"Holocaust" dizisi kısıtlı prodüksiyon bütçesinin getirdiği sınırlamalara, şiddet, vahşet, terör, işkence, çıplaklık gibi canlandırmalara getirilen TV sansür kurallarına ve diğer tüm eksiklerine rağmen Soykırım hakkındaki ilk küresel dramatize bilgilendirmedir! Bir kılavuzdur...El kitabıdır...


Türkiye'deki Milliyetçi Cephe hükümetlerinin yasakladığı dizidir...Gerekçeleri de İsrail devletine karşı toplumsal sempati yaratmamaktır, Yahudilerle empati kurulmasına engel olmaktır...


3 Oscar ödüllü oyuncu Meryl Streep'in ilk çalışmalarından biridir; Holocaust (1978)


Nazi Almanyasına 1945'te giren müttefik orduların komutanlarının bazıları sıcağı sıcağına sivil Almanları kamyonlarla Nazilerin kitle imha kamplarına taşıdılar ve silah zoruyla onları Alman savaş suçlarıyla tanıştırdılar / yüzleştirdiler...Ancak bu işlem on milyonlarca Almanın ne yazık ki çok küçük bir bölümüne yapıldı...20 milyondan fazla Alman "Holocaust" dizisini (1978) izlemek için ekran başına geçtikten sonra yapılan anketler gösterdi ki Almanların büyük bölümü Soykırım'la daha önceden yüzleşmemişti ya da yalan söylüyordu!


Oysa Kurt Waldheim(Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri), Günter Grass (Nobel edebiyat ödüllü yazar), Arnold Schwarzenegger'in babası Gustav, orkestra şefi Herbert von Karajan dahil on milyonlarca Alman Nazilerle her türlü işbirliğinden her türlü suç ortaklığından asla kaçınmadı...Alman asıllı olup Hitler'i reddedenler çok küçük bir azınlıktı; örnek: Marlene Dietrich...


Naziler 17 milyon insanı öldürürken, 20-25 milyon insanı esir kamplarında işkenceden geçirirken, bu cinayetleri, bu zulümleri en sıradan Almanlara yaptırmıştı...(Bakınız 1944 Oradour-sur Glane katliamından esinlenen "Le vieux fusil"; 1975; filmi)


Leon Uris "Exodus" adlı kitabında (1958) Auschwitz'de kitle imha kampında sadece kadınlara, çocuklara değil erkeklere de tecavüz edildiğini belirtir...


Naziler İkinci Dünya Savaşı için silahlanırken İngiliz hükümeti bu dehşetengiz savaşa hazırlık faaliyetlerinden halkını haberdar etmedi, halkından bunu gizledi...İngiliz Dışişleri Bakanlığı'ndan bir memur olan Ralph Wigram Hitler'in savaş hazırlıklarını siyasetçi Winston Churchill'e dosyalarıyla birlikte ilettiği için dönemin İngiliz hükümeti tarafından (Başbakan Stanley Baldwin) 1936'da intihar ettirildi...


1938'de Édouard Daladier (Fransız siyasetçi), Neville Chamberlain (İngiliz siyasetçi) altın tepsi içinde Çekoslovakya ve Avusturya'yı Hitler'e hediye ederek onu Polonya'yı işgal etme konusunda cesaretlendirdiler...Stalin de (Sovyetler Birliği) 1939'da Hitler'le Polonya'yı paylaşma anlaşması yaparak Nazilerin ekmeğine yağ sürdü...


1971-1972'de yönetmen, senaryo yazarı Andrew Birkin ve yapımcı David Puttnam Paramount Şirketi için 13 milyondan fazla köle/ esir işçiyi Nazi Almanyasının savaş sanayinde silah zoruyla, bedava olarak çalıştıran Albert Speer'in anılarını (1969) beyazperdeye taşımak için iki yıl boyunca uğraştı durdu...Paramount romantik komedilerden daha çok para kazanmak için başka projelere yöneldi.Bu girişim, emek proje/ tasarı aşamasında öldü...


1976-1993 arasında Stanley Kubrick Holocaust projesi üzerinde çalıştı...Kubrick 1976'da 1935'te Almanya'nın Birinci Dünya Savaşı sonunda Almanya'dan alınıp Polonya'ya verilen Danzig'i geri almak bahanesiyle Polonya'yı istila edeceğini sezen,öngören ve o yıl Polonya'dan ABD'ne göç eden Isaac Bashevis Singer'a (Nazilerin kara listesindeki Stefan Zweig da can güvenliğini sağlamak için Avusturya'dan İngiltere'ye gitmişti) bir Holocaust projesinde beraber çalışma teklifi götürdü...Singer teklifi çeşitli nedenlerle kabul etmedi...Wartime Lies (1991; Louis Begley) adlı Holocaust romanını "Aryan Papers" adıyla uyarlamayı da tasarlayan Kubrick senaryosunu yazarken Raul Hilberg'in ilk kez 1961'de yayınlanan kitabından da çok yararlandı...Ancak Kubrick Holocaust'un beyazperdede en doğru şekilde nasıl canlandırılacağı konusunda endişelere sahipti... Bu korkunç konu özgüvenini yitirmesine yol açtı...Konuyu araştırdıkça kabuslar görmeye başladı, gittikçe daha fazla depresifleşti ve sonuçta bu projesinden vazgeçti...


1978'e gelindiğinde "Holocaust" dizisi Tony Judt (tarihçi), Claude Lanzman (filmci), Edgar Reitz (filmci) gibi aydınlardan ağır eleştiriler aldı...Lanzman binden fazla Yahudinin hayatını kurtaran Oskar Schindler adlı Almanı kahramanlaştırdığı için Spielberg'ün filminden de nefret etmişti...


Klara Hitler'in Yahudi düşmanı beyin yıkamaları oğlunun 1925'te yayınlanan kitabıyla çığa, tsunamiye dönüşmüştü...Soykırım "Seven Beauties" (1975; Lina Wertmüller) gibi filmlerde kuşkusuz "Holocaust" dizisinden daha etkili daha çarpıcı daha şok edici bir şekilde konu edilmişti...Ancak "Seven Beauties" "Holocaust" gibi bir anda 120 milyon seyirciye (sadece ABD ilk TV gösterimi) ulaşamamıştı...Dizi ağır eleştirileri asla hak etmiyordu; belki de senaryo yazarının en büyük, en önemli eksiği Raul Hilberg ("The Destruction of the European Jews" ), Ian Kershaw, William L. Shirer gibi uzman tarihçilerle, danışmanlarla çalışmaya gerek duymamasıydı...


"Roots"(Afrikalıların köle olarak çalıştırılmak üzere kaçırılarak Kuzey Amerikaya getirilmesinin öyküsü), "Büyük, Şahane Petro" gibi dizilerde de imzası bulunan saygın Marvin J. Chomsky'nin yönettiği "Holocaust" kitle öldürme sanayinin, teknolojilerinin nasıl geliştiğini, bilim insanlarının diktatörlerin kuklası haline gelerek seri katile,suç ortağına dönüşmesini, Nazilerin yerel işbirlikçilerini (Polonyalılar,Fransızlar,Ukraynalılar, Kazaklar, Ruslar) anlatırken Soykırım konusunda yüzmilyonlarca insanın ilk kez ayrıntılı bilgi sahibi olmasını sağlamıştı...


Dizide canlandırılan savaş suçluları: Heinrich Himmler, Reinhard Heydrich,Adolf Eichmann, Hans Frank...


Not: 1935 (Nazi Üstün Irk Yasası'nın ortaya çıktığı yıl)-1945 arasında geçen dizinin etkisiz finali sanki prodüksiyonun tüm parası bitti kalakaldık tarzındadır...


Erkek oyuncular yakın tarihin en karanlık 10 yılını konu alan dizide sinekkaydı sakal tıraşıyla gezinir!


Dizide üst düzey Nazi bürokratların, savaş suçlularının evleri yoksul Almanların evlerinden mütevazıdır...


Nazilerin verdiği zararlar için Polonya 885 , Yunanistan 300 milyar Euro tazminat talebini Almanya'ya bildirmişti...


********


Yahudi asıllı olan ve sonradan Katolikliği seçen Béatrice de Camondo (ailesi 1869'da İstanbul'dan buraya göç etmişti; Béatrice 1894'te Paris'te dünyaya gelmişti...)


Béatrice de Camondo, Haziran 1940'ta Almanlarca işgal edilen, Hitler'in hayranı olduğu Napoleon'un anıt mezarını ziyaret ettiği ve hayran kaldığı Paris'te kendini güvende hissediyordu...Ailesinin zenginliğine, Nazilerle işbirliği yapan, kendisiyle birlikte Monceau Parkı'nda ata binen varlıklı,etkili Fransız dostlarına fazlasıyla güveniyordu...Oysa Hitler'in 1925'te yayınlanan kitabı ve 1935'te Almanya'da yasalaşan Nürnberg Irk Kanunu Yahudiler için Nazilerin neler düşündüğünün işaretlerini veriyordu...Béatrice de Camondo, ailesi, tüm yakınları ve diğer onbinlerce Yahudi 16-17 Temmuz 1942'de Auschwitz kitle imha kampına yollanacaktı...Üstelik Béatrice de Camondo'ya bu olaydan önce hayatının tehlikede olduğuna, hiç zaman kaybetmeden güvenli (Nazi işgali altında olmayan) bir yere gitmesi gerektiğine ilişkin bir uyarı mektubu gelmişti...Béatrice de Camondo, bu tavsiyeye uymayı reddetti...


Béatrice de Camondo'nun annesi Güney Fransa'da kendini saklayarak soykırımdan kurtuldu...Auschwitz'de öldürülenler arasında, Béatrice de Camondo, eski eşi Léon Reinach (1893–1943), kızı Fanny Reinach (1920-1943), oğlu Bertrand Reinach (1923-1943), teyzesi Elisabeth Cahen d'Anvers (1874–1944) var...


Holocaust 2. bölümde Nazilerin engellileri, kronik hastaları, down sendromluları öldürmesi de konu ediliyor...Nazi rejiminde diabetlilerin evlenmesi ve çocuk sahibi olması da yasaklanmıştı...


Nazilerin kitle imha listesinde Yahudiler, Nazi muhalifleri, Çingeneler (Romanlar), Komünistler, Yehova Şahitleri ve Eşcinseller de vardı...

Holocaust'ta hayatını kaybeden 6 milyon Yahudiden 3 milyonu Polonya'da yaşamaktaydı...20 Ocak 1942'de düzenlenen Wannseekonferenz'da 

Naziler 9 milyon Yahudiyi soykırıma uğratmayı planlamıştı...


Holocaust 3. bölümde Warsaw gettosunda 1940-1943 arasında bir yumurtanın bile külçe altın kadar değerli olduğu konu edildi...