Fakülteden mezun olduktan sonra 40 yıl kamuda önemli hizmetlerde bulunmuştu. Kamu çıkarını her şeyin üzerinde tutardı. Emekli olduktan sonra ise koşullar onu ülkenin ekonomik ve siyasi durumu üzerinde daha yakından ilgilenmeye zorlamıştı. Emekli, TV kanalında, yüksek konut kiralarına ilişkin bir programı ilgiyle izliyordu. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik kriz, konut kiralarını ve satışlarını da etkilemişti.  Kimi ev sahibi yasal artış oranlarını (% 25) yeterli bulmamıştı. Gözleri daha yüksek kiralardaydı. Anlaşmazlıklar mahkemelere intikal eder olmuştu. 

İşleri esasen yoğun olan mahkemeler bu durumdan hoşnut değildi. Ara çözüm olarak arabuluculuk sistemi getirilmişti. Ancak bu sistem de işe yaramamış, derde deva olmamıştı. İktidar, kiracıların çığlıklarını umursamayarak kirada % 25 zam sınırlamasını sona erdirmişti. Emekli son günlerde ev sahibi- kiracı ilişkilerine ilişkin bu haberleri daha yakından izler olmuştu. Ciddi sağlık sorunları yaşayan eşiyle birlikte emekli olduklarında sessiz sakin bir sahil kasabasına yerleşmenin hayalini kurarlardı. Emekli olunca da, yad ellerdeki çocuklarının rızasını alarak, bu hayallerinin peşine düştüler. Evlerini yok pahasına elden çıkarıp, 40 yılda edindikleri eşyalarını bir depoya koyup, üç beş parça eşya ile, yakınlarının yaşadığı bir sahil kasabasına taşındılar, bakıcılarıyla birlikte. Sağlık koşullarına uygun butik bir ev kiraladılar.

Kasaba, yeşille mavinin kucaklaştığı, dağların eteklerinde ülkenin cennet köşelerinden biriydi. Yakın zamana kadar dış dünyaya kapalı küçük bir köy görünümündeki kasabanın talihi turizm potansiyeli keşfedildikten sonra   değişmişti. Kasaba adeta kabak çiçeği gibi açılmıştı. Bağlar ve bahçelerdeki güzelim ağaçlar kesilerek yerlerine villalar ve oteller dikilmeye başlamış, yeni yeni yollar yapılmış, dağlar delinerek tüneller açılmıştı. Köy halkı da kabuk değiştirmiş, ranttan palazlanan yeni bir sınıf peydahlanmıştı. Bunların içinden kasabanın ekonomik, ticari, siyasi hayatında söz sahibi olan nüfuzlu aileler de çıkmıştı. Emeklinin iki yıl önce kiraladığı butik villa da bu koşullarda inşa edilen villalardandı.

En büyük sorunları, sağlık sorunlarının dışında, herkes gibi hayat pahalılığı idi. Gün geçtikçe yaşam zorlaşıyordu özellikle sabit ve dar gelirliler için. Ayrıca evin kira sözleşmesinin süresinin dolmasına yakın kiranın artış oranı ile ilgili ev sahibi ile anlaşmazlığa düşmüştü. Evinin değerinin artması için hiçbir çabası olmayan, eve bir çivi dahi çakmayan ev sahibi, ev kirasını iki misline çıkarmak istiyordu. Emekli, yasal artış oranının üzerinde bir artış önermiş, ancak ev sahibi yüzde yüzlük artışta ısrar etmişti. Evinin getireceği rantın peşine düşen ev sahibi söylenmeyecek sözleri telefonda sarf etmişti. Anlaşma sağlanamayınca da "evimden çıkın ben taşınacağım" demeye başlamıştı.  Evin kiralanmasına yardımcı olan emlakçı da ev sahibinin kiraya zam teklifinin küçük değişiklikle kabul edilmesini telkin ediyordu. Bu arada siyasete meraklı emlakçı, kasabadaki kamu görevlerini de yakinen tanıdığını övünerek söylemeyi ihmal etmiyordu.

Neticede anlaşmazlık yargıya intikal etti. Emeklinin avukatı davayı takip ediyordu. Avukatına, mahkemede dikkate alınır umuduyla eşinin % 96 engelli olduğuna dair devlet hastanesinden aldığı raporu da göndermişti. Duruşmada, emlakçının de ev sahibi lehine tanıklık yaptığını duymuştu. Ancak davanın lehine sonuçlanacağını umuyordu. Duruşma sonrası avukatından aldığı şu mesaj hayal kırıklığına yol açtı: "Tahliye kararı verdi mahkeme. Karar aslında hatalı ama bir şekilde süreci etkilemiş, ağlamış olabilirler. İstinafa gideceğiz." Adli tatil arifesinde alınan karar aklına bin bir türlü düşünce getirdi emeklinin.

Yargı-siyaset ilişkisi ile kimi yargı mensupları arasında siyasete heveslenenlerin, milletvekiline adaylığını açıklayanların olduğuna, özellikle bir partinin yargı ve iç güvenlik birimleri içinde sempatizanlarının bulunduğuna dair okuduklarını, duyduklarını anımsadı. Keza yıllar önce izlediği bir filmi hatırladı.  Film, topraksız köylülerle, toprak ağaları arasındaki ilişkileri konu alan, bozuk düzene eleştirel yaklaşan bir filmdi. Filmin bir sahnesinde aleyhlerine olan bir yargı kararına tepki gösteren köylü mealen "kör kızın terazisinin ayarı bozuk. Nedense ağalardan yana tartıyor" diyordu.  Köylünün "kör kız" dediği Adalet Saraylarında gördüğümüz gözleri bağlı Adalet Heykeli. Bir elinde adil olmanın simgesi terazisi, diğerinde güçlü olmanın simgesi kılıcı ile. Heykelin gözlerinin bağlı olması da hukukun icra edilmesinde tarafsızlığı simgeler.