Mizah denildiğinde aklımıza İnsanları gülmeye yönelten resim ve yazı sanatı gelir. Bir olayı ya da gerçeği şaka ve nükte ile aktaran söz veya yazı çeşidi, mizahi faaliyet sayılır.
Osmanlı dönemlerinde teravih namazı sonrası Ramazan
eğlenceleri olarak meddahlar, tüluat tiyatroları, karagöz gösterileri varmış.
Direklerarası olarak adlandırılan bu bölge, dönemin eğlence merkeziymiş.
Cumhuriyetin kurulmasıyla tiyatrolar önem kazanmış ve insanlarımız tiyatrolara
rağbet etmiş.
Televizyonların hayatımıza girmesiyle ve İnternet
kullanımının yaygınlaşmasıyla, az da olsa bizleri güldüren filmler ve skeçler var
ve gülmeye hasret insanımız biraz neşeli dakikalar geçirebiliyor.
Artık hiçbirşey eskisi gibi olmayacak sözünü epeydir
duyuyoruz. Bence ülkemizde mizah sanatı da eskisi gibi değil. Artık ağlatan
dram dolu dizileri, vurdulu kırdılı kötü örnekleri izler olduk.
Geçmişte mizahi karikatür dergilerimiz vardı. İnsanların
kapılarında kuyruğa girdiği tiyatrolarımız vardı. Sahnelerde mizah ustalarını
izleyebilmek için bir hafta önceden bilet ayrıltılırdı. Mizah ustaları,
liderleri, siyasetçileri mizah konusu yapar, halkı gülmekten kırar geçirirdi. Bu
ustalar bazen, komedi tabir edilen skeçlerde eleştiri yapar ve daha ileri
giderek, sözleri ve yazılarıyla saldırgan da olurlardı.
Mizah eserleri sadece
şaka, güldürme maksadıyla söylenip, yazılıp, çizilmediği gibi belli fikirleri
ifade etmek için de ortaya konulabilir. İşin boyutu, fikirleri ifadeye ve de
iktidarı veya siyaset yapanları eleştiri boyutunda yazıp çizmeye varınca
tepkiler de artar oldu. Basına ve medyaya duyulan tepkiler, mizah ustalarına
duyulur oldu. Bir nevi ürkütme
taktikleri diyebileceğimiz yaptırımlar arttı. İşinden kovulan yazarlar,
sunucular ve haberciler çoğaldı.
“Hiçbir şey eskisi
gibi değil” söylemini haklı buluyorum. Osmanlı döneminde öne çıkan mizah
ustası İncili Çavuştan, Nasrettin hocadan bu yana çok önemli ustalar yetişmiş. Aziz
Nesin ve Rıfat Ilgaz, yazılarıyla, Leman, Penguen, gırgır gibi karikatür
dergileri bizim neslimizin
hafızasında kalan isimlerin bazıları olmuş. Yine Cumhuriyetin son yıllarında
yetişen Hüseyin Rahmi Gürpınar, Cenap Şahabettin, Burhan Felek, Can Yücel,
Müjdat Gezan, Ferhan Şensoy gibi onlarca yazarı tanıdık. Bir çoğunun ortak
noktası eleştirmekti. Gazeteciliğin ve yazarlığın ilham kaynağı yaşadıkları
devrin olumsuzluklarını dile getirip eleştirmektir. Mizahçılar da aynı şekilde
dönemin liderlerini ve siyasetçilerini mizah konusu yaparak eleştirir.
Mizahçılıkta ortak nokta güldürü sanatıdır. Elbet bu sanatı anlayacak kültüre ve
olgunluğa sahip kişilerin toplumu yönlendiren yöneticilerden olması gerek.
Böyle bir olgunluğa sahip olan siyasetçi örneği olarak rahmetli Süleyman
Demirel’i örnek gösterebilirim. Kendi karikatürlerine ve tiyatrolarda kendisini
konu alan skeçlere kendi de gülüp alkışlardı.
Artık yeni bir dönemdeyiz. Dönemimiz, mizah kültürünü kavrayacak
olgunlukta yetişememiş siyasetçilerle doldu. Son zamanlarda, mizah içerikli
youtube videoları ve de televizyon. dizileri suya sabuna dokunmuyor. Ne
politikaya değiniyorlar ne de siyasetçileri konu ediyorlar. Eh gülmek bile vasat seviyede denilebilir.
Hoşça kalın, başarabilirseniz gülerek kalın.