Önce, bazı avanakların ‘Biz 12 Ada’yı Lozan’da kaybettik!’ zırvalarını yüzlerine bir çarpalım; Osmanlı Libya savaşının sonunda İtalya ile barış masasına zoraki olarak -oturtulduğunda- Lozan şehrinde 12 Ada’nın teslimi orada imza altına alınmıştı. 1912’de…

Şimdi tekrar İtalya’ya geri dönelim.

Büyük Savaş patladığında İtalya, hala Viyana ve Berlin ile ortaktı. Ve bazı ‘ilkeli’ İtalyan politikacıları bu savaştan nemalanmak için bir an önce askeri harekata dahil olmak istiyorlardı. Almanya bu çabayı gereksiz görmüştü savaş olsa-olsa yeni yıl başında biterdi, zaten eldeki cephane stoku anca o zaman kadar yeterdi. Berlin’deki politikacılara göre savaş neredeyse kazanılmıştı durduk yerde kazancı paylaşacak ortakların sayısını artırmanın alemi yoktu.

 Ama Marne mucizesi savaşa yepyeni bir boyut kazandırmıştı. Şimdi İsviçre sınırından Manş Denizi’ne kadar olan bir coğrafyada savaş kilitlenmiş kalmıştı.

Şimdi iki taraf da yeni ortaklar arıyordu. Cephede askere, cephe gerisinde he türlü malzemeye ihtiyaç vardı. Almanlar derhal önceki başbakanı Roma’ya göndermişlerdi, adamın karısı İtalyan idi, hani ne olur ne olmaz…

Oysa Roma çoktan yazımıza başlık olan ilkenin fedaisi olmuştu.

Kısaca;

‘Hanginiz daha çok verirseniz onunla yatağa girerim anam!’ diyorlardı.

Marne mucizesi öncesi Almanlarla ortak olmak için can atanlar şimdi Almanya’yı medeniyetin katili ilan ediyorlardı. Almanya’ya açıktan kafa tutamayanlar ise mesela La Scala da Puccini sahnelenirken Avusturya bayrağını yakmak gibi çok şairane ve vatanperver işler organize ediyorlardı.

Daha zengin gördükleri Londra-Paris ekürisinden neler istemiyorlardı ki, silah ve para yardımı, Dalmaçya kıyılarında egemenlik, Afrika’da koloniler, e ağanın eli tutulmazdı, mesela savaş sonrası parçalanması kararlaştırılan Osmanlı coğrafyasından İzmir-Antalya arası tüm sahil şeridi…

Üstelik Londra’da imzalanan gizli bir anlaşmayla da bu taleplerin çoğu garanti altına alınmıştı.

(Ya işte böyle avanak sürüsü, anlaşma ‘gizli’ olunca er geç gizli tutulan hususlar açığa çıkar. Yıllarca Lozan anlaşmasının gizli maddeleri var diye bir yerinizi yırttınız nerede o gizli konular…

Evet sen, arka sırada ki apalak çocuk.)

Savaşın sonunda bir de bakmışlardı ki Dalmaçya kıyılarında yeni bir devlet kurulmuştu, Yugoslavya! Arnavutluk üstünde Yunanistan hak sahibi sayılmıştı.  Üstelik Batı Anadolu kıyıları da fiilen Yunanlılara verilmişti.  Roma ‘e hani Londra anlaşması’ falan deyince.

Fransız ve İngiliz diplomatlar; ‘Valla haklısınız da işte şimdi orada yeni bir devlet var, şimdi ona ayıp olur, üstelik büyük abimiz ABD Londra Anlaşması’na taraf olmadığı için orada tarif edilen hiçbir maddeyi tanımıyor.’

Ve İtalya milyarlarca Dolar borç altında beş milyon askeri silah altına alıp, bunlardan 700 binini savaş meydanlarında gömüp, sonunda elleri bomboş kalkmıştı bu kumar masasından.

Ahali isyanlardaydı, her yerde kanlı çatışmalar olmaktaydı ve hiçbir siyasi kurum yakın vadede bir çözüm üretemiyordu.

Gümbür-gümbür batıyorlardı. Ki ortaya

Benito Mussoloni diye bir adam çıkacaktı.