Bazı millet vekillerimiz acaba yetenek ve düşünce üretme kabiliyetinden uzak mıdır…

 

İşini bilmeyen liyakat sahibi olmayan, kamu yararı nasıl gözetilir meselesinden haberdar olmayan, hatta adeta halkın aklıyla alay edercesine vatandaşı tahrik eden vekil yahut vekiller varsa bu milletin vekili olamaz. Eğer varsa referandum yapılmalı yahut ilgili kanunlarda düzenlemeler yapılarak bu konuda vatandaşı rahatsız eden, işini bilmeyen, işini bilmediği için, vatandaşın satın alma gücünü koruyamayan vekillerin derhal vekillik yetkisi elinden alınarak yeni çözümlere odaklanılmalıdır. Bu konularda kanun düzenlemelerinde bulunulmalıdır.

 

Toplumsal yaşamımızda yeri geldiğinde vatandaşlar “AÇ MEZARI MI VAR” sözcüğünü sıkça kullanırlar. Günümüz insanı düşüncesini değiştirme sürecine girmiştir.

 

İşte size askıda ekmek, işte size hava karardıktan sonra Pazar yerlerinde tebdili kıyafetle Pazar artığı toplayan insanlar, bir türlü önüne geçilemeyen vahşi fiyat artışları, frenlenemeyen enflasyon, benzin, mazot, gübre, ilaç vb. tarım girdilerindeki katlamalı fiyat artışları nedeniyle ekilemeyen, boş kalan tarlalar, toplumun beslenmesi için yoğun ithalat ağırlıklı bir ekonomi politikası, kontrolsüz piyasa fiyat hareketleri vb. etkiler ve etkenlikler devam ettikçe halkın alım gücü aşırı ivme kaybedince sonuç ne olur…

 

Sınırsız ve kontrolsüz özelleştirmelerin de etkisiyle direkt ve endirekt olarak halkın satın alma gücü ve pazarlık gücü yok olmaya doğru, apsis ekseninin altına düşecektir.

 

Hal böyle olunca başta gelir düzeyi düşük olan halk kesimlerinden başlayarak toplumun önemli kesimleri üzerinde açlık krizi kendisini gösterebilir.

 

Açlık ve sefaletin eşiğine gelmiş olan insan toplulukları güçsüz ve enerjisiz kalmış olacaktır. Gücünü ve enerjisini yitirmiş bir bünye düşünün ki; o bünye bedensel mekanizmasını ve direncini de yitirmiş olacağından bağışıklık mekanizması iflas edeceğinden her türlü mikro organizmanın, patojenlerin, epidemik vakaların, viral hadiselerin baskısı altında ölüme mahkum olacaktır.

 

Bu duruma gelmiş bir insan düşünelim. Bunun temelinde, yani gerçek alt yapısında sağlıklı ve yeterli beslenememe hadisesi vardır.

 

Sağlıklı ve yeterli beslenme ise ekonomik güçle mümkündür. Bir insanın satın alma gücüyle sağlıklı beslenmesi arasında negatif bir orantı varsa, kişinin ekonomik balansında negatif sapmalar varsa işler hayra yorulmaktan uzak olacaktır.

 

Tümüyle bu matematiksel gidişat ve akım şemaları hep negatifi izlemesi sonucunda açlıktan ölümler gündeme gelmiş gelebilir.

 

İşte bu durumda “AÇ MEZARI MI VAR” şeklindeki nostaljik söylem, yerini “ AÇ MEZARI VAR” şeklinde güncelleşen söylemle yer değiştirmiş olacaktır.

 

Karar vericiler ülkemizin halen içinde bulunduğu durumu iyi analiz ederek ihtiyaç halinde teyakkuz durumuna geçip, acil önlemler başta olmak üzere gereken tedbirleri almak suretiyle uygulama planlarını, projelerini kısa ve orta vadede gündeme koymalı. Bir refah toplumuna dönüştürücü hızlı adımlar atmalıdırlar.

 

Bunlar yapılırsa insanlar açlıktan ölmeyecek ve aç mezarları oluşmayacaktır.