüne kadar ABD'nde kamuoyunda seçkin yer edinebilen birkaç Türk oldu...
Bunlar da T.C. Büyükelçisi Mehmet Nuri Ertegün'ün, Atlantic Plak adlı şirketini kurarak ABD müzik sektörünü yönlendiren, kontrol eden çocukları Ahmet ve Nesuhi Ertegün, 2022'de Pennsylvania eyaletinde Senatör seçimini ABD eski Başkanı Trump'ın desteğine rağmen kaybeden Doktor Mehmet Öz, Nobel ödüllü kimyager Aziz Sancar ve Federico Fellini'nin "Satyricon" filminin özgün müziğinde imzası olan besteci İlhan Mimaroğlu olmuştu...
Pew Araştırma Merkezinin ABD Nüfus Dairesi rakamlarını analiz ederek hazırladığı 2015 raporuna göre, ABD 30 yıl içinde hiçbir ırk ve etnik topluluğun çoğunluğu oluşturmadığı bir ülkeye dönüşecek...Pew 2015 raporuna göre 1965 yılından itibaren ABD’ye 59 milyon göçmen geldi. . Ancak bu muazzam göç dalgasını, 19’ncu yüzyıl ve 20’nci yüzyılın ilk çeyreğindeki iki büyük göç dalgasından tamamen ayıran çok önemli bir yönü var. İlk iki kitlesel göç dalgasınını neredeyse tamamen Avrupalılardan oluşurken, 1965’ten sonra başlayan göç dalgasına Asya ve Güney yarımküre damga vurdu. Ve bu yarım yüzyıllık göç dalgası ABD’nin sosyal dokusunu, Avrupa kültürünün ötesine taşıyarak hızla dünyalılaştırıyor.
19. yüzyıla İngiltere, 20. yüzyıla ABD egemenliği, hegemonyası damgasını vurmuştur...
2023'te gösterime sunulan Christopher Nolan (Oppenheimer) ve Martin Scorsese (Killers of the Flower Moon: The Osage Murders and the Birth of the FBI) filmleri iki dünya savaşına da geç de olsa katılan ve katıldıktan sonra ise bu savaşların kaderini tümüyle değiştiren ABD'nin derin devletinin birer otopsisi olarak tanımlanabilir...
Scorsese'nin filmi "Killers of the Flower Moon: The Osage Murders and the Birth of the FBI" seyircilerine "20. yüzyılda ABD hukuk ve suçluları cezalandırma sisteminde Adaletin A'sı bile yoktur!" izlenimini vermektedir!
Oppenheimer
"Oppenheimer" tüm sinema tarihinin en başarılı ve ders kitaplarında okutulması gereken pazarlama harikası bir halkla ilişkiler ve reklam,tanıtım kampanyasıyla sinemaseverlere sunuldu...Aynı konuyu anlatan "Fat Man and Little Boy" Kuzey Amerikada 892,466 seyirci bulabilirken "Oppenheimer" Kuzey Amerikada 30,964,672 seyirciye ulaştı...
Almanya bilimdeki liderliğini Nazilerin iktidara geldiği 1933'te, 1935'te Nazilerin yasalaştırdığı persona non grata yasası olarak tanımlanabilecek hukuksal düzenlemeyle yok etmiş oldu...Alman Yahudilerinin her türlü varlıklarına el kondu...Almanya Nazilerle birlikte hukuk devleti özelliğini tamamen kaybederek tam bir diktatörlüğe dönüştü...Almanya bilimdeki liderliğini de 500.000 Yahudi vatandaşından kurtulmaya karar verdikten, onları kovduktan hemen sonra bu ünvanını ABD'ne kaptırmıştı...
Yahudi asıllı Almanya doğumlu bilim insanı Albert Einstein atom bombasının fikir babalarından biriydi ve Almanya'dan ABD'ne kaçmıştı...Başkan Roosevelt'e mektup yazarak atom bombasının üretilmesi gerektiğini öneren kollektif imzalı mektubun yazarlarından biri de Einstein'dır...
Einstein'in Roosevelt'e mektubunu şöyle özetleyeyim:
"Frédéric Joliot-Curie, Enrico Fermi, L. Slizard adlı fizikçiler yaptıkları araştırmalarda ve deneylerde uranyum elementi kullanılarak tarihte eşi benzeri olmayan yıkıcılıkta kelimenin tam anlamıyla korkunç bir bomba üretiminin mümkün olduğu sonucuna ulaştı...ABD'nde çok az uranyum madeni var...Kanada'da, Belçika sömürgesi Kongo'da, Çekoslovakya'da bolca uranyum var...Bildiğiniz gibi, Nazi Almanyası 1938'de Çekoslovakya'yı işgal etmişti.Bu ülkeden elde edecekleri uranyumla Berlin'deki Kaiser Wilhelm Enstitüsü çatısı altında Nazilerin atom bombası üretme olasılığı bulunmaktadır..."
ABD Atom bombası projesinin (Manhattan adı verilmişti) yöneticisi Yahudi asıllı Julius Oppenheimer güneşteki patlamaların daha küçük çaplı, daha minik benzerlerini bilim insanlarından oluşan ekibiyle dünya yüzeyinde Temmuz 1945'te yarattığında bunun kötü amaçlarla kullanılabileceğini de çok geç de olsa fark etmişti...Bir bakıma cehennemin kapılarını aralamıştı...Çok gerçekçi "The Day After" filminde eğer Sovyetler Birliği ve ABD nükleer silahlarını birbirlerine karşı aynı anda kullanırsa dünya üzerindeki insan uygarlığı için bunun büyük kıyamet gününe dönüşeceği de anlatıldı...
İkinci Dünya Savaşı'nda 34,5 milyon Kızıl ordu askerini Nazileri öldürsünler diye tepeden tırnağa donatan ABD Japonya'yı teslim aldıktan sonra küresel egemenliği için Sovyetleri tehdit olarak görerek soğuk savaş dönemini başlattı...
Bu dönemde Howard Fast, Arthur Miller, Pete Seeger, Paul Robeson, Dalton Trumbo, Charlie Chaplin, Lester Cole, Edward Dmytryk, Bertolt Brecht, Joseph Losey, Lillian Hellman, Dashiel Hammett, Jules Dassin, Edward G. Robinson, Leonard Bernstein, Orson Welles gibi sanatçılar ABD'nde Komünist sempatizanı ya da Komünist olarak damgalanır ya da Oscar gibi şan şöhret para kazandıran ödüllerin kara listesine alınmaya, aç ve işsiz bırakılmaya çalışılırken (Chaplin servetini büyük güçlüklerle ABD'nden İsviçre'ye kaçırabilmiştir) bu sanatçılardan Yahudi asıllı olanlar ABD politikalarını yönlendirme gücüne sahip Yahudi sermayesinin himayesiyle kariyerlerini daha kolay ve daha rahat bir şekilde sürdürebildiler...
Eli Kazan üzerine ABD devleti ve onun aparatları daha fazla gelinmesin amacıyla bildiği Amerikalı komünistlerin listesini Amerikan İç Güvenlik teşkilatına verecekti...
Ronald Reagan, Richard Nixon, Hedda Hopper, Joseph Raymond McCarthy, John Wayne bu dönemde Komünist avcısı etiketiyle ABD derin devletini 1924-1972 arasında yönlendiren İç Güvenlik Teşkilatı (FBI) Führeri J. Edgar Hoover'la işbirliğine girişmişlerdi...Bu dönemde bazı sanatçılar (Paul Newman, Otto Preminger, Kirk Douglas, Stanley Kubrick) Amerikan halkı, eğlence endüstrisi ve siyasetçi John Kennedy üzerindeki yüksek ve hipnotik etkilerinden yararlanarak özellikle Trumbo'nun işsizliğine son verdiler...Roman Holliday, Exodus ve Spartacus çalışması engellenen bir sanatçı olan Trumbo'ya bu dönemde verilen işlerdi...
Ethel ve Julius Rosenberg 1953'te ABD atom bombasının tüm sırlarını çalarak, elde ettikleri bilgileri Sovyetler Birliğine hediye etmekle suçlanarak idam edilmişti...Cumhuriyetçi Partili siyasetçi Lewis Strauss'un (Mozart ve Salieri hikayesindeki Salieri'nin rolünü 20. yüzyılda tekrarlamıştı) teşviği, yönlendirmesiyle ABD hükümeti Oppenheimer'ın Komünist Partisi sempatizanı bir kadınla cinsel bağlantısından dolayı ülkeye olan sadakatinden kuşkuya düşerek atom bombasının sırlarını Sovyetler Birliği'ne verip vermediğini , aktarıp aktarmadığını da soruşturdu...Oppenheimer sonuçta beraat etti, aklandı...
Ancak Oppenheimer'ın ABD Başkanı Truman'ı Beyaz Saray'da ziyaretinde atom bombasının ve nükleer enerjinin yaydığı radyasyonun (Mersin Akkuyu büyük depremler üretebilen bir coğrafyaya sahip olduğumuzdan yakın gelecekte çok büyük bir risk olarak ortaya çıkacaktır) insanlık, canlılar ve gezegendeki canlı yaşamı için risklerinden söz etmesi de sulugözlü bilim insanı etiketi yemesine yol açtı...Oppenheimer bu kitle imha silahını yarattıktan sonra bir bakıma nihayet ve geç de olsa "Ben ne yaptım?" diye düşünmüş ve biraz da azıcık da olsa pişman da olmuştu...Ayrıca Oppenheimer en az 20 milyon kişiyi öldürme kapasitesi olan Tsar-Çar bombası (1961) ve hidrojen bombası gibi daha büyük çaplı kitle imha silahlarının geliştirilmesine karşı çıkarak bir bakıma yel değirmenlerine savaş açan, saldıran Don Quixote'un durumuna düşmüştü...Yüz milyarlarca dolarlık harcamaların döndüğü silah sanayinin liderleri çarklarına çomak sokmak isteyen bu bilim insanını hiç affetmedi...Üstelik ABD Atom bombası projesi 1939'da Naziler "atom bombası geliştiriyor" asılsız söylentisi üzerine başlatılmıştı...
İşçi Partili İngiliz Başbakanı (1997-2007 döneminde başbakanlık yaptı) Tony Blair'de Amerikalıların ve İsrail'in kendisine verdiği abartılı bilgilere dayanarak Irak diktatörü Saddam Hüseyin'in atom bombası ve diğer kitle imha silahlarını üretmeye çok yaklaştığını iddia ederek Irak'a savaş açılmasını savunmuştu...
ABD 1945'te Almanya, Japonya ve İtalya'ya karşı savaşını kazandığında her zamanki fırsatçılığıyla bomba yüklü balistik roketler üreten Nazi bilim insanı Wernher von Braun ve 1600 Nazi bilim insanının tüm savaş suçları sicillerini affederek onların yardımıyla Amerikan Ay'ı ve Uzay Fetih programını (NASA) kuracaktı...Nazi bilim insanlarının ürettiği roketlerle ikinci dünya savaşında öldürülen onbinlerce insanın ABD için hiçbir önemi yoktu!
Killers of the Flower Moon: The Osage Murders and the Birth of the FBI
Gelmiş geçmiş en büyük adaletsizlik örneklerinden biri olarak hukuk kitaplarında yer almayı hak eden vakanın filmi...Oklahoma eyaletindeki topraklarından petrol fışkıran, bununla birlikte süper zengin haline gelen Kızılderili kadınlardan ve onların birinci derecede yasal mirasçısı olan Kızılderililerden pek çoğu 1920'lerde onlarla evlilik ilişkisi kuran yoksul hırslı, en ağır suçlara eğilimli beyaz adamlarca servetlerine konmak için kitleler halinde öldürülmüştü...
Öldürülen Kızılderilerin yakınları gazeteler imparatoru William Randolph Hearst'ün ABD Başkanı seçtirdiği Calvin Coolidge'e dilekçe vererek ve Washington'da etkili olan siyasetçilere en az 20.000 dolar rüşvet dağıtarak Amerikan kanun görevlilerini Kızılderileri öldürenleri bulması için harekete geçirmişti...FBI'nın 1924-1972 arasındaki Führeri J. Edgar Hoover Oklahoma'ya seçkin detektiflerini göndererek Kızılderili katliamlarının ardındaki sır perdesini kaldırmayı başardı...
Bu seri cinayetleri işleyenler ancak 1920'lerin sonlarında adalet önüne çıkarılabilmişti...Petrol geliriyle süper zengin haline gelmiş Kızılderili hanımlar meteliksiz, art ve kötü niyetli ancak yakışıklı serserilerle (jigololarla; seks işçileriyle) evlenmenin bedelini çok pahalıya ödediler...Kendilerine yanaşan her türlü suçu işlemeye hazır meteliksiz delikanlıların kendilerine değil paralarına aşık olduğunu anladıklarında zengin kızılderili kadınlar öldürülmenin eşiğindeydiler...Bu şeytanı planın çok zeki, çok kurnaz kurucu babasının , kötü niyetli faaliyetleri öylesine sistematik, organize ve dallı budaklıydı ki 20. yüzyıl Amerikasındaki en güçlü en etkin beş suç organizasyonu (İtalyan asıllı mafya örgütlenmesi) onun devasa suçlarını aşmayı başaramadı...William King Hale hayırseverliği, cömert bağışları devasa suçlarını maskelemek gizlemek için kullandı...
Çok uzun süre kusursuz suçlar işledi, büyük bir mali imparatorluk kurdu, politikacıları, kanun adamlarını, hukukçuları satın aldı, en iyi avukatlarla ve vergi kaçırma yolları konusunda ustalaşmış muhasebecilerle çalıştı...Dolayısıyla suçları FBI tarafından belgelendiğinde çok ufak cezalar aldı... Sigorta şirketlerini dolandırmakla da ünlüydü... William Hale adalet önüne çıkarılmasına ve 1929'da mahkeme kararıyla suçlu bulunmasına rağmen ne yazık ki 1947'de özgürlüğüne kavuştu ve 87 yaşına (1962'ye ) kadar da yaşadı...
Hale'in en büyük suç ortağı onun hafif derecede geri zekalı, biraz anlama özürlü ve en az William Hale kadar hırslı ve acımasız yeğeni Ernest 1937'de özgürlüğüne kavuştu ve 1986'da 94 yaşında öldü...
Hale büyük servetiyle, siyasilerle dostluklarıyla, masonik bağlantılarıyla her türlü siyasetçiyi, yargıcı, savcıyı ve Jüri üyelerini satın alabilecek durumdaydı...Öldürülenlerin Kızılderili olması da ırkçılığın had safhada olduğu bir ülkede Hale'e verilen cezayı son derece hafifletti...İşledikleri çok ağır suçlara / katliamlara rağmen Hale ve suç ortakları (kurduğu çete) çok hafif ve çok orantısız cezalarla ABD adalet tarihinin en yüz kızartıcı sayfalarına geçtiler...
1978'de ABD vatandaşı tarikat lideri Jim Jones ve tarikatının (People’s Temple” ) müritleri uzaylıları ziyarete gitmek niyetiyle (Jim Jones bu niyete inanmayacak kadar akıllıydı)
siyanürlü kokteyl içerek topluca intihar ettiğinde geride 918 ceset kalmıştı...Scientology tarikatı da Amerikan halkını sömüren en önde giden tarikatlardan biridir...Bunlar ve diğer türevleri ABD'nin en belirgin en açıklayıcı özellikleridir yani alamet-i farikalarıdır...
Derin Amerikayı en iyi anlatan eserlerden bazıları:
"Killers of the Flower Moon: The Osage Murders and the Birth of the FBI" (2023),"Oppenheimer"(2023), "Serpico"(1973), "All The President's Men”(1976), "The Godfather: Part II" (1974), "The Kennedys" (2011), "Blonde" (2022), "Captains and the Kings" (1976), "Cruising" (1980), "Three Days of the Condor" (1975), "Charlie Wilson's War" (2007), "The Insider" (1999), "Erin Brockovich" (2000), "Silkwood" (1983), "The Conservation" (1974), "Mississippi Burning" (1988), "JFK" (1991), "Nixon" (1995), "Frost / Nixon" (2008), "Primary Colors" (1998), "H.H. Holmes: America's First Serial Killer" (2004), "The Cat's Meow" (2001), "Taxi Driver"(1976), "American Gangster"(2007), "Texas Chainsaw Massacre" (1974), "Midnight in the Garden of Good and Evil" (1996), "The French Connection" (1971), "Henry: Portrait of a Serial Killer" (1986) , "J. Edgar" (2011), "The Aviator" (2004), "My Friend Dahmer"(2017), "Monster: The Jeffrey Dahmer Story" (2022) , "Cinderella Man" (2005), "The Grapes of Wrath" (1940), "Devil in the White City" (2003; kitap), "Judy" (2019), "Mank" (2020), "Citizen Kane" (1941), "Jeffrey Epstein: Filthy Rich" (2020), "Inside Look: The Assassination of Gianni Versace - American Crime Story" (2017) , "Mean Spirit" (Linda Hogan; kitap), "Killers of the Flower Moon: The Osage Murders and the Birth of the FBI (David Grann; kitap),"The Osage Indian Murders: The True Story of a 21-Murder Plot to Inherit the Headrights of Wealthy Osage Tribe Members" (Lawrence J.Hogan; kitap), "Behind the Candelabra" (2013), "The Cardinal" (1963), "Enron: The Smartest Guys in the Room" (2005), " Bowling for Columbine" (2002), You Don't Know Jack (2010), "The Road to Wellville" (1994), "Lenny (Bruce)" (1974), "Star 80" (1983), "The People vs. Larry Flynt" (1996), "The Untouchables" (1987), "The St. Valentine's Day Massacre" (1967), "Voyage of the Damned" (1976), "638 Ways to Kill Castro" (2006), "Missing" (1982)...
Manhattan projesi:
1953'te Amerikan atom bombasının sırlarını Sovyetler Birliği adına çaldığı gerekçesiyle Ethel ve Julius Rosenberg çifti idam edildi...Bu sırları Amerikan atom bombasının babası Robert Oppenheimer'ın Sovyetler Birliği'ne vermiş olduğu kuşkusu bile etrafta dolaştı...
24 Şubat 1939'da New York Times'da fizikçi Enrico Fermi'nin (1901-1954) demeci yayınlandı: "Atom bombası üretim süreci 25 yılı bulabilir."... Fermi yanıldı...
İşte bu öykü Christopher Nolan'ın yönettiği, 180 dakikalık ve 100 milyon dolar harcanan bir filme dönüştü: "Oppenheimer" (2023; Universal Pictures)... Aynı öykü daha önce 30 milyon dolara malolan "Fat Man and Little Boy" filmine de (1989; Paramount Pictures; 127 dakika) konu olmuştu...
Nolan'ın Oppenheimer'ı aynı zamanda bir "Aşk-ı Memnu" ve "Last Tango in Paris" öyküsü de içeriyor...
Atom bombasının babası Robert Oppenheimer'ın (1904-1967) 1936'da tanıştığı ve sevgilisi olduğu Jean Frances Tatlock (1914-1944), Komünist Partisi üyesi Amerikalı bir psikiyatrist ve doktordu. Doktor 1944'te henüz 29 yaşındayken öldü, intihar mı etmişti, yoksa atom bombasının sırlarını Sovyetler Birliği'ne vereceğini düşünen J. Edgar Hoover'ın yolladığı cellatlar tarafından mı infaz edilmişti?
Robert Oppenheimer: "Jean Tatlock ile 1939 ile 1944'teki ölümü arasında çok nadiren görüştük" demişti...
Tatlock'un yazdığı iddia edilen intihar notu şöyleydi:
"I am disgusted with everything... To those who loved me and helped me, all love and courage. I wanted to live and to give and I got paralyzed somehow. I tried like hell to understand and couldn't... I think I would have been a liability all my life—at least I could take away the burden of a paralyzed soul from a fighting world"
Oppenheimer 1936'da tanıştığı Tatlock'la değil Katherine " Kitty " Puening (1910-1972) ile 1940'da evlendi; iki çocukları oldu...
Atom bombasının öyküsü 1989'da baş rolde Paul Newman'ın olduğu "Fat Man and Little Boy" (Kuzey Amerika seyirci sayısı: 892,466) ile beyazperdeye geldi...Hollywood tarihinin en az seyirci toplayan filmlerinden biri oldu...
"Manhattan Projesi" atom bombası üretim sürecinin kod adıydı...Bu projede aynı anda 130.000 kişinin çalıştığı yıllar oldu...
1939-1945 arasında ABD hükümeti Başkan Franklin Delano Roosevelt'in liderliğinde bu projeye o dönemin parasıyla 2 milyar dolar harcadı (o dönemin 2 milyar doları 2021 yılının 24 milyar dolarına bedeldi)...
1941-1945 döneminde Almanya, Japonya ve İtalya'yla savaşan ABD 10 milyon kadar Almanı öldürebilsinler amacıyla Sovyetler Birliği ordusuna o dönemin parasıyla 10 milyar dolarlık ağır silah, savaş malzemesi, cephane,araç gereç, giysi, ayakkabı, yiyecek yolladı...
Sovyet ordusuna yardımın ve atom bombasının o günkü toplam maliyeti 12 milyar dolara ulaşınca 1945'te ABD hazinesi tamamen boşalmış durumdaydı...
2-İlk atom bombasının yaratıldığı (1940'ların ilk yarısında) dönemde Amerikan devleti Almanların böyle bir proje üzerinde çalışmadığını öğrenmişti…Yine de atom bombası projesinden vazgeçmediler...
İlk atom bombası Nazilere atılacaktı...Ne yazık ki üretim süreci çok gecikti...Naziler atom bombalarından kurtuldu...1945'te ilk atom bombası üretildiğinde insanlar üzerine atmayalım tartışması yaşandı...Japonlar acaba atom bombasını insansız bölge Fuji dağına atsak kayıtsız şartsız teslim olmayı kabul eder mi? tartışması oldu...
Julius Robert Oppenheimer bilim ve teknoloji dünyasında “ilk nükleer bombanın babası” olarak anılan, Manhattan Projesi başkanlığını yapmış fizikçi ve üniversite profesörüdür…Oppenheimer, 2. Dünya Savaşı döneminde, Los Alamos Laboratuvarı’nın, sonrasında ise ilk nükleer silahları geliştiren gizli Manhattan Projesi’nin başkanlığını yaptı. İlk atom bombası testi 16 Temmuz 1945’te New Mexico’daki Trinity tesislerinde yapıldı… Oppenheimer “Şimdi ben dünyaların yok edicisi oldum” dedi …Ağustos 1945’te nükleer silahlar ilk kez Hiroşima ve Nagazaki de insanlar üzerinde kullanıldı.
3-Pakistan, Kuzey Kore, Hindistan da atom bombasına sahip olunca Irak diktatörü Saddam Hussein'de atom bombası elde etmenin peşine düşmüştü...Bugün İran'ın da atom bombası üretme yolunda ilerlediği biliniyor...
Nazilerin Atom bombasını üreten ilk ülke olma olasılığı 1939 yazında Einstein ve fizikçi arkadaşlarını dehşete düşürmüştü!
Albert Einstein imzalı mektubu aldıktan kısa bir süre sonra Başkan Roosevelt Kanada topraklarındaki Uranyum madenlerinin kiralanması talimatını verdi!
"The Rise and Fall of the Third Reich" adlı üç ciltlik kitabında (1960) William L. Shirer (1904-1993) 1905'den 1931'e kadar on Alman Yahudisine bilime hizmetlerinden dolayı Nobel ödülü verildiğini hatırlatır...Almanya Yahudileri kovarak bilim alanındaki liderliğinden vazgeçmişti (Birinci Cilt: Sayfa 327)
4-Almanya'nın Belçika sömürgesi Kongo'daki Uranyum madenlerini kullanarak atom bombası elde edebileceğini öngörerek endişeye kapılan dört fizikçi , Leo Szilard (1898-1964), Albert Einstein (1879-1955), Edward Teller (1908-2003), Eugene Wigner (1902-1995), bir araya gelerek 2 Ağustos 1939'da Albert Einstein'ın imzasıyla ABD Başkanı Roosevelt'e (1882-1945) ABD'nin atom bombası üretimi konusunda Almanlardan daha erken davranmasını talep eden bir mektup yazarak ABD'nin atom bombası üretim sürecini başlatmış oldular...
Dört fizikçi başlangıçta mektubu Roosevelt'e ünlü pilot Charles Lindbergh'in (1902-1974) ulaştırmasına karar vermişti...Lindbergh hakkında başlangıçta dört fizikçi de çok az bilgiye sahipti...Lindbergh Roosevelt düşmanıydı, "Avrupalılar her zamanki gibi birbirlerini öldürürlerken Amerika Birleşik Devletleri bu kanlı savaşlara sadece seyirci olarak katılsın," düşüncesine sahipti...Lindbergh tam bir Nazi sempatizanı ve Yahudi düşmanıydı... Einstein imzalı uyarı mektubunun Roosevelt'e ulaştırılması için uygun kurye arandığı günlerde Lindbergh'in yaptığı bir radyo konuşmasında ABD'nde gazeteler, radyolar ve haber ajanslarının (medyanın) Yahudi sermayedarların kontrolünde olduğunu söylediğini duyan dört fizikçi aradıkları kuryenin ABD'nin en ünlü pilotu olamayacağına karar verdi...
Dört fizikçinin dünyadan haberi yoktu...Lindbergh Nazi Almanyasında Hitler kadar etkili olan hava kuvvetleri komutanı Hermann Göring tarafından kendisine sunulan bir madalyayla ödüllendirilmiş bir fanatik Nazi sempatizanıydı...O dönemde Google olmadığından ünlü fizikçiler ABD'nden Avrupa'ya uçakla giden dünyanın ilk pilotunun Nazilerle dostluğundan habersizdiler!
Dört fizikçinin Almanya'nın atom bombası üreterek tüm dünya halklarını kölesi haline getirebileceği olasılığını dile getiren mektup ancak 11 Ekim 1939'da Roosevelt'e ulaştırılabildi...
Mektubu Roosevelt'e Lehman Brothers'de ekonomist olarak çalışan Alexander Sachs (1893-1973) ulaştırdı... (Walter Isaacson tarafından yazılan ; Einstein kitabı; Sayfa: 478-492 arası)...
Yönetmen Christopher Nolan filmlerinden bazıları:
"Batman Begins-Batman Başlıyor" (2005) Bütçe: 150 milyon dolar Hasılat: 379 milyon dolar
"The Prestige" (2006) Bütçe: 40 milyon dolar Hasılat: 109 milyon dolar
"The Dark Knight-Kara Şövalye" (2008) Bütçe: 185 milyon dolar Hasılat: 1 milyar 37 milyon dolar
"Inception -Başlangıç" (2010) Bütçe: 160 milyon dolar Hasılat: 829 milyon dolar Christopher Nolan'ın ücreti: 69 milyon dolar
"The Dark Knight Rises-Kara Şövalye Yükseliyor" (2012) Bütçe: 250 milyon dolar Hasılat: 1 milyar 81 milyon dolar
"Interstellar-Yıldızlar Arası" (2014) Bütçe: 165 milyon dolar Hasılat: 677 milyon dolar Christopher Nolan'ın ücreti: 20 milyon dolar
"Dunkirk" (2017) Bütçe: 100 milyon dolar Hasılat: 526 milyon dolar Christopher Nolan'ın ücreti: 20 milyon dolar ve hasılattan % 20 pay
"Tenet" (2020) Bütçe: 205 milyon dolar Hasılat: 365 milyon dolar
Christopher Nolan’ın en çok sevdiği filmler:
1. The Black Hole (1979) Gary Nelson
2. Blade Runner (1982) Ridley Scott
3. Chinatown (1974) Roman Polanski
4. The Hitcher (1986) Robert Harmon
5. 2001: A Space Odyssey (1968) Stanley Kubrick
6. Lawrence of Arabia (1962) David Lean
7. On Her Majesty's Secret Service (1969) Peter Hunt
8. Star Wars (1977) George Lucas
9. The Man Who Would Be King (1975) John Huston
10. Topkapi (1964) Jules Dassin
11. A Clockwork Orange (1971) Stanley Kubrick
12. The Shining (1980) Stanley Kubrick
13. Full Metal Jacket (1987) Stanley Kubrick
14. Lolita (1962) Stanley Kubrick
15. Eyes Wide Shut (1999) Stanley Kubrick
16. Barry Lyndon (1975) Stanley Kubrick
17. Dr. Strangelove or: How I Learned to Stop Worrying and Love the Bomb (1964) Stanley Kubrick
18. Spartacus (1960) Stanley Kubrick
19. Paths of Glory (1957) Stanley Kubrick
20. The Killing (1956) Stanley Kubrick
21. Killer's Kiss (1955) Stanley Kubrick
22. Fear and Desire (1953) Stanley Kubrick
23. Goldfinger (1964) Guy Hamilton
Martin Scorsese: "Papa'nın sanatçılara yaptığı çağrıya, bildiğim tek yolla yanıt verdim: İsa hakkında bir film hayal edip senaryo yazarak. Ve onu yapmaya başlamak üzereyim."
Papa Francis'e bir ziyarette bulunan Martin Scorsese “The Last Temptation of Christ" filminden sonra bir kez daha Hazreti İsa'yı konu alacak...
Martin Scorsese'nin hayranlık duyduğu filmler:
Georges Méliès’s “A Trip to the Moon” (1902)
Anthony Asquith & A.V. Bramble's
“Shooting Stars” (1927)
Jean Vigo’s “L’Atalante” (1934)
Orson Welles's "Citizen Kane" (1941)
Michael Powell & Emeric Pressburger’s
“The Life and Death of Colonel Blimp” (1943)
“Jacques Tourneur's
“I Walked with a Zombie” (1943)
Lewis Allen's “The Uninvited” (1944)
John M. Stahl’s
“Leave Her to Heaven” (1945)
Mark Robson's “Isle of the Dead” (1945)
Alberto Cavalcanti & Charles Crichton & Robert Hamer & Basil Dearden's “Dead of Night” (1945)
Roberto Rossellini’s “Paisan” (1946)
King Vidor's “Duel in the Sun” (1946)
Michael Powell & Emeric Pressburger’s
“The Red Shoes” (1948)
Frank Borzage’s “Moonrise” (1948)
Ida Lupino's “Outrage” (1950)
Robert Bresson's “Diary of a Country Priest” (1951)
Jean Renoir's “The River” (1951)
Akira Kurosawa's “Ikiru” (1952)
Vincente Minnelli's “The Band Wagon” (1953)
Kenzi Mizoguchi's “Ugetsu Monogatari ” (1953)
Roberto Rossellini’s “Journey to Italy” (1954)
Nicholas Ray's “Johnny Guitar” (1954)
Nicholas Ray's “Rebel Without a Cause” (1955)
Howard Hawks's “Land of the Pharaohs” (1955)
Elia Kazan's “East of Eden” (1955)
John Ford's “The Searchers” (1956)
Cecil B. DeMille's “The Ten Commandments” (1956)
Jacques Tourneur’s “Night of the Demon” (1957)
Andrzej Wajda's “Ashes and Diamonds” (1958)
Irving Lerner's “Murder by Contract” (1958)
Vincente Minneli's “Some Came Running” (1958)
Alfred Hitchcock's "Vertigo" (1958)
Alfred Hitchcock's “Psycho” (1960)
Michelangelo Antonioni’s “L’Avventura" (1960)
Marlon Brando's “One Eyed Jacks” (1961)
Jack Clayton's “The Innocents” (1961)
Francesco Rosi's “Salvatore Giuliano” (1962)
Sam Peckinpah's“Ride the High Country” (1962)
J. Lee Thompson's “Cape Fear” (1962)
Luchino Visconti's "The Leopard" (1963)
Robert Wise's “The Haunting” (1963)
Jean Luc Godard's “Contempt” (1963)
Federico Fellini's “8½” (1963)
Anthony Mann's “The Fall of the Roman Empire” (1964)
Pier Paolo Pasolini’s “The Gospel According to St. Matthew” (1964)
Stanley Kubrick's "2001" (1968)
Djibril Diop Mambéty's “Touki Bouki” (1973)
William Friedkin's "The Exorcist" (1973)
Ralph De Vito“s "Death Collector” (1976)
Satyajit's Ray's “The Chess Players” (1977)
Peter Medak's “The Changeling” (1980)
Stanley Kubrick's "Shining" (1980)
Sidney J. Furie’s “The Entity.” (1982)
Souleymane Cissé’s “Yeelen” (1987)
Hong Sang-soo's “Woman Is the Future of Man” (2003)
Joanna Hogg's “Archipelago” (2010)
Spike Lee's “BlacKkKlansman” (2018)
Ari Aster's “Midsommar” (2019)
Kornel Mundruczo’s “Pieces of a Woman, (2020)
Todd Field's “TÁR” (2022)
Ti West’s “Pearl” (2022)
Yararlanılan kaynak kitaplar:
Eureka! and other stories: a book of scientific anecdotes (Adrian Berry)
Genius and Anxiety: How Jews Changed the World, 1847–1947
(Norman Lebrecht)