1942 Varlık Vergisi ve 6-7 Eylül 1955 olayları da "Kulüp"ün radarında bulunuyor!
***"1942'deki
çok insafsız varlık vergisi tecrübesiyse, pek çok varlıklı insanı tamamen
meteliksiz bırakarak varlık vergisi tecrübesini hafif hasarla, sıyrıklarla
atlatan büyük zenginlerin büyük miktarlardaki paralarını devletin yeni el
koymalarından korumak için, İsviçre gibi ülkelerdeki bankalara kaçırmasına ve
orada saklamasına yol açtı..."
TIME
MAGAZINE VARLIK VERGİSİ DÖNEMİNİN BAŞBAKANI ŞÜKRÜ SARAÇOĞLU'NU KAPAK KONUSU
YAPMIŞTI...
İLK
SEÇİMDE KURULACAK HÜKÜMETİ BEKLEYEN EKONOMİK VERİLER NASIL?
Singapur,
Japonya, Güney Kore, Çin, Vietnam, Filipinler, Tayland gibi bir zamanlar
Türkiye'den daha yoksul, istikrarsız, daha az gelişmiş, daha az kalkınmış
ülkelerin kendilerine özgü ekonomik modeller uygulayarak Türkiye'den daha üst
ekonomik liglere yükselmesi kişisel olarak beni çok üzüyor. Onlara
imreniyorum... Onlara gıpta ediyorum... Nerede hatalar yaptığımıza kafa
yoruyorum...
Cumhuriyetin
ilk döneminde önderimiz Atatürk bir yandan 19. yüzyıldan kalan Osmanlı dış
borçlarını öderken Türkiye'yi sanayileştirmek için özellikle Rusya ile
işbirliği yaptı... Lausanne antlaşması kazanımlarını, Montrö antlaşmasıyla
Çanakkale ve İstanbul Boğazları'ndaki egemenlik haklarımızın yabancı ülkeler
tarafından tanınmasını, Hatay'ın Türkiye'ye katılmasını kısa ömrüne sığdırdı...
Nazi Almanyası'ndan Aryan ırkından olmadığı için kovulan en değerli aydınları,
profesörleri Türk yükseköğrenim kurumlarında ders vermesi için Türkiye'ye davet
etti... Bu aydınlardan bir kısmı Atatürk'ün davetini kabul etti... İsmet İnönü,
Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç Türkiye'nin rönesans projesi Köy
Enstitüleri'ni 1940-1954 arasında halkımıza kazandırdı... Bu üstün çaba yobaz
din adamlarının Demokrat Partili siyasiler üzerinde kurduğu baskıyla ne yazık
ki yok edildi...
1961'den
sonra Almanya'ya işçi yollayarak, 1980 sonrasında turizm sektörünü geliştirmeye
önem vererek döviz ihtiyacımızın küçük bir bölümünü karşılasak da 1950'lerden
itibaren döviz sıkıntısı her dönemde Türkiye'de kendini hissettirdi...1959'da
Türkiye'nin Washington’a giderek buradan 300 milyon dolar bulamaması, aynı
dönemde memur maaşlarının sefalet maaşlarına dönüşmesi, özellikle subayların
yoksulluk kaynaklı şikayetleri büyük çalkantılara yol açtı...
1970'lerde
de ekonomik dipler yaşadık...1973-1974 dönemine kadar petrol fiyatı Türkiye
için de sudan ucuzdu... O dönemde Araplar 100-150 yıl içinde petrolün tamamen
tükeneceği gerçeğiyle yüzleşerek petrol fiyatlarına zam üzerine zam bindirdiler
ve zaten zayıf olan Türk ekonomisi petrol maliyetleri nedeniyle alt üst oldu...
Çok iyi hatırlıyorum; oturduğum apartman kışın petrol kullanarak ısınıyordu;
petrol fiyatlarına gelen zamlardan sonra yakıt faturalarını ailecek ödeyemez
hale geldik...
Hacıların
Suudi Arabistan gezileri için harcanan dövizler ekonomik sıkıntıları
katladı...1994 sonrasında ekonomik dipler, çalkantılar birbirini takip etti... Devalüasyonlarda
1946'dan bugüne birbirini takip etti...İstanbul'da ilk gecekonduların
yükseldiği 1946'dan (başlayarak) sonra milyonlarca insanımızın bulduğu,
bulabildiği tek ekonomik çare gecekondu rantı oldu...Bu yöntemle (yasaları
çiğneyerek, haksız kazançla) ekonomik refaha ulaşan milyonlarca insanımız
oldu...1942'deki çok insafsız varlık vergisi tecrübesiyse, pek çok varlıklı
insanı tamamen meteliksiz bırakarak
varlık vergisi tecrübesini hafif hasarla, sıyrıklarla atlatan büyük
zenginlerin büyük miktarlardaki paralarını devletin yeni el koymalarından
korumak için, İsviçre gibi ülkelerdeki bankalara kaçırmasına ve orada
saklamasına yol açtı...
1950'den
başlayarak birkaç yıl hariç Sağ görüşlü partilerin tek başına iktidarlarını ya
da koalisyon hükümetlerini gördük-yaşadık... Nüfus artışına paralel olarak
büyük miktarlarda istihdam yaratamayan, zaten öyle bir niyeti de olmayan
hükümetlerin bu ülkeye çok zarar verdiğini düşünüyorum... İnsanlara kaliteli
eğitim vermeden, veremeden dünyanın her yanında aranılan vasıflar, yüksek
nitelikler, meslekler, donanımlar, beceriler, özellikler kazandırılamıyor... Kronik
işsizlik de tam bir felaket halini alıyor...
1950-53
arasında savaşta enkaza dönen Güney Kore'nin, 1945'te savaş sonucunda enkaz,
harabe, moloz, toz yığını haline gelmiş İtalya, Almanya, Japonya, Polonya gibi
ülkelerin son 60-70-80 yılda gösterdikleri kalkınma, gelişme performansları
1950 sonrasında Türkiye'nin genelde çok kötü yönetildiğini bize söylüyor…
Bu yıl ya
da gelecek yıl yapılacak seçimler Türkiye Cumhuriyeti'nin kader seçimi
olacak... Nisan 1994 ekonomik krizinden bugüne birbirini takip eden ekonomik
krizler ne yazık ki önümüzdeki seçimden sonra kurulacak hükümete tam bir
ekonomik enkaz devredeceği de ne yazık ki kaçınamayacağımız bir gerçek...
YORUMA
GEREK OLMAYAN AÇIKLAMALAR:
Gençlerle
yaptığı anketi açıklayan Bilal Erdoğan, "Bakın biz de anketler yapıyoruz.
Çocuklarımızın yüzde 40’ı ‘Yurtdışına gitmek ister misin?’ sorusuna evet diyor.
İlk sıra ABD ve Almanya...
Fatih
Erbakan: Yunanistan'ın toplam nüfusu kadar işsiz insanımız var!
2022'nin
eşiğinde Türk ve dünya ekonomisi
Avrupa
Birliği topraklarına geçmek isteyen Asyalı, Orta Doğulu, Afrikalı mültecilerin
tutulduğu dev toplama kampına dönüşerek Avrupa Birliği'nden ödenek almak Türk
ekonomisine çok sınırlı bir katkı sağlayabiliyor...
Türkiye'nin
adeta mülteci kampı olması gayrimenkul kiralarına ve satış fiyatlarına rekor
kırdırmaktan başka bir işe yaramıyor!
Dünyanın
en ucuz işçi maaşlarına sahip ülkelerinden biri olmakta Türk ekonomisini
şahlandıramıyor...
Türkiye'de
gayrimenkul satın alan yabancı devlet vatandaşlarına Türk vatandaşlığı hediye
edilmesi de Türk ekonomisine bir ivme kazandıramıyor...
Volkswagen'in
Manisa fabrikasını kurmaktan son anda vazgeçmesi, Tesla'nın elektirikli
otomobil üreten fabrikasını kurmak için direkt olarak Berlin'i seçmesi, Türkiye'yi
bir an bile alternatif olarak görmemesi, yabancı yatırımcıların Türkiye
hakkında ne düşündüğünün en önemli göstergeleri / işaretleri...
Türkiye ihracat
yaparken bile, ithalata bağımlı. Sektör bazında değişmekle birlikte, kimi
sektörlerde, örneğin 100 TL’lik ihracat yapmak için 65 TL’lik, kimi sektörlerde
85 TL’lik ithalat yapmak zorunda...
2030
yılında Çin'in dünyanın en büyük ekonomisi olması bekleniyor...1930'larda Çin
474 ila 500 milyon nüfusuna rağmen 64,5 milyon nüfuslu Japonya'nın sömürgesi
niteliğindeydi... Japonlar 15 yılda yaklaşık 20 milyon Çinliyi öldürmüştü... Yani
nüfus büyüklüğü ekonomik büyüklüğe ulaşmanın baş koşulu değil...
ABD bugün
dünyanın en büyük ekonomisidir ama gelir dağılımındaki uçurumun en derin olduğu
ülkelerdendir aynı zamanda. Dünyanın en zenginlerinin yaşadığı semtlerin birkaç
kilometre ötesinde binlerce insan sokakta yaşar. ABD Nüfus Bürosu verilerine
göre, 2020 yılında ülkedeki yoksul sayısı, 37.2 milyona ulaşmıştır. ABD Tarım
Bakanlığı verilerine göre ise 2008 yılında, ülkede 50 milyon insan açlıkla
boğuşmuştur.
Mart 1994
yerel seçimlerinde Erdoğan ve Melih Gökçek'in İstanbul ve Ankara büyükşehir
belediye başkanı olarak seçilmesinden bugüne,
İmam hatip lisesi, ilahiyat fakültesi, cami, mescit, kuran kursu açmak
için Türk ekonomisinin bütün kaynaklarının seferber edilmesi işsizlik sorununu
ne yazık ki Türk halkının en birinci problemi haline getirdi... Fatih Erbakan
bile birkaç ay önce "Türkiye'deki işsiz sayısı Yunanistan'ın tüm
nüfusundan fazla" dedi...