Türkiye’yi geri dönülmez bir şekilde demokrasi, laiklik ve hukukun olmadığı bir diktatörlük devleti haline getirecek değişikliklerin ikinci görüşmeleri başladı.
AKP’nin akıl hocalarından birinin profesör unvanına bakarak “elbette bir bildiği vardır” diyen yurttaşlarımızın bu yazıyı okumalarını dilerim.
Anayasa Değişiklik Teklifinin geçici 21. Maddesine bakınız:
“C) Anayasanın 159 uncu maddesinde yapılan düzenlemeye göre Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyeleri en geç otuz gün içinde seçilirler ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonraki kırkıncı günü takip eden iş günü görevlerine başlarlar. Başvurular, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş gün içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yapılır. Başkanlık, başvuruları Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona gönderir. Komisyon on gün içinde her bir üyelik için üç adayı üye tamsayısının üçte iki çoğunluğuyla belirler. Birinci oylamada üçte iki çoğunlukla seçimin sonuçlandırılamaması halinde, ikinci ve üçüncü oylamalar yapılır; bu oylamalarda üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun oyunu alan aday seçilmiş olur. Beşte üç çoğunluğun sağlanamaması halinde üçüncü oylamada en çok oyu almış olan, seçilecek üyelerin iki katı aday arasından ad çekme usulü ile üye belirleme işlemi tamamlanır. “ diyor.
En çok oyu almış olan Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu adaylarının iki katı aday arasında, sicili daha iyi olan değil, Hâkimlik mesleğinde kıdemi daha fazla olan değil, bilgisi daha fazla olan değil, hukukla ilgili kitap yazmış olan değil;
kur’ada şansı olan seçilecektir.
Türkiye’deki tüm Yargıçların, Savcıların geleceğini, sicilini, görev yerini, eş durumunu, çocuklarının ve kendilerinin yaşamını belirleyecek olan kurul üyelerinin seçimine bakınız.
Nesnel (objektif), tarafsız esaslara dayanmayan böyle bir seçim adaletsiz değil midir? Yargıçlar ve Savcılar arasındaki adaleti sağlayacak bir kurulu adaletsiz şekilde oluşturacağız ve bundan olumlu sonuçlar bekleyeceğiz…
İşin bir de kur’a çekme yönü var.
Kur’ayı kim hangi şekilde çekecek?
Ya bu kur’ada torbanın bir köşesine, daha önceden konulmuş isimler çekilirse bu sahteciliği nasıl anlayacağız?
“Olur mu böyle saçmalık?” demeyiniz.
Bu ülkede yıllardan beri, yoksul oldukları için çocuklarını okutma olanağı olmayan yoksul aileler, çocuklarını askeri liselere veya yatılı devlet okullarına göndermişlerdir. Bunların sınavlarında yıllarca hak ederek sınavı gerçekten kazananların değil, önceden soruların verildiği Fetullah Gülen Terör Örgütü’nün kayırdığı kişilerin kazandığı ilan ve kabul edilmedi mi?
Böylesine akıl almaz bir oyunla orduya girmiş kişilerin General rütbesine kadar yükseldiğini görmedik mi?
Yani bu ad çekme olayında kırk şaibe olur…
Bir devletin temeli ancak bu kadar çürütülür.
Yargı ancak bu kadar aşağılanabilir.
Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir hukuk dışılık yoktur.
Dünyanın hiçbir ülkesinde, demokrasilerle yönetilmeyenlerinde bile böyle bir garabet, acayiplik, kadir bilmezlik, yetişmiş insan değeri bilmezlik, bilgili insan yerine şanslıyı tercih eden mantıksızlık yoktur. Sadece bu madde bile Anayasa Değişikliklerinin tamamına HAYIR demek için yeterlidir.