İşi milli ekonomisi, kaynakların korunması, ülkemizin kalkındırılması, tasarruf mekanizmasının devreye sokulması gibi çok yönlü olarak ele aldığımız zaman halen Büyük Millet Meclisinde
600 millet vekilinin bulunuyor olması, Türk kamuoyunun zihinlerinde derin bir tecessüs trafiğine neden olmaktadır.
Hepimiz bilmekteyiz ve görmekteyiz ki, 600 millet vekilinin mali cepheden bakılan durumu açısında ortada hüzünlü bir tablo söz konusu olmaktadır. Rahmetli Demirel: 'Benim tüm vatandaşlarım birinci sınıftır' demişti. Keşke öyle olsaydı. Günümüzde 10 bin lira maaş alan insanımla 70-80-90-120-150 hatta daha fazla katlamalı maaş alan insanlarımız göz önüne alındığında insanların hepsinin birinci sınıf olup olmadığı konusunu yine insanların yorumuna bırakmak gerek.
Toplumsal serzenişlerden de bir iki örnekle tura devam edelim.
Var sayalım ki vatandaş bir kamu görevlisi. Siyasete atılarak millet vekili olmuş. mesela bir vergi memuru. Bir dönem millet vekili oluyor ama hem millet vekili maaşı alıyor, yanı sıra normal emeklilik maaşını da alıyor. İki ayrı maaş. Fırsat eşitliği ilkeleri delik deşik. Olmaz olamaz. İlgili mevzuatın kesinlikle revize edilmesi gerekir. Mühendislik açısından olduğu kadar bilimsel açıdan da 600 millet vekili konusunun üzerinde durulması, memleketimiz için sağlıklı bir durum olacaktır.
Mesela 200-250 millet vekiline düşürülse ülkemiz için ne kaybedilir, Kalan 350-400 millet vekiline ödenen (orta ve uzun dönemde ödenen millet vekili maaşları genel harcamalar vb.) Paralar bir havuzda birikildiğinde kaç bin asgari ücretlinin maaşını teşkil eden bir birikim olacağı hesap edilse görülecektir ki ülkemizde işsiz gençlerimizin derdine deva olacağı da göz önüne alınmalıdır. Diğer taraftan durum yalnızca bununla da sınırlı değildir. Özel sektörde çalışan insanlarımızın durumuna 20-25 bin lira maaş alan emeklilerimizin de durumları üzerinde matematiksel uygulamalar yapıldığında 600 millet vekilinin durumu ülke ekonomisi açısından fizibil değildir. Günümüzde onca hayat pahalılığı, enflasyon, satın alma gücünün minimum seviyelerde seyrettiği ülkemizde çok yönlü tasarruf önlemleri alınmasında; ülkemizin kalkınması noktasında çok yönlü yararlar olacaktır.
Esasen ülkemizde bir tasarruf bakanlığı kurulmasına da şiddetle ihtiyaç vardır. Geçen sayımızda 'NERDEN BULDUN' kanunu yeniden geri getirilsin demiştim. Bu soru tüm kamu çalışanlarının ve siyaset arenalarında çalışan tüm siyasetçilere sorularak servet beyanları ve gelir durumları mercek altına alınsın temennisinde bulunmuştuk. Bu yalnızca benim fikrim olamayıp kamu oyunun serzenişi talep ve dileği idi. Ülkemizin kalkınma modelinin yeni baştan gözden geçirilerek bu konuda ilgili bakanlıklarımızın bir araya gelerek yeni ARGE'ler oluşturulmak suretiyle içinde bulunduğumuz ekonomik dar boğazların aşılması noktasında mutlaka ortak akıl ve sağlıklı icraatlar eşliğinde, asla ve asla işe siyasetin kirli yüzünü bulaştırmadan tabir yerindeyse ' ASİYE NASIL KURTULUR' anlayışıyla hareket edip tamamına bir çare mantığı ile bilimsel projelerin ışığında akıl ve mantık yolu izlenmelidir.