Suriyeli sığınmacılar sorunu yıllardır gündemimizde. Seçimler sürecinde de ön sıralarda yer aldı. İç politika konusu oldu. Partilerin bakış açıları farklı. Beka sorunu olarak gören de var, konuya hoşgörüyle yaklaşan da. Kamuoyunda da aynı farklı yaklaşım gözleniyor. 2011'de başlayan Suriye İç Savaşı ile Türkiye'ye gelen Suriyeliler, mülteci kamplarında kalırken, sonrasında gelen düzensiz göçlerle şehirlere dağılmaları sorunun boyutunu genişletti. Suriyeli sığınmacıların ülkede kalıcı oldukları yolundaki düşünceler, sığınmacılara yönelik tepkileri güçlendirdiği görülüyor. Ülkedeki ekonomik sorunlardan, işsizlikten sığınmacıların da payı olduğu görüşü yaygınlaşıyor. Sığınmacıların önemli bir bölümü de ayrımcılığa maruz kaldıklarını ifade ediyorlar. Buna rağmen önümüzdeki süreçte Suriye'ye gönüllü olarak  geri dönmek isteyeceklerin sayısı belirsiz.. 

Sığınmacıların sayısı üzerinde  farklı rakamlar ifade ediliyor. Kimi çevrelere  göre sığınmacı sayısı 10- 13 milyon arasında. Göç İdaresi Başkanlığı ise 23 Mayıs'ta , Türkiye'de 3 milyon 381 bin 429 Suriyelinin bulunduğunu açıkladı. Gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüş yapan Suriyelilerin de 554 bin 114 olduğu belirtildi. Milli Güvenlik Kurulu'nun 8 Haziran toplantısından sonra yapılan açıklamada bu konuya da yer verilerek " Çatışmalardan kaçan Suriyelilerin gönüllü, güvenli ve onurlu bir şekilde yurtlarına dönerek hayatlarını huzur ve refah içinde idame ettirebilmesi için gösterilen gayretlere katkı sağlayacak uluslararası işbirliğinin önemine dikkat çekilmiştir." denildi. Her iki açıklamada, gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüşten söz edilmesi dikkat çekici.

 MGK da da ele alınan Suriyelilerin geri dönüşü konusu, çok yönlü bir sorunun bir parçası. Sorunun insani ve ulusal güvenliğimiz başta, çeşitli yönlerinin MGK'da ele alındığı değerlendirilmekte. Bölge dışı güçlerinin Suriye üzerinde stratejik hesapları, planları ulusal güvenliğimiz açısından dikkate alınması gereken unsurlardan biri. öte yandan,  Suriye, iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi  ve işbirliği için ilk adım olarak Türkiye'nin Suriye topraklarından çekilmesini istemekte. Son MGK açıklamasında da vurgulandığı üzere, Türkiye, Suriye'nin toprak bütünlüğünün muhafazası ile kalıcı barış ve istikrarın tesisinin terör örgütlerinden temizlenmesi ile mümkün olacağı görüşünde.

Suriye'de  kalıcı barış ve istikrar henüz tesis edilmiş değil. Başta PKK ve Suriye'deki uzantıları  çeşitli terör örgütleri ülkede cirit atmakta. Ekonomik sorunlar, işsizlik ileri boyutlarda. Bu koşullarda  Suriye, ülkemizdeki Suriyelilerin çoğu açısından geri dönülecek bir ülke değil. Nitekim bunu da gizlemiyorlar. Geçenlerde Suriyeli genç bir sığınmacı ile yapılan bir sokak röportajını sosyal medyada izledim. Kuaför olduğunu söyleyen genç , seçimlerde oy kullanmadığını  ifade ile," kullansaydım Tayyip Baba'ya oy verirdim. çok seviyorum ,iyi adam. Kalbisi iyi. Bay bay Kemal" dedikten sonra, Türkiye'nin on numara bir ülke olduğunu, güzel bir ülke olan Türkiye'de her şeyin var olduğunu, okulun, işin var olduğunu, Türkiye’ye alıştığını, Suriye'de hiçbir şeylerin olmadığı, düzelsede Suriye'ye dönmeyeceğini,  kim ne derse desin Türkiye'de kalmaya devam edeceğini gülümseyerek ifade ediyordu..

O röportaj beş yıl önce İstanbul, Ortaköy'de Suriyeli bir gençle yaptığım sohbeti hatırlattı. Genç, Türkçeyi aksanlı ama gayet güzel konuşuyordu. Güneş yanığı yüzü, gülen gözleri, sempatik bakışları vardı .  “Nerelisin ?” diye sormuştum. “ Suriyeliyim. Afrin’den .  Altı yıl oldu geleli.” Diye yanıt vermişti. Sonra ben sormuş o yanıtlamıştı içtenlikle. Adı Süleyman’mış. Kürt’müş.  Aile bireylerinin, akrabalarının kimi Halep, kimi Afrin, Kobani, kimi de Mardin gibi illerimizde yaşıyormuş.  “Burası bizim artık. Burada oturacağız. Türkiye’ye teşekkür ediyoruz. Çok güzel bir yer. Türkiye oralara da yardım ediyor. Suriye’de savaş biterse belki dönebiliriz, ama gitmek istemeyiz. Bir sıkıntımız yok. Beraber yaşayıp gidiyoruz. Burada haddinden fazla Suriyeli var. Burada bize iş çok. Tabii bizim yüzümüzden Türk vatandaşlarından işsiz kalanlar oluyor…” Türklerin Suriyelilere karşı tutumunu sordum.  “Türkler bizim kardeşimiz. Belki bizim iyiliğimiz için diyorlar. Siz gençsiniz,  kadın değilsiniz, kız değilsiniz, elinize silah alın gidin ülkenizi kurtarın. Neden kaçıp buralara geldiniz, diyorlar. Onlara katılıyorum tabi onlar da haklı. Diyelim burada savaş olsa Türk Milleti kaçıp bir yere gitmez, ülkesi için savaşır. Osmanlılar zamanında  bizim dedelerimiz de Türklerle beraber  cephelerde, Çanakkale’de savaştılar..” 

Türkiye’ye sığınan Suriyelilere ilişkin özellikle sosyal medyada giderek artan ve kamuoyunu da etkileyen tepkilere rağmen sığınmacıların çoğunun gidici olmadığı görülüyor. Entegrasyon eğilimi giderek güçleniyor. Suriye ne zaman, nasıl kalıcı barışa, huzura, istikrara kavuşur meçhul. Bu amaca yönelik uluslararası girişimlerin sonuç verip vermeyeceği de meçhul.  Ülkemize sığınmak zorunda kalan , yardım elini uzattığımız talihsiz  insanlar yüzyıllar boyu aynı yönetim altında yaşadığımız, dedelerimizin  aynı cephelerde şehit oldukları, ortak manevi, kültürel değerlerimiz, akrabalık bağlarımız olan insanlar. Afrinli Kürt Süleyman’ın anlatmak istediği de oydu sanırım.