Uzun zamandır yazmıyorum. Patronum Songül Başkaya’nun uyarılarına rağmen yazmıyorum. Neden yazmıyorum? iyi yazarsın kötüler devreye girer, kötü zaten bizim fıtratımız da yok. Örneğin kentlilik bilinci ile belediyenin güzel bir haberini yazarsın, “para yiyor, besleme” derler, eleştirirsin “yiyemedi ondan yazıyor, istedi alamayınca böyle yazıyor” derler.
Malum acıların ülkesiyiz artık. Deprem, sel, yangın hiç eksik olmuyor. Son yaşadığımız Kartalkaya’daki trajedi gerçekten üstünde durulması gereken bir başlık.
İyi hatırlıyorum. 1999 depreminden sonra uzmanlar insanlara “ev alırken balkon demirine, musluk başlıklarına, fayans kalitesine bakmayın, inşaatın kalitesine bakın” demişlerdi.
Bunun en güzel örneğini Elazığ depreminde yıkık sokaklarda gezerken gördüm. Eski binalar vardı sağlamdı, arada yeni bir tane bina yapılmıştı ki en fazla 2 yıllık, gösterişli janjanlı bir bina ama maalesef boydan boya çatlamıştı ve boşaltılıyordu burayı geçtik.
Olympos bölgesinde sık sık yangın çıkar. Kadir'in Ağaç Evleri bu yangınlardan 2 kez nasibini aldı. Bolu Kartalkaya yangını ile birlikte ben yine geri döndüm.
Olympos'ta yangın çıktığı zaman itfaiyenin gelmesi “yol durumu”ndan maalesef uzun sürüyor. Dar ve virajlı yollar var, buna bir de yangın telaşı, sezon kalabalığını eklediğiniz zaman itfaiyenin ulaşması tabii ki zaman alır.
Yangın günü arkadaşlarla sohbet ederken “Olympos'u Olympos yapan Kadir Kaya'nın hayatı yanarken acaba kendisini ona rakip görüp onun sayesinde para kazandığını unutanlar ne düşündüler?” diye sordum ve arkadaşlarıma dedim ki “ben olsam Olympos'ta birbirinin kuyusunu kazmaktansa birlik olup oraya bir tane arazöz aracı alırdım ki bu yangınlara müdahale edilsin.”
Şimdi küçük bir parantez açalım. Dedeman Olympos sırtlarına Yazır’a güzel bir tesis yaptı. Gerçekten merak ediyorum ne kadar yangın önlemi var. Çünkü ormanın içinde.
Bugün Bolu Kartalkaya'da yangından sonra aynı cümle kuruldu. Bölgeye itfaiyenin gelmesi gecikiyor çünkü yolların durumu ortada. Onun için buraya yangın aracı alınamaz mıydı?
Aklın yolu bir…
Ve bir tespit.
Eğer bu ülkede kağıt üzerinde hazırlanan projeler hayata geçirilse, bu projeler hayata geçirilirken kimin ne götüreceği değil de kime nasıl katkı koyacağı kaygısı taşırsa, örneğin turizm altyapı birlikleri vardı MATAB, GATAB, BETÜYAB gibi. Sistem sağlıklı çalıştırılabilseydi, “arpalık” gibi görülmeseydi, bugün bu çatıların altında arazözler alınsaydı kötü mü olurdu?
Gücüm hiçbir şeye yetmiyor. Bu yazıdan sonra kimse bir adım atmayacak biliyorum. Sadece ders çıkarabiliyor muyuz, sektör kendini sorguluyor mu onu gözlemliyorum.