Bu yazı 2014 yılında, Milletvekili olduğum sırada yazılmıştır:
“Geçenlerde Alanya İlçe Yönetim Kurulu’na “hayırlı olsun” ziyaretine gittiğimde bazı kişiler; “gençlere yol verin” gibi bir söylemde bulundular. Sanki onların milletvekili olmalarının önündeki engel benmişim gibi bir tavırları vardı.
Oysa ben; 39 yıl fiilen siyasetin içinde görev yaptıktan sonra daha yeni Milletvekili olmuştum. Bu benim ilk dönemimdi ve bana bunu söyleten genç arkadaşımın ömrü kadar mücadele vermiştim…
Biz; benim kuşağımın insanları, can güvenlinin olmadığı günlerde en sorumlu mevkilerde görev yaptık.
26 yaşımda (ANT-GÖR) Antalya Gençlik Örgütü’nün başkanı oldum. O sıralarda sağın örgütlü gücü olan Ülkü Ocakları-Hür Genç örgütlenmesinin karşısında bir denge unsuru olduk. Yüzlerce gençle birlikte faşizmin karşısındaki her görüşü kapsayan bir “şemsiye örgüt” olarak, kültür ve bilinçlendirme merkezi gibi çalıştık. Faşizme karşı olan herkese sahip çıktık.
28 yaşında CHP İl Başkanı seçilip, dört yıl görev yaptım. 12 Eylül 1980’den sonra da faşist cuntaya karşı Türkiye’nin her yerinde toplantılar yaparak, örgütlenerek çalıştık.
Gençliğimizin en güzel zamanlarını; özgürlük, demokrasi, laik yönetim, hukuka bağlı devlet CHP’miz uğrunda harcadık. 12 Eylül 1980’de çiçeği burnunda genç avukatlardık, tutuklandık, hapislerde yattık.
1981’de hapse girdiğimde cebimde çocuklarıma önlük alacak param yoktu. Karım ziyarete geldiğinde: “tek mal varlığımız 1974 model arabamızdır. Satın, onun parasını idareli kullanın. Allah büyük, o para bitinceye kadar belki çıkarım. Çıkamazsam başınızın çaresine bakarsınız” dedim.
Çocuklarım ilkokula gidiyordu.
Antalya burjuvazisi bize sahip çıkmadı. Solcu ve sermaye karşıtı(!) olduğumuz için birkaç istisna dışında bize avukatlık işlerini, davalarını vermediler. İşçi davalarını aldık ve hiç peşin para talep etmeden aldığımız arazi davalarını 25-30 sene takip ettik. Bunların dışında ancak günübirlik yaşamımız kadar kazanıyorduk. Yoksul işçi ve köylülerden oluşan parti tabanımız avukatlık ücreti veremiyordu. Bedava davalara makbuz kesip vergisini cebimizden ödüyorduk. Bazı partililerimiz de bedava işlerini bize, para verecekleri işlerini başka avukatlara veriyorlardı.
Avukattık ama yoksulduk.
30 sene kiralık evlerde oturdum.
Bu kadar çileli bir yaşamda iken 1973’te Antalya Belediye Seçimlerini kazandık. 1976’da CHP İl Başkanı seçildim. 1977’de hem Antalya Belediyesini Selahattin Tonguç ile yeniden kazandık, hem de genel seçimlerde ilk kez yedi milletvekilliğinden üçünü kazandık. Bu arada Adana CHP İl Başkanı Avukat Ahmet Albay, Kayseri CHP İl Başkanı Avukat Mustafa Kulkuloğlu, Nevşehir CHP İl Başkanı Avukat Zeki Tekinel vuruldu. Buna rağmen bir adım geri atmadık, görevlerimize devam ettik.
1980 sonrasında “Sosyal Demokrat Güç Birliği” adı altında CHP’nin devamı olan partiyi kurma çalışmalarını başlattık. CHP İl Başkanları ve CHP’li belediye başkanları Ankara’da toplandık. Bu çalışmaların devamında SODEP (Sosyal Demokrat Parti) kuruldu. Sonra Halkçı Parti ile birleşerek SHP oldu. Cuntanın kapattığı CHP 1992’de yeniden kuruldu. Hepsinde emeğimiz, göz nurumuz var.
Ve şimdi bana; “sen çekil, gençlerden biri gelsin” diyorlar.
Ayıptır, yazıktır, insafsızlıktır.
Elbette gençler gelecekler. Ama gençliğini partiye vermiş insanları sırtından bıçaklayarak değil, el alarak, helallik alarak…”
Türkiye yangın yerine dönmüşken, Laik demokratik Cumhuriyet hem de kendisini yaratan Büyük Millet Meclisi eliyle yıkılırken bu yazı nereden çıktı?
Faşist bir diktatörlüğe dönüşmekte olan yönetime, maddi ya da manevi çıkarlar uğruna teslim olanları gördükçe aklımıza bizim çıkarsız, ödünsüz mücadelemiz geliyor.
Birde MHP’nin TBMM’deki teslimiyeti…
Bir de Antalya Büyükşehir Belediye Meclisi üyesi yaptığımız beş genç kişinin, CHP’den istifa edip AKP’ye teslimiyeti…