Şimdi bu konu nereden çıktı, ne ilgisi var veya nasıl bir sanatsal içeriği olabilir ki diye düşünebilirsiniz.


     Ama yapmak istediğim sanat eleştirileri veya ağır içerikli sanat yazıları yazmak değil. Bu paylaşımları youtube kanalında yapıyoruz zaten. Beraberce konuya farklı bir açıdan bakabilmek, bakarken eğlenebilmek, eğlenirken bu konu ile ilgili düşünce ve duygularımızı sanatla birleştirmeye çalışarak değerlendirebilmek.


     Ne dersiniz şöyle mi başlasak. Kahkaha atan bir çocuk sesi İle ilgili bir video açın. Bir süre sonra siz de kahkaha attığınızı göreceksiniz.


     Kahkaha atmak, gülmek insanca bir eylemdir. Hümanizmin egemen olduğu topluluklarda sıradan, doğal bir eylemdir. Bütün vücut fonksiyonlarımızın, hücrelerimizin, bağışıklık sistemimizin, beyin fonksiyonlarımızın çalışmasını düzene koyan bir aktivasyondur. Stresi azaltır, stresin neden olduğu hormonların çalışmasını düzene koyar.


     Kaygılarımız ve korkularımız açısından mı bakmalıyız yoksa, ters köşe yaparak mı devam etmeliyiz. Bu aktivite hayata karşı duruş mudur yoksa hayata bakış açımızın esneklik kazanmasına mı sebep olur…


     Olaya bu anlamda bakacak olursak çok fazla sebep gösterebiliriz gülmek için, kahkaha atmak için.

     Onun içindir bu eylemi aktive etmek gerekliliğine inanıyorum.


     Tabii ki içsel duygu stoklarının bu konu ile ilgisi tartışılmaz. ”Beyninizden geçen yaşamınızda var olur“ düşüncesi açısından baktığımızda, belki de her an kahkaha atmamız gerekiyor.


      Güzellikler bulaşıcıdır. Duygularınız da taraf olduğunuz sisteme bakış açısına göre bulaşıcıdır.

       Sanat da bulaşıcıdır. Sanatçı kendisini ifade ettiği bakış açısına ile toplumsal idealara göre ürettiği sanat eseri, baktığı noktada bulaşıcıdır. Yeri geldiğinde serttir. Yeri geldiğinde ezici, yeri geldiğinde yumuşacık rahatlatır. Hangi bakış açısı ile bakarsanız bakın zinde tutar. Enerji depolar, hücrelerinizi yeniler. Çünkü her ikisinin temelinde aynı enerji, aynı duygu üretimi vardır. İçsel doyum ve mutluluk. Her ikisi de gençlik iksiridir. Beyni dinç tutar. Yaşadığınız toplumu etkisi altına alır ve hangi partiden, hangi düşünce şeklinden olursanız olun hümanist düşünce şeklinin ürünüdür. Kişinin kendisini ifade şeklidir.


         Tarihte sanat, kahkaha veya gülmek durumu aynı sıkıntıları çekmiş olabilir mi? Aslında tüm zamanlar da kahkaha atmak, gelişmemiş toplumlarda kötülükleri çağıracağı, ayıp olduğu gerekçesiyle baskılanmış durumdadır. Ortaçağda kahkaha atan kadınların içine şeytan girdiği söylenerek kent meydanlarında ateşte yakılarak öldürülmüşler (ya da güzel kadınlar ). Oysa tarihe bakıldığında kadın, estetik ve güzellik kavramı ile sanatta nasıl da güzel yer bulmuştur.


 Her zaman yeni oluşan toplumsal sistemlerde, kültürün tarihsel mirasını reddetmek yerine o mirasın üzerine yeni fikirler ve kadrolarla çok yönlü yeni anlayışların  getirilmesi hümanist arayıştan kaynaklanıyor. Sürekli değişim gösteren egemen olan kimlik değişimi, toplumların kültürel anlamda seviyelerini de gösteriyor aslında.


 Örneğin  antik Yunan toplumlarının yaşam şekli, sanata bakış açısının, Roma'yı etkilemesiyle ve bu eserler Roma aracılığı ile Avrupa'ya iletilerek, Rönesans döneminin bakış açısında etkili olmuştur. Rönesans ile birlikte hümanizm tekrar gündeme gelir. Sonraki dönemlerde artık ilerleme yolunda net adımlar ve savaşlar görürüz. Sanayi devriminin insana bakış açısı ve getirdiği sistem ya da kapitalizmin ayak sesleri diyelim bence hümanizmi yeniden sorgulayacaktır. 


Taki 1900’lü yılların ilk dönemlerinde farklı sistemlerin, toplumsal devrimlerin oluşması, insan duygularını ve yaşam şekline farklı bir bakış getirmiştir. Bütün bu yıllar boyunca önce sanatta devrim niteliğinde gelişmeler olmuş, sonra bu gelişmeler siyasette görülmüştür. Bilim ve sanat ilerleyen dönemde önemli bir yol kat edecek insanlar kendilerini yeniden keşfedecek, savaşmayı, yönetmeyi, kimlik kazanarak yaşamayı, keşfetmeyi öğrenecekler.


 Sanat artık tüm hayata nüfuz edecek, bütün hayatı kapsayacak ve insanın kendini dönüştürme sürecinde önemli katkılarda bulunacaktır. Bu süreçte insan kendini keşfederken sanatla yürümüş ve sanat duraksamadan yeni ataklar yapmış her sıkıntılı bakış açısında toplumların olaylardaki farkındalığını da artırmıştır.


 Örneğin I. Dünya Savaşı yıllarında dünya savaşının barbarlığına, sanat alanındaki ve gündelik hayattaki katılığa, erotizme bir protesto olarak Dada doğmuştur ve reddetmek üzerine kurulu bir karakteri vardır. Tabiî ki İtalyan savaş uçaklarının Guernica’yı yerle bir etmesi sonucu Picasso’nun Guernica tablosunun doğuşu bu toplumsal katliamın ürünüdür.


 Kontrüktiviz fütürüzim pop-art akımları içinde yeni bir sistemin doğurduğu akımlardan olduğunu söyleyebiliriz.

Tabiî ki şu an konumuz bu değil.


         Biz hümanizmi sonuna kadar yaşayan toplumların gülen bireylerine dönelim. Kesin ve net bir şey var ki şuan yaşanılan farkındalığın oluşturduğu insanın kendini keşfetme süreci, huzur arayışıdır. Sanatta yeni arayışlar ve keşifler yolundadır. Bu süreçte maya uygarlığının varsayımlarının etkisi ne kadar geçerli bilemem ama insanlar sanatta ve yaşamlarında bilinçaltı sentezlerini  irdeleyerek, yeni enerji frekanslarını keşfederek daha çok huzur ve gülme arayışındalar.


      Hayatınızda bu konulardan birinin var olması diğer konu ile bağlantı kurmanızı sağlar. Sanat hümanizmi, hümanizm de iç huzuru ve dengeyi kurmanıza yardımcı olur.


Sonuçta dingin beyinler, üreten bir öngörü ve çalışma potansiyeli, mutlu ve gülen toplumlar oluşur.


Ne dersiniz, artık bir yerden tutunarak başlayalım mı?


İşte tam bu noktada sanatla kalın hümanist duygularınız ve gülmeleriniz bol olsun. Hoşça kalın.