İngiltere de ‘cumhuriyet’

 Olur mu?

 E geçmişte olmuştu…ve tövbe etmişlerdi!

 

Öncelikle hemen belirtelim ki cumhuriyet rejimleri öyle çok da matah bir rejim değildir. Öyledir diyen beyinsiz takımına derim ki;

Nerede yaşamak istersiniz? Mesela İran da ki molla cumhuriyetinde mi,

 Yoksa Belçika Krallığında mı veya İngiltere?


Nerede kalmıştık, 1640 lı senelerde İngiltere de, şimdi 3. Charles’ın isim babası 1. Charles da,adam kral sistem de bir de –meclis- var parlamento deniyor..bu kral tutturmuş tek yetkili benim, benim ağzımdan çıkan her söz kanundur, falan.


 E zaman 17. asır, zaten dünya yüzünde saltanatlar dönemi var az çok her yerde vaziyet aynı. Ama yüce Tanrı durduk yerde insanı İngiliz yaratmıyor.

Tamam kardeşim kralsın da ne bu her şeyi ben bilirim, her şeye ben karar veririm havaları..


Yemiyor halkın büyük çoğunluğu! Ve bu aklı başında insanlar parlamento da iyi-kötü temsil ediliyorlar. Hele iş halkın cebine dokunan kararlara gelince hassasiyet ve alerji bir kat daha artıyor. Meclis de ki adamlar da (kral taraftarları dahil) şeker pancarı değil. Fikirleri ve onu dile getirecek yürekleri var.


Kimse ‘şimdi memleketi germenin zamanı değil, alıyoruz işte cukkamızı sesimiz fazla çıkarmayalım’ demiyor. Ne var ki bu son savaş için konulacak vergiler hır çıkarıyor, kral zaten yasa dışı yollardan meclisi by-pas ederek para topluyor ama yetmiyor! Meclisin kesin yeni vergi kararı alması lazım.

Almıyorlar!


Kral parlamentoyu fesih ediyor hem de ÜÇ KERE..

Ama işler orada hem de 17.asrın ortasında öyle kolay olmuyor.’sittirin lan’ dersen karşıda ki de sana ‘sen sittir git’ diyor.uzun lafın kısası silahlı çatışma çıkıyor.

Ama ufak tefek yoklama niteliğinde kısa süreli çatışmalar bunlar.her iki tarafında asıl hedefi belli değil, hani ana düşünce her grupta da şöyle; ‘şimdi buna sıkı bir dayak atayım, sonra oturup konuşuruz!’


Ama silahlar bir kere konuşmaya başladığında ne zaman susacağına gene silahlar karar verir. Kuralını unutmuş görünüyorlardı.

Savaşın ilk yıllarında Kralcı taraf biraz önde gibi gözükür, ama stratejik hedeflerin tespitinde ve ele geçirilmesinde isabetli davranmıyorlardı . Oysa  parlamento pek çok kararı. Uygulamayı vekiller eni konu tartışıyorlardı. Kralın tarafında ise bir kurmay zekasından çok, yalamalık hakimdi.


Ve derken kral meseleyi çok tehlikeli bir zemine taşıyor, savaşı Katolikler ve Protestanlar arasında kanlı bir itişmeye yöneltmek bu suretle de tahtını korumaya çalışması halkın genelinde tepki yaratıyor. (İnsanlar, Avrupa kıtasını kasıp kavuran 30 yıl savaşlarının (1618-1648) acı hatırasını unutmamışlardı.)

 

Parlamento güçleri tüm Limalara hakim olarak, karşı tarafın dışardan yardım ve malzeme getirmesine engel olmayı becermişti. Üstüne üstlük şimdi ellerinin altında çok iyi yetişmiş savaş tecrübesi yüksek, davasına inanan 40-50 bin askerden oluşan bir –yeni ordu- vardı burada subaylar ehliyet ve liyakatlerine bağlı olarak terfi ediyorlardı. Kralın paralı askerleri ve askeri yetenekleri şüpheli aristokrat subaylarının idaresinde ki silahlı grup her geçen gün kuvvetini kaybediyordu.


Ana , bir de bakmışlardı ki artık her şey bu Yeni Ordudan soruluyordu, meclis bu ordudan izin almadan karar falan alamıyordu, hatta kralın akıbeti ne olacak konulu oturuma subaylar, bazı vekilleri kapıda durdurarak içeri almamıştı.

İçeri girebilen vekiller süngü gölgesinde kralın mahkeme edilmesi kararını imzalayacaklardı.


Kral hazretleri yaka paça mahkeme edilmiş,ve hakkında ölüm cezasına hükmü verilmişti.

Adam hala AY da yaşıyor gibiydi ‘ yahu ben kral değil miyim, beni yalnızca Tanrı yargılayabilir. Siz de kim oluyorsunuz’ diyor kendi savunmasını yapmaya gerek duymuyordu.

Ciheti askeriyenin gölgesinde bu sancılı karar alınacak ve kral idam edilecekti.


İyi de şimdi ne olacaktı, ülkeye kim nasıl vaziyet edecekti. Parlamento ipin ucunu kaçırmış yolsuzluk diz boyunu aşmıştı. Adamlar kendi görev sürelerini seçime gitmeden uzatmak gibi akla zarar işlerin peşindeydiler. Kral tek zalimdi ,şimdi parlamento ise zalimler güruhu olmuştu. Savaşın içinde daima doğru yerde doğru zamanda bulunmasını iyi bilen bir komutan bu gidişe son verecekti. Oliver Cromwell meclisi fesih edecekti.tek başına ülkeyi ‘koruyucu Lord’ olarak idare edecek ve bu yeni yönetime cumhuriyet denecekti.