Zorlu seçim sürecini geride bıraktık. Cumhur İttifakı sonuçları, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin seçmenler tarafından onaylandığı şeklinde yorumluyor.
Millet İttifakının önerdiği, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi seçmenin kabul etmediğini ileri sürüyor. Millet İttifakının seçimlerde başarılı olmaması, birçok siyasetçi, akademisyen ve medya mensubu tarafından eleştirilerek, başta CHP, ittifakın siyasi sorumluluk alması ve değişim geçirmesi gerektiği vurgulanıyor. İttifak partileri, seçim sonuçlarını kabul etmekle beraber, seçimlerin adil olmayan koşullarda yapıldıklarına işaret ediyorlar. Bu görüşü savunan medya mensupları, gayri-- adil koşullarda yürütülen seçimlerde seçmenin % 48 in üzerinde bir kesimin Cumhur İttifakının karşısındaki partilere oy verdiğini ve Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adayına oy verdiğine dikkatleri çekerek, bu durumun bir başarı olarak görülmesi gerektiğini ifade ediyorlar.
Bu görüşte olanlar " Seçim sonuçları, sanki her şey adil ve demokratik bir ortamda gerçekleşmiş gibi tartışılıyor. Oysa suç işlendi. Halk iradesi çalındı. O nedenle, esas olarak 14-28 Mayıs seçimlerinin ve iktidarın meşruiyeti sorgulanmalıdır." diyorlar. Öteden milliyetçi, muhafazakar Anadolu seçmeninin oy verdiği partileri anımsatanlar ise seçimleri kazanmak için "Derin Anadolu" ve onun şehirlere akan uzantılarını yeterince tanımanın ve anlamanın önemini vurgulayarak, "Derin Anadolu" sayesinde Erdoğan'ın kazandığını söylüyorlar.
Öte yandan, Avrupalı gözlemciler de, seçimlerde Erdoğan'a haksız avantaj sağlandığı görüşünde. Türkiye'deki seçimlere ilişkin Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi gözlem heyetinin hazırladığı raporda, Cumhurbaşkanı seçiminin adil olmayan koşullarda yapıldığı vurgulandı.Medyanın eşit olmayan tutumunun ve ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamaların Erdoğan'a haksız bir avantaj sağladığı ifadesine yer verildi. Raporda, "Kimi muhalefet partilerinin destekçilerinin gözdağı ve tacizlere uğradıkları ve her iki tarafın da kışkırtıcı ve ayrımcı bir dil kullanıp birbirlerini terör örgütleriyle işbirliği yapmakla suçladıkları"belirtildi.
Tüm bu tartışmalardan, yorumlardan, raporlardan bağımsız olarak, "baharın geleceğine" inanarak, Millet İttifakına ve Kılıçdaroğlu'na oy veren milyonlarca seçmen üzgün, umutsuz, kaygılı. Demokrasinin erdemi sorgulanıyor. Sandık sorgulanıyor. Siyasetçi sorgulanıyor. Seçim sistemindeki adaletsizlikler sorgulanıyor. Aday belirleme sırasında yapılan yanlışlıklar sorgulanıyor. Bütün bunlar doğru. Ancak pes etmek yok. Umutsuzluğa kapılmak yok. Demokrasi yolundan başka bir yol yok. Daha çok çalışmak gerek. Daha çok mücadele etmek gerek Gençlere, kadınlara siyasette daha fazla şans tanımak gerek...Yapılan hatalardan ders çıkarmak gerek.
Tek Adama dayalı otokratik sistem sürdürülebilir bir sistem değil. Türkiye'nin bünyesine uygun bir sistem değil. Kişiye özel dikilmiş bir takım elbise görünümü veriyor.Tek Adam Türkiye'nin devasa sorunlarını bir kişi tek başına taşıyamaz.Bu sorunları tek başına üstlenemez.. Mevcut sistemin, yükü ve sorumluluğu taşıyanın sağlığını da etkilediği göz ardı edilmemeli. Yeni sivil anayasa arayışı çerçevesinde bu sistemin tekrar tartışmaya açılabileceği ve Türkiye'nin bünyesine daha uygun bir sistemin masaya yatırılabileceğini hatırda tutmakta fayda var. Bu itibarla, önümüzdeki süreçte değişen koşullar, değişen ihtiyaçlar, değişen beklentiler doğrultusunda şekilenecek demokratik Türkiye gündemine pes etmeksizin hazırlıklı olunmalı.