22 Haziran 1941 Pazar sabahı Milli istihbarat teşkilatı ve Dışişleri bakanlığı ortak heyeti sabah 04.00'ten hemen sonra Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'yü uyandırdı...
Bu heyetten aldığı, tüm dünya halklarını ve kendisini çok şaşırtan, hatta duyan,öğrenen herkeste şok etkisi uyandıran haber İsmet İnönü'ye hayatının en büyük mutluluğunu yaşattı...
İnönü mutluluktan ne yapacağına başlangıçta karar veremedi, sonraysa mutluluktan göbek attı...
İsmet İnönü'nün çok mutlu olmasına yol açan haber şuydu: Alman ordusu Wehrmacht ve müttefiki ordular (Romanya, Macaristan, Finlandiya, İtalya, Slovakya) yıldırım harekatıyla
(Blitzkrieg) Sovyetler Birliği'ne saldırmıştı ve ülkenin en derinlerine doğru ilerlemekteydi...
Yani Almanya'nın da, Sovyetler Birliği'nin de Türkiye Cumhuriyeti'ni istilaya kakışması olasılığı ortadan kalkmıştı...
İsmet İnönü:
"Rusya denilen belalı kabadayının başımıza bela olmamasının bir tek yolu vardır...Rusya başka devletlerce daima uykusuz kalacak kadar huzursuz edilmelidir...Rusya Almanya, Fransa, Çin, Japonya gibi ülkeler tarafından tehdit edilmelidir ki bizler rahat uyuyalım...Anılan ülkeler tarafından köşeye sıkıştırıldığında sıcak denizlere, Akdenize inme politikasını Rusya askıya alır, rafa kaldırır...Bizde Rusya yöneticilerinin uykularının kaçtığı zamanlarda mışıl mışıl rahat uyuyabiliriz! Böyle zamanlarda Rusya kendi derdine düşer ve bizimle uğraşamaz, bizi rahat bırakır, bizi aklına bile getiremez..."
İnönü Türkiye'yi hangi felaketlerden korumuştu?
Sovyetler Birliği Atatürk'ün ölümünden bir yıl, Atatürk'ün Türkiye'ye en büyük armağanı olan Montreux antlaşmasından (1936) 3 yıl sonra Türkiye'yi tehdit etmeye başladı...
Ruslar 1939'da İstanbul ve Çanakkale boğazlarında askeri üsler kurmak istediler...
İsmet İnönü Alman ve Rus işgali olasılığını azaltmak için milyonlarca T.C. vatandaşını askere aldı ve Hitler'in gözünü doyurmak için ona bol miktarda krom madeni verdi...
Hitler krom madenini savaş sanayinde kullanmaktaydı...
1938-1940 döneminde Paris, Helsinki, Atina, Belgrad, Amsterdam, Prag, Viyana, Varşova, Lüksemburg, Lahey, Kopenhag ve Oslo gibi şehirlerin Nazi çizmeleriyle çiğnenmesiyle birlikte kibir ve narsizm konusunda sınır tanımayan Hitler her geçen gün daha fazla şımaracak ve kendini dünyanın hakimi zannedecekti...
Tüm bu (yukarıda adını andığım başkentlerin temsil ettiği) ülkelerde Almanlar her türlü gıdaya, yiyeceğe, içeceğe, tüm tarım ve hayvancılık ürünlerine, ev eşyasına, bebekler, çocuklar ve kadınlar için gereken her türlü temel ihtiyaç maddesine, mücevherlere, değerli taşlara, sanat eserlerine, silah zoruyla el koydu...
Hitler yakın çevresine Stalin'in yöntemlerini taklid ettiğini, kopyaladığını söylüyordu...
Stalin de Sovyetler Birliği eyaletlerinde 1930'larda tüm tarım ve hayvancılık ürünlerine Rus ordusunun silah zoruyla el koymuş, bunları zengin Avrupa ülkelerine satmıştı ve Sovyetler Birliği'nde on milyonlarca insan 1930'lu yıllarda açlıktan ölmüştü...
Alman işgali altındaki milletlerde, ülkelerde milyonlarca insan açlıktan öldü...
Fransız tanıklar çeşitli belgesellerde anlatmıştı: Alman askerlerinin yarısını ya da birazcığını yediği ve sonra da çöpe attığı gıdaları, yiyecekleri çöpten alıp yiyorlardı; Fransızlar bunları yemek zorunda kaldılar!
En France, à l'heure allemande TV Movie 2012 108 dakika...
https://www.youtube.com/watch?v=QuuFgzanvak
Fransa'da, Alman saati (1940 - 1944) Yönetmen Serge de Sampigny
Alman işgali döneminde Yunanistan da açlıktan ölmemek için halk kedileri, köpekleri, güvercinleri, kumruları yedi...
İtalya da 1943'te büyük kıtlık yaşandı...Genç kızlar, kadınlar, çok küçük çocuklar birazcık yiyecek karşılığında Amerikan İngiliz askerlerine fahişelik hizmeti vermek için ne yazık ki kiralanıyordu...
Curzio Malaparte (1898-1957) La pelle (1949) adlı anı kitabında İtalyanların 1940'larda gıda karşılığında fuhuş yapmak zorunda kaldığını tüm korkunç ve iğrenç detaylarıyla uzun uzun anlatır...
Bu anı kitabı ilk kez 22 Mayıs 1981'de Cannes film festivalinde gösterime sunulan bir filme de konu oldu: Baş rollerde: Marcello Mastroianni, Burt Lancaster, Claudia Cardinale; Yönetmen: Liliana Cavani...
Alman ordusu Moskova'ya giremese de Moskova'nın banliyölerine ulaşmıştı...
1812'de Napoleon'un orduları Moskova'ya girmişti; ancak Ruslar 1812'de 300.000 Moskovalıyı Doğuya doğru tahliye ederek Moskova'yı tümüyle yaktılar ve yanmakta olan bir Moskova'yı Napoleon Bonaparte'a verdiler...
Nazi general Guderian Napoleon'dan sonra Moskova'yı fetheden ikinci askeri lider olmayı ummuştu...Guderian Aralık 1941'de bunu 2000 tankla başaramadı...
La Marseillaise adlı Fransız milli marşı (1795) 1940'da Almanlarca yasaklanmıştı...Hitler Fransa teslim olduğunda Fransa'yı Alman ordusuna her gün 400 milyon Fransız Frangı tazminat ödemeye mahkum etti...
Alman askerler Fransa'daki mağazalardan, dükkanlardan alışveriş yaparken aldıkları malın parasını Fransız devletinin Nazi Almanyasına verdiği günlük 400 milyon Fransız Franklık tazminatı kullanarak ödüyorlardı...
Hitler Şeytanın kuşkusuz en çok kıskandığı diktatörlerden biriydi...
İkinci Dünya Savaşı'nın en zekice, en kurnazca ve en akıllara durgunluk veren hamlesini T.C. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü yaptı...
İnönü Hitler'e istediği kromu sattı..."Almanya savaşı % 100 kazanacaktır" diye başının etini yiyen Genelkurmay başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ı sadece dinledi...Savaşı kimin kazanacağını İsmet İnönü 1941'de bilmiyordu...Ocak 1943'te Almanlar VolgoGrad-Stalingrad'da teslim olunca İnönü Almanyanın yenileceğini anladı...
İsmet İnönü Temmuz-Ağustos 1943 Kursk savaşını da Almanya kaybedince Hitler'in sonunun geldiğini fark etti...Haziran 1942'de Midway savaşının sonucunu öğrenen İsmet İnönü Japonya'nın da artık savaşı kaybedeceğini biliyordu...
LeninGrad'ın (Saint Petersburg) 900 günden fazla süre boyunca Almanlara teslim olmaması da İsmet İnönü'ye göre Alman yenilgisine işaret ediyordu...
"Hasta Adam" tanımlaması nasıl ortaya çıktı?
Türk ve Rus orduları Çar Petro (1672-1725) döneminden itibaren neredeyse aralıksız olarak, üst üste savaştı...On milyonlarca insan ne yazık ki öldürüldü...Rusya topraklarına toprak katarken Osmanlı devamlı olarak, üst üste toprak kaybetti...
1878 Türk Rus savaşında Osmanlı devleti, 2. Abdülhamit Rus ordusunu İstanbul'dan çıkarabilecek tek küresel güç olan İngiltere'ye rüşvet ya da komisyon ödemesi olarak Kıbrıs'ı hediye etti...
1725 yılının tarihçesine baktığımda pek çok olay var...1725'te İspanyol başkenti Madrid'te bugün dünyanın en eski restoranı kabul edilen Sobrino de Botín açıldı...
8 Şubat 1725 Perşembe günü Peter the Great bir zamanlar İsveç toprağı olan bataklıkları kurutarak 1703'ten itibaren inşa ettirdiği Saint Petersburg'da 52 yaşında hayatını kaybetti...Muhteşem Petro'nun Bataklıkları kurutarak toprak kazanması 200 yıl sonra Benito Mussolini'ye de örnek olacaktı...
Saint Petersburg Mayıs 1703'te Çar Muhteşem Petro tarafından kurulduğunda Rusya'da Petro çok eleştirildi....Ruslar Petro'yu şöyle eleştirdi:
"Batı Avrupaya çok yakın ve düşman işgal ordularına bu nedenle kolaylıkla yem olabilecek, kolaylıkla işgal edilebilecek bir şehirdir"
Muhteşem-Şahane-Büyük Petro giderayak bir vasiyet bıraktı...Petro bu vasiyeti kimin uygulayacağını doğal olarak bilmiyordu...
Muhteşem Petro 1725'te ölmek üzereyken Ruslara iki hedef gösterdi... Petro bu vasiyetinde "İstanbul ve Hindistan Rusya'nın olmalıdır," diyordu...
(Peter Hopkirk ; The Great Game: The Struggle for Empire in Central Asia)
Çar Petro (1672-1725) ölürken bile Ruslara "Benden sonra da topraklarımızı, topraklarınızı mütemadiyen, sürekli olarak genişletin, Akdenize, Pasifik okyanusunun sıcak denizlerine mutlaka inin" vasiyetini, talimatını, emrini bırakmıştı...
20 Ekim 1827'de Navarino'da İngiltere, Fransa ve Rusya, 30 Kasım 1853'te Sinop'ta Rusya Osmanlı donanmasının tüm unsurlarını imha ettiler...Amaçları Yunanistan devletinin doğumuna , genişlemesine, toprak kazanmasına yardım etmekti...
1844 yazında Rus Çarı 1. Nicholas İngiltere Kraliçesi Victoria'yı ziyarete gitti...Victoria 25 yaşındaydı...Çar 1. Nicholas bu ziyaretinde Osmanlı İmparatorluğu için "Avrupa'nın Hasta Adamı"dır dedi...
Rusya'nın Hindistan'da gözü olmadığını İngilizlere söyledi...Osmanlı İmparatorluğu'nun çok yaşamayacağı bu iki büyük imparatorluğun yöneticilerinin başlıca konusu oldu...İngiltere ve Rusya Sultan Abdülmecid'in tahtta mümkün olduğu kadar uzun süre kalması konusunda 1844 yaz aylarında uzlaştılar...
(Peter Hopkirk ; The Great Game: The Struggle for Empire in Central Asia)
Rusya Çarı (İmparatoru) 1. Nicholas (1796-1855) İngiltere'nin Rusya elçisi Seymour'a (1797 – 1880) 9 Ocak 1853’de o ünlü deyimi bir defa daha kullanarak, Osmanlı Devleti’nin “hasta adam” olduğunu ve mirasının paylaşılması için tedbir almanın yararlı olacağını söyledi.
Seymour'da Çar'la yaptığı bu sohbeti Londra'ya rapor edince Çar'ın bu hasta adam benzetmesi bir kez daha her tarafa yayılmıştı.
Çar, 9 Ocak 1853’te İngiliz elçisi Sir George Hamilton Seymour’a şunları söyledi:
“İngiltere için beslediğim duyguları bilirsiniz. Bence İngiltere hükümeti ile hükümetimin anlaşması esastır. Böyle bir anlaşmayı gerektiren şartlar, hiçbir vakit bugünkü kadar önemli değildi. Biz anlaştıktan sonra, Batı Avrupa devletleri umurumda bile değil. Bence hiçbir değeri yok.Osmanlıya gelince, bu bambaşka bir problemdir. Bu devlet buhranlı bir durumdadır.Başımıza pek çok işler çıkarabilir.”
İngiliz elçisi, Çar’dan Osmanlı hakkındaki düşüncelerini detaylandırmasını talep edince Çar şöyle devam etti:
“Kollarımız arasında hasta bir adam var. Çok hasta. Size açıkça söylemeliyim ki, gereken bütün tedbirleri almadan önce, onu günün birinde kaybetmemiz büyük felaket olacaktır. Osmanlı ansızın ölebilir. Ölüleri diriltemeyiz. Osmanlı ölünce bir daha dirilmemek üzere ölecektir. İşte bunun içindir ki size soruyorum: Böyle bir olay ile kargaşalık, anarşi ve hatta bir Avrupa savaşı karşısında kalmaktansa, önceden tedbir almak daha akıllıca bir hareket olmaz mı?”
İngiliz elçisi Sir Hamilton Seymour’un Çar’a verdiği cevap ise şöyleydi:“Niçin daima Osmanlının öleceğini hesaba katarak bu felaketten önce veya sonra tedbirler almayı düşünmeli? Niçin hastayı tedavi etmeyi düşünmemeli?” “Majesteleri lütfen beni mazur görsünler. Şunu söylemek zorundayım ki, kuvvetli ve alicenap adama, zayıf ve hasta adamı korumak düşer.”
Seymour aynı zamanda, hasta adamın iyi olmak için, onu ameliyat edecek bir operatöre değil, onu tedavi edecek bir doktora ihtiyacı olduğunu söylemiştir.
14 Ocak 1853’te İngiliz elçi Seymour’u yanına davet eden Çar konuyu tekrar açarak," Şimdi sizinle bir dost ve bir centilmen gibi konuşmak istiyorum" diyerek, İngiltere’nin İstanbul’a yerleşme gibi bir niyeti varsa, buna müsaade etmeyeceğini, kendisinin İstanbul’da gözü olmadığını, fakat önleyici tedbir alınmazsa, İstanbul'u geçici olarak işgal etmesinin zorunlu olacağını bildirdi.
Çar, Şubat ayındaki konuşmasında da Osmanlı hakkındaki teklifini açıkladı: Eflak & Boğdan , Bulgaristan ve Sırbistan Rusya’nın himayesi altına verilecek, İngiltere de Mısır ile Girit’i alacaktı. Çar bu konuda şöyle diyordu: “Osmanlı Devleti’nin yıkılışından sonra mirası bölüşüldüğü zaman, İngiltere Mısır’ı işgal ederse, tarafımdan hiçbir itiraz yapılmayacaktır. Kandiye (Girit) hakkında da aynı şeyi söyleyebilirim. Bu da size daha çok yakışır ve niçin orası İngiliz ülkesi olmasın.” Çarın teklifine göre, İstanbul bağımsız şehir olacaktı. İngiltere, Çarın teklifini reddetti. Eğer Çar İngiltere’yi ikna edebilmiş olsaydı, hasta adamın ölümünü ilan edecekti.
Çar, bütün girişimlerine rağmen İngiltere’yi kendi tarafına çekemeyince, Osmanlı Devleti aleyhinde tek başına harekete geçmeye karar verdi.Amiral Pavel Stepanovich Nakhimov (1802-1855) komutasındaki Rus filosunun 30 Kasım 1853 günü Batum’daki Türk kuvvetlerine yiyecek ve cephane götüren 12 parçalık Türk filosunu Sinop limanında yakıp, tarihe Sinop baskını diye geçen olayı gerçekleştirmesi ve 4000 kişiyi öldürmesiyle Çar planlarını hayata geçirmeye başladı...
Çar 2. Nicholas Kore'yi Rus imparatorluğu topraklarına katmak için Rus ordusunu Japon ordusuyla savaştırdı ve Rus ordusu 1904-1905'te Japon ordusuna yenildi...1904-1905'te Rusya Kore için Japonya ile savaştı...Japonya savaşı kazandı...Kore Japonya'ya ait oldu...Rusya Pasifik okyanusunun sıcak denizlerine inememiş oldu...
1907'de Malta'dan bir başka İngiliz sömürgesi olan Kıbrıs'a giden İngiliz siyasetçi Winston Churchill'i büyük bir Rum kalabalığı karşıladı...Rumlar Kıbrıs'ın İngiltere tarafından Yunanistan'a verilmesini istediler...1914'te Churchill İngiltere, Fransa, Rusya, Sırbistan ile birlikte savaşa girmesi karşılığında Yunanistan'a ödül olarak İstanbul'un vaad edilmesini İngiliz savaş hükümetinde gündeme getirdi; önerdi...Rus hükümetiyse İstanbul'un Yunanlıların değil Rusların hakkı olduğunu İngilizlere bildirdi...1945 Yunanistan ziyaretinde Başpiskopos Damaskinos Churchill'e "İstanbul Yunanlıların olmalı" diyecekti...Churchill bu kez "O rüyayı kafanızdan atın" cevabını verdi...24 Temmuz 1945'te Churchill Stalin'in İstanbul ve Çanakkale boğazlarında Rus askeri üssü kurma talebini de reddetti...
1914'e gelindiğinde Rusya 175, Osmanlı 21 milyon nüfusa sahipti...Osmanlı nüfusunun büyük bölümünü Araplar, Ermeniler, Rumlar ve Yahudiler oluşturuyordu...1915-1922 arasında Türk ordusu mütemadiyyen, sürekli olarak Osmanlı imparatorluğu topraklarında kendi ülkelerini, kendi vatanlarını kurmak için silahlı mücadele eden Rumlarla, Ermenilerle, Araplarla savaştı...
1900’den beri sürgünde yaşayan Komünist lider Vladimir Lenin, 16 Nisan 1917’de İsviçre'den bir tren yolculuğuyla Rusya’ya geri döndü. Lenin 1895’in sonunda tutuklanmış, bir yıl hapisin ve Sibirya’da üç yıl sürgünün ardından Avrupa’ya gitmişti...Nisan 1917'de Lenin Almanya ile anlaşma yapmıştı...Anlaşmaya göre Lenin Rusya'da Çarlık rejimini yıkacak ve Rus ordusunun Almanya ve müttefikleriyle yaptığı savaşlara bir ateşkes ve barış anlaşmasıyla son verecekti...Lenin Almanya'ya verdiği tüm sözleri bir bir yerine getirecekti...
1914-1917: Rus Çarlığı Doğu Anadoluda bir Ermenistan devleti kurulması için Anadolu Ermenilerini teşvik etti...Bu girişim Türk ordusunca başarısızlığa uğratıldı...
1917’nin başında Rusya'da temel ihtiyaç maddelerinde (şeker, yağ, süt, ekmek, meyve ve yakacak) kıtlık yaşanıyordu. Bu durumun yaratabileceği sonuçların farkında olanlar, bir isyandan endişeleniyordu.
Lenin, Trotsky, Çiçerin, Stalin ve diğer Bolşevik / Komünist Partisi üyeleri Alman imparatoru 2. Wilhelm'in (1859-1941) kendilerini bir trenle İsviçre'den Saint Petersburg'a taşımasıyla Rus Çarlık diktatörlüğünü yıkmışlardı...
1917'de Almanya kendisiyle savaşan Rusya'yla ateşkes ve barış sağlayabilmek için Rus Komünist Partisi üyelerini bir trene doldurarak İsviçreden Rusyaya (Saint Petersburg'a) taşıdı...
Rus Komünistler kısa sürede Rusyanın tüm kontrolünü ele geçirdi; Rus imparatoru ve ailesi 1918'de öldürüldü...Rus Komünist Partisi Almanyayla Rusyanın savaşına da son verdi...
13 Nisan 1919'da Amritsar'da İngilizlerin 1000'e yakın Hindistan vatandaşını öldürmesi, 320 milyon Hintlinin (bunun 60 milyonu Müslümandı) İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Osmanlı ülkesinin bu işgalden kurtarılması için çabalayan Ankara hükümetine büyük miktarlarda altın yollamasına yol açtı...Bu paranın bir bölümüyle Türkiye İş Bankası kuruldu...
Rusya'da 1917-1923 döneminde çıkan iç savaşta Bolşevikler Anti Komünist liderleri alt ettiler....10 milyon Rusya vatandaşı öldürüldü...
Anti Komünist önderlerin ilk aklıma gelenleri:
Alexander Kolchak (1874-1920), Anton Ivanovich Denikin (1872-1947), Pyotr Nikolayevich Wrangel (1878-1928)...
Bu kişiler Komünist devrimi yok etmek için büyük çaba harcadılar...
Wrangel tifüsten mi ölmüştü, yoksa Komünist Partisinin yolladığı bir cellat tarafından zehirlenmişti?
Kolchak'ı Komünistler yakalayıp idam ettiler...
"Kızıl Kahkaha" adlı edebiyat şaheserinin yazarı en ünlü anti Komünist Leonid Andreyev (1871-1919) kalp yetmezliğinden mi öldü, yoksa Moskova'dan gönderilen bir fanatik Komünist cellat tarafından mı öldürüldü?
Bütün bu soruların cevabı ne yazık ki yok!
Trostky'nin (1879-1940) kurduğu Kızıl Ordu'nun en ünlü mareşali Mareşal Mikhail Tukhachevsky (1893-1937) Kronştad deniz üssündeki anti komünist ayaklanmasını üssü kan gölüne çevirerek bastırdı (1921) ve yine de Stalin'in güvenini kazanamadı ve idam edildi (1937)
Trotsky Stalin tarafından Rusya'dan kovuldu...Önce İstanbul'a, Atatürk Türkiyesine sığındı...Sonra Meksika'ya kaçtı...1940'ta Trotsky'i Stalin'in bir celladı Meksika'da öldürdü...
Devrimler önce kendi çocuklarını yer
Fransız devrimi:
1789 O dönemde Fransa’nın 28 milyon yoksul vatandaşı 4000 aile tarafından sömürülmekteydi…Kıtlık, açlık çok yaygındı…Fransa’da Krallık dönemine son verilen, bazen günde 300 kişinin giyotinle öldürüldüğü, toplamda 12.000+ kişinin çoğu zaman keyfi gerekçelerle, suçlamalarla, ithamlarla idam edildiği terör dönemi de Danton (1983) ve Napoleon (1927) gibi filmlere konu olmuştu...
Fransız devriminin Leon Trotsky’si Robespierre’in İngiltere’de Kralı idam ederek Krallık rejimine son veren Oliver Cromwell’e hayranlığını da vurguluyor Abel Gance dev filmi "Napoleon"da (1927)
"Danton" (Andrej Wajda, 1983), "A Fistful of Dynamite"(Sergio Leone,1971), "La Condition humaine" (Andre Malraux, 1933), "Stalin" (Ivan Passer, 1992), "Cromwell" (Ken Hughes, 1970), "Doctor Zhivago" (Boris Pasternak, 1957), "Doctor Zhivago" (David Lean, 1965), "Che" (Steven Soderbergh, 2008) gibi sanat ürünleri de devrimlerden söz eder...
Devrimler halk desteğine sahip değilse başarısızlığa uğrar...Nitekim Che Bolivya'da bunu fazlasıyla yaşamıştır...
Nicholas ve Alexandra (Robert Massie tarafından yazılan kitap ve kitabın sinema filmi uyarlaması)
Almanya Birinci Dünya Savaşı'nda İrlandalılara İngilizleri öldürsünler amacıyla silah, cephane, patlayıcı yollarken, Rusya'da iç savaş çıkarması için Lenin'le İsviçre'de özel anlaşma imzalamıştı...
Üstelik bunu yapan Kaiser-Kayzer (Alman İmparatoru) 2. Wilhelm Rus İmparatorunun kuzeniydi...
"Nicholas ve Alexandra" : Tarihin gördüğü en berbat, en aciz, en yeteneksiz, en beceriksiz Rus imparatoruyla kontrol manyağı Alman asıllı eşinin evliliğinin öyküsü ...Alexandra zayıf karakterli İmparatoru hatalı kararlara sürüklüyordu...İmparatorun kararlarına sürekli olarak müdahale ediyordu...Hatta imparatoru kendisine devlet işleriyle ilgili düzenli rapor vermeye zorluyordu...
Alexandra bakanlar kurulunun yönetimini bile İmparatordan elde etmişti...İmparator eşi kaynanasından nefret ettiği için annesinden bile vazgeçmişti...Rus imparatoru ülkedeki en yeteneksiz bürokratları göreve getirmesiyle ün kazanmıştı...Çiftin dört kızı ve bir oğlu dünyaya geldi...2. Nicholas babasının vefatında ve tahttan indirildiğinde çok ağır psikolojik yıkım yaşamış , sinir krizleri geçirmişti...
1914'te 175 milyonluk Rusya nüfusunun büyük bölümü yoksuldu...2. Nicholas "İtibardan Tasarruf Olmaz" düşüncesine sahipti...
İmparatorun ağzından çıkan sözler o dönemde kanun kabul edilmekteydi...Onun döneminde Polonya, Finlandiya, Kars dahil Doğu Anadolu Rus işgali altındaydı...Büyükbabası 2. Alexander 1881'de suikast sonucu hayatını kaybetmişti...
Rus çarı Paul I (Па́вел I Петро́вич, Pavel I Petrovich; 1754-1801) de kendi sarayında linç edilerek öldürülmüştü...Bu eyleme suikast de denebilir!
2. Nicholas, İmparator olmadan önce bir dünya gezisine çıkarak Monaco'dan Mısır'a dünyayı dolaşmıştı...2. Nicholas anayasal yetkilerinin daraltılmasına karşı çıkıyordu...Kore'yi Japonya'ya kaptırmamak uğruna onbinlerce Rusun ölmesine yol açtı; onları ölüme yolladı...İmparatordan birazcık insan hakları, fırsat eşitliği, sosyal adalet, İngiltere tarzı Parlamenter demokrasi ve hukuk devleti talep edenleri diktatörün / Çarın askerleri kitleler halinde öldürdü...
Alman İmparatoru Rus imparatorunun kuzeni olmasına rağmen Rusya'ya savaş açtı...Birinci Dünya Savaşı Rusya, Almanya ve İngiltere'yi yöneten akraba kralların savaşıydı...Almanya sanayileşmişti; Rusya ise tarım ülkesiydi...
Savaşta Rusya askerlerinin hepsine gereken silah, cephane, mühimmat, giysiyi, yiyeceği ve at, demiryolu gibi ulaşım araçlarını temin edemedi...Rus askerine günde 3 kurşun veriliyordu...Üç Rus askerinden ikisine savaşmak için gereken malzeme temin edilemiyordu...Erler amirlerine çoğu zaman isyan ederken, askerler arasında intihar olayları çok yaygındı...Rus ordusu Avusturya ve Almanyayla savaşırken milyonlarca ölü verdi...
Rus askerler birinci dünya savaşında kitleler halinde savaştıkları ülkelerin askerlerine teslim oluyordu...Savaş esnasında ülkede açlık çok yaygındı...Yoksul halk açlıktan bulduğu her yiyecek mağazasını,fırını, dükkanı yağmalıyordu...
1904-1917 arasındaki savaşlar ülke hazinesinin iflas etmesine yol açmıştı...Ülkede kargaşa, istikrarsızlık, huzursuzluk, yağma ve talan düzeni hakimdi...Cezaevleri ve işkencehaneler dolup taşıyordu.Baskıcı bir düzen ve sansür ortamı vardı..Ayaklar baş başlar ayak olmuştu adeta...
Yoksulluk ülke çapında çok yaygındı; Japonya, Osmanlı, Almanya ve Avusturya orduları karşısında alınan ağır yenilgiler ülkedeki yiyecek, yakacak kıtlığı , açlıktan ve soğuktan ölümler dönemin özelliği haline gelmişti...
Bu da ülke çapında protesto gösterilerine, grevlere, ayaklanmalara ve İmparatorluk yönetiminin yıkılmasına yol açtı...
Kuzeni İngiltere Kralı bile tahttan indirilen Rus imparatorunu (2. Nicholas) ülkesine (İngiltere'ye) istemezken Lenin Almanya ile anlaşarak İsviçre'den Saint Petersburg'a döndü ve Rus ordusunun Almanyayla savaşına son verdi...Birinci Dünya Savaşı'nda 3,5 milyon Rus vatandaşı ölürken,1917-1922 arasındaki Rus iç savaşında 10 milyona yakın kişi öldürüldü...
Nicholas and Alexandra filminde Lenin, Troçki (Rusya'nın Robespierre'i) ve Stalin gibi karakterlere de (özellikle Lenin'e) yer veriliyor...
Rasputin Alexandra'nın himayesi altında Rus devletinin yönetimini eline geçirmişti...Halka göre Alexandra bir Tuva atı yani Alman casusuydu ve Rasputin'in kuklasıydı...Rus gençleri (kadın ya da erkek) Rasputin'in seks oyuncakları olmuştu...
Alexandra Anneannesi İngiltere Kraliçesi Victoria'dan gelen tedavisi ve ilacı olmayan hemofili hastalığını oğluna aktardı...Victoria'nın dört oğlundan sadece birinde hemofili ortaya çıkmıştı...Hemofili anneden oğluna geçer...Hemofili geni taşıyan her annenin oğlunda hemofili ortaya çıkmaz...
Alexandra İmparatoru annesinden ve tüm arkadaşlarından uzaklaştırdı; kopardı...İmparator annesinin uyarılarına, tavsiyelerine asla değer vermedi...Rus halkı İmparatorun oğlunun Hemofili hastalığını hipnoz tedavisiyle stabil ve zararsız hale getirdiği için İmparatoriçenin gözdesi haline gelen Rasputin'in İmparatoriçe ve dört kızını seks kölesi olarak kullandığı dedikodularına inanmıştı...
İmparator zilzurna sarhoş olmadan uyuyamayan, en lüks Rus restaurantlarında, umuma açık yerlerde gözüne kestirdiği kadınlara tecavüz eden biseksüel Rasputin'den nefret ediyordu ve Rasputin'e İmparatoriçeyi kızdırmamak için katlanıyordu...
İngiltere Kralı ve Alman İmparatoru 2. Nicholas'nın kuzenleriydi...
Romanov hanedanı 300. yıldönümünü kutlamıştı (1613-1913)
Rasputin'i öldürmek için siyanür kullanıldı; Rasputin'i öldürmek için siyanür yeterli olmadı...
17 Temmuz 1918: Son Rus çarının ve ailesini Vladimir Lenin idam ettirdi...Romanov hanedanı 1613-1917 arasında Rusya'da hüküm sürmüştü...
30 Ağustos 1918 Lenin'e suikast: Vücuduna saplanan zehirli kurşunlar hızla onun sağlığını bozdu ve felç oldu, 1924'te çok erken öldü...
Eylül 1919'daki Sivas Kongresinden hemen sonra Mustafa Kemal Paşa İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgal ordularını Trakya ve Anadolu'dan kovabilmek için Lenin ve arkadaşlarına ilk olarak Ankara hükümetinin temsilcisi olarak Enver Paşa'nın amcası Halil Paşa'yı (1882-1957) yolladı...
Rusya'dan Ankara hükümetine ilk silah, cephane, mühimmat yardımı ulaştığında takvimler 1920'nin ilk çeyreğini gösteriyordu...
1919-1938 arasında Sovyetler Birliği Komünist Partisi ve İngiltereyi Hindistan'dan kovma mücadelesi verenler Atatürk ve arkadaşlarına güçlü destek sağladı...Rusyadan getirilen silah cephane, Çukurova'yı terk eden Fransız işgal ordusunun bıraktığı silah cephane, Akdeniz ve Ege'den çekilen İtalyan ordusunun taşıyamadığı silah cephane Türk ordusu tarafından Yunanlıların İzmirde denize dökülmesi amacıyla kullanıldı...
Türk Dışişleri Bakanı Bekir Sami Kunduh (1865 ya da 1867-1933) başkanlığındaki bir başka Ankara hükümeti heyeti de Moskova'da iyi bir izlenim bırakmış olmalı ki Moskova'daki Lenin ekibinden Çiçerin'den (1872-1936) Ankara hükümetine dostça bir cevap geldi...
Bekir Sami bey ve heyeti 70 gün süren bir yolculuktan sonra Moskova'ya ulaştı...Heyet Moskova da Çiçerin ve Lenin ile toplantılar yapma fırsatı buldu...Bu dönemde Ankara hükümeti ordusu Kars, Ardahan ve Artvin'i işgalden kurtararak Türk topraklarına geri kazandırdı...
Lenin (1870-1924) ve Çiçerin ile Türk heyetleri arasındaki pazarlıklarda, görüşmelerde Rusya'nın Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan'ı elinde tutmak istediği ortaya çıktı...
Ankara'dan Moskova'ya yollanan bir sonraki heyetin başkanı olan Yusuf Kemal Tengirşenk bey (1878-1969) Rus lider Stalin (1878-1953) ile görüştü...
16 mart 1921 de Türk Rus dostluk ve barış anlaşması Moskova da imzalandı...
M. Celaleddin Orhan, Atatürk & silah arkadaşlarına Rusya’dan Karadeniz yoluyla silah cephane sevkiyatında görevliydi...
1949’da Albay iken emekli olan M. Celaleddin Orhan İstiklal Madalyası sahibiydi...Celaleddin Orhan’ın anıları Kastaş Yayınları tarafından sunulmuştu...Kırmızı şeritli İstiklal Madalyası sahibi Celaleddin Orhan’ın çok değerli anılarını okumanızı dilerim...
M. Celaleddin Orhan Türk ordusuna Karadeniz yoluyla Rusyadan silah, cephane, mermi, teçhizat kısaca Yunan ordusuyla savaşabilmesi için gereken her şeyi taşıyan kahramanlardan biriydi...Enise Huriye Hanımla evlenen ve emekllik döneminde Kandillide deniz kenarında mütevazı bir evde yaşayan M. Celaleddin Orhan'ın Turgut ve Barbaros adında iki oğlu dünyaya geldi...
M. Celaleddin Orhan çocuklarına Osmanlı amirallerinden ikisinin adını vermişti...2 Temmuz 1900'de İstanbul'da doğan M. Celaleddin Orhan; ilk öğrenimini 1906-1914 yıllarında İngilizce ve Fransızca eğitim veren İstanbul'daki sivil okullarda yaptı, 1914-1920'de Heybeliada Deniz Harp Okulunda eğitim ve öğrenimini tamamladı.
1920'de Teğmen olarak Deniz Harp Okulundan mezun oldu, 15 Mayıs 1920'de Kuvayı Milliye'ye girdi. 30 Aralık 1920'de İstanbul'dan Anadolu Hükümetine katılmasıyla başlayan ve Ulusal Kurtuluş Savaşımız süresince devam eden Rus liman iskelelerinden silah taşımacılığı ve Karadeniz'deki deniz harekatlarında çok etkili ve başarılı olan hizmetleri sonucu 1949 yılında Dz. Kd. Albay iken emekli oldu...
Mektebi Fünun-u Bahriye-i Şahane ve Ben diye başlayan anılar yakın tarihimizin az bilinen bir dönemine ışık tutmaktadır. 1906-1949 okul yaşamındaki eğitim ve öğretim olanakları ve uygulamasını Deniz Subayı olarak 1920-1922 fiili hizmet dönemlerinde ki olayları ve de 1923-1949 yıllarındaki Genç Cumhuriyetimizin ve Deniz Kuvvetlerimizin aşamalarını içeren Celaleddin Orhan'ın anılarını Kastaş Yayınevi basmıştı...
Kurtuluş Savaşı’nın pek sözü edilmeyen deniz cephesi ve Sovyet yardımlarının Türkiye’ye taşınması, Türk-Sovyet dostluğunun gelişmesinde büyük rol oynar. Bu dostluk iki hükümet arasında kalmaz, en alt birimlere kadar yansır. Rus limanlarından silah taşımacılığındaki çok etkin başarılı hizmetlerinden ötürü İstiklal Madalyası ile taltif edilen M. Celaleddin Orhan’ın anılarından aldığımız aşağıdaki bölüm, o dönemi anlamak açısından önemlidir:
“Bir gün, yine asker subay kuyruk olmuş cephane taşıyorduk. (...) Rus askerleri hep birden bizleri uzun uzun alkışladılar. Sonra da cephane vagonuna hücum ile vagondaki sandıkları kaptıkları gibi koşa koşa gemiye taşımaya başladılar. (...) Bu suretle 25-30 kadar Rus askerinin de yardımıyla gece yarısına bitirmeye çalıştığımız 127 ton topçu mermisi ile 20 ton da eğer takımı yükümüzü 4-5 saat evvel bitirmiş olduk. (...) Biz teğmenler de dahil olmak üzere rıhtım üzerinde bağdaş kurup Türk, Rus askerleri karışık hep birlikte güle oynaya yediğimiz o yemeğin tadını hiçbir zaman başka bir sofrada bulamadım dersem inanın. Ruslar, Rus oyunları bizimkiler de memleket oyunları oynadılar. En sonunda da Kemal Paşa-Lenin kardeş diyerek hep beraber halay çekişleri bir ömürdü.”
1917'de yayın hayatına başlayan Rus gazetesi İzvestiya Известия-Haberler Ankara hükümetini 1920 ve 1921'de anti emperyalist Komünist Moskova hükümetinin dostu ve müttefiki olarak tanımladı...
En sağlam ve en sürekli barış anlaşmasında Atatürk ve Lenin imzası var!
Mustafa Kemal Paşa ve Lenin 16 Mart 1921 Çarşamba tarihli Türk Rus barış, dostluk anlaşmasına imza attı...
Atatürk ve Lenin, çok sağlam, ölümsüz ve en sürekli barış ve dostluk anlaşmasının temellerini attılar...
Bu anlaşma tam 103 yıldır bozulmamıştır...Bu anlaşma Atatürk'ün Lausanne (1923) ve Montreux (1936) anlaşmasıyla beraber T.C. vatandaşlarına en büyük armağanlarıdır...
İnönü'nün Moskova ziyaretine karşılık (iadei ziyaret) 1933'te General Kliment Yefremovich Voroshilov (1881-1969) ve 1935'te Sovyetler Birliği'nin kültür elçileri olarak besteci Dmitri Şostakoviç (1906-1975), kemancı David Fyodorovich Oistrakh (1908 – 1974), piyanist Lev Nikolayevich Oborin (1907 –1974), soprano Valeria Vladimirovna Barsova (1892 – 1967) tarafından verildi...
Beş hafta boyunca Şostakoviç Ankara ve İstanbul'da 23 konser verdi...Şoştakoviç ve Oborin İstanbul Pera Palas'ın 147 nolu odasında kaldılar...
1936'da Avustralya, Bulgaristan, Fransa, Yunanistan, Japonya, Romanya, Yugoslavya, Türkiye, İngiltere ve Sovyetlerin imzaladığı Montreux anlaşması Atatürk Türkiye'sine Çanakkale ve İstanbul boğazlarıyla Karadeniz'de söz hakkı vermişti ve Türkiye için önemli bir kazanımdı...Sovyetler anlaşmaya imza koyduktan kısa bir süre sonra Türkiye'nin elini çok güçlendirdiği için çok pişman olmuştu...
25 Eylül 1939'da Stalin Moskova'ya giden Türk Dışişleri Bakanı'na (Şükrü Saraçoğlu) Çanakkale ve İstanbul boğazlarında Sovyet askeri üsleri bulunması talebini iletti...Stalin o dönemde Türkiye ile saldırmazlık anlaşması yapmayı reddetti ve Hitler'le saldırmazlık anlaşmasına imza attı...
1939'da Moskova'da Sovyet tarafı Türk Sovyet anlaşmasının yenilenmeyeceğini ilan etmiş oldu...Sovyetler daha 1939'da İstanbul ve Çanakkale boğazlarına Rus ordusunu yerleştirmek istedi...Teklifi bizzat Stalin Şükrü Saraçoğlu'na iletti...Stalin "Sovyetler Birliği Karadenize hapsedilmeyi haketmiyor...1936 Montreux anlaşması Japonya'ya bile söz hakkı tanıyor ve bu durum çok saçma bir durumdur" dedi...(1 Ekim 1939)
Stalin 30 Kasım 1939'da aynı talepleri Stalin Finlandiya'dan koparmak için bu ülkeye ordularını saldırtacaktı...Rus askerler Finlandiya'nın minik ordusuna fena halde yenilecekti; bir kısmı da Finlandiya soğuğunda donarak ölecekti...
12 -13 Kasım 1940'ta Sovyet dışişleri bakanı Molotov Berlin'de Hitler ile bir araya geldi... Molotov'dan Sovyet ordusunun Bulgaristan dahil Balkan ülkelerine İstanbul ve Çanakkale boğazlarına, yerleşmek istediğini duyan Hitler bunun mümkün olmadığını Sovyet ordusunun İstanbul ve Çanakkale boğazlarına yerleşmesinin Almanya'nın çıkarlarına çok zarar vereceğini söyledi ve Molotov'la aralarında sert bir tartışma yaşandı...
Hitler Romanya , Orta Doğu ve Azerbaycan petrolleriyle Alman ordusu arasında hiçbir engel olmamalı düşüncesine sahipti...Bu ziyaretten hemen sonra Hitler Alman ordusunun Sovyetleri işgal planının hazırlanmasını istedi. (18 Aralık 1940) 18 Mart 1941'de Hitler Türkiye'ye Sovyet ordusunun Türkiye'de askeri üsler kurmasına Almanya'nın asla izin vermeyeceğini bildirdi...
1945: Stalin Doğu Anadolu, Doğu Karadeniz, Çanakkale ve İstanbul Boğazları Rusya'nın olmalı dedi...1944'te Moskova'da İngiltere Başbakanı Churchill ve 1945'te Kırım-Yalta'da Churchill ve ABD Başkanı Roosevelt Rus lider Stalin'e "Yunanistan ve Türkiye'yi işgal etmeyeceksin -etmemelisin" yollu güçlü bir mesaj verdi...
7 Haziran 1945: Sovyetler Kars ve Ardahan'ı Türkiye'den talep etti...Gerekçeleri ise şuydu: 1921 Moskova anlaşması yapılırken Lenin hükümeti iç savaş sürdürmekteydi...On milyon Rusya vatandaşı 1917-1923 iç savaşında öldürülmüştü ve 1921'de en zayıf zamanlarından birinde Lenin hükümeti Kars ve Ardahan'ı Türkiye'ye vermek zorunda kalmıştı...Aynı gün Sovyetler Çanakkale ve İstanbul boğazlarında askeri üsler kurma niyetini Türkiye'ye iletti..
1959-1960: Türkiye döviz krizine girdi...Borç istemek-almak için Temmuz 1960'da Moskova'ya gitmeye hazırlanan Adnan Menderes Ruslara "Türkiyeye borç verin biz de sizi İş Bankasına ortak yapalım" diyecekti...Askeri darbeyle cezaevine atılınca Moskova'dan borç almaya gidemedi...
1965: Atatürk ve İnönü'nün Ruslarla iyi komşuluk ilişkileri kurma politikasını Süleyman Demirel sahiplendi...
1991: Ermenistan Azerbaycan'ın % 20'sini işgal ederken Rusya her türlü desteğini Ermenistana verdi...
Süleyman Demirel 1994'te Rus gazetecilere şöyle dedi:
"500 yıllık ilişkisi,münasebeti olan iki ülke var: Türkiye ve Rusya"
(Tanıl Bora'nın kitabı: Demirel; sayfa: 468)
Süleyman Demirel Rusya federasyonu istihbarat yetkililerine 1995'te, "Rusya ile Türkiye arasında ihtilaflı bir konu yoktur...Türkiye'den Rusya'ya düşmanca bir hareket yoktur" demişti...
1999'da adı Vladimir Vladimirovich Putin Влади́мир Влади́мирович Пу́тин olan adam Petro'nın "BÜYÜK RUSYA-DEVASA RUSYA VASİYETİ"ni kağıttan hayata geçirmek-uygulamak için Petro'nun koltuğuna oturdu..
Putin "25 Aralık 1991 Çarşamba Sovyetler Birliği'nin iflas ettiği gün hayatımın en kötü günüydü" demişti...
Putin Çar Muhteşem Petro'nun ölmek üzereyken 1795'te yazdırdığı 295 yıllık vasiyetini hayata geçirdi; bu projede Suriye Rusya'nın bir parçası haline getirildi...Putin Wagner adlı Rus silahlı gücüyle Libyada General Haftar'ın yardımına koştu...
Khalifa Haftar'ın destekçileri:
Rusya, Bahreyn, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Suriye, Suudi Arabistan, Fransa,İran, Yunanistan, Güney Kıbrıs, Ermenistan , Hizbullah, Husiler, İran'ın bir müttefiki Hamas...
Khalifa Haftar'a karşı olanlar:
Türkiye, Katar, İhvan
PUTİN RUS KADINLARININ DOĞURGANLIK ORANININ AZALMASINDAN DA ÇOK RAHATSIZLIK DUYUYOR..."NÜFUSUMUZ İSTEDİĞİMİZ ORANDA ARTMIYOR" DİYOR..."EŞCİNSEL RUSLAR RUSYA'DA BEBEK DOĞUMLARINI AZALTTI," DİYOR...
TÜRKİYE'NİN KANKASI İHVAN'DAN ÇOK SAYIDA ÜLKE GİBİ PUTİN'DE HİÇ HOŞLANMIYOR...PUTİN İDLİB'TE YUVALANMIŞ RUSYA'YA / BASHAR AL-ASSAD'A TEHDİT OLARAK GÖRDÜĞÜ ON BİNLERCE FANATİK TERÖRİSTİ ELİNE GEÇECEK İLK FIRSATTA ORTADAN KALDIRMAYI PLANLIYOR...
PUTİN'İN SAVUNMA BAKANI SERGEY ŞOYGU "SURİYE'DE 90.000 TERÖRİSTİ ÖLDÜRDÜK...ÖLDÜR ÖLDÜR BİTMİYOR!" DEMİŞTİ...
PUTİN RUSYA'NIN "BÜYÜK / MUHTEŞEM / ŞAHANE PETRO PLANI"NI HAYATA GEÇİRİRKEN TÜRKİYE'NİN HEM SURİYE'DE HEM DE LİBYA'DA RUSYA'NIN ÇIKARLARINA ZARAR VERMESİNDEN ÇOK RAHATSIZ...
2011 sonrası: Suriye, Libya gibi ülkelerde Rusya ve Türkiye çıkar çatışması yaşandı...Suriye İdlib'teki 4 milyon insanın yüz binlercesi Rusya tarafından terörist olarak etiketlendi...Rus büyükelçinin Ankarada suikast kurbanı olması ve Suriyede Rus pilotun Ankara hükümetinin himayesi altındaki savaşçılarca öldürülmesi Putin'i çok kızdırdı...
Rus yetkili: "Suriyede Rusya düşmanı 90.000 teröristi geberttik...Ancak Suriyede gebertilmesi gereken Rusya düşmanı yüz binlerce terörist daha var.Henüz hepsini gebertemedik" dedi...
25 Aralık 2016'da yani Hazreti İsa'nın Doğum Günü ve Noel olarak kutlanan gün Suriyedeki Rus askerlerine konser vermek için yola çıkan ve Kızıl Ordu Korosu'nu & doktor Eizaveta Glinka'yı taşıyan uçağın Karadenize gömülmesi Rusyada büyük bir üzüntü dalgası & yas yarattı...
2020: Rusya İsrail, Kanada, Türkiye üretimi savaş teknolojilerini büyük beceriyle kullanan Azerbaycan ordusunun Ermenistan'dan toprak kazandığını gördü ve Ermenistan'ı korumak için Azerbaycan ve Ermenistan arasında ateşkes ilan etti...
Leonid Andreyev
Eserlerine yaşadığı dönemin Rus halkının umutsuzluğunu ve karamsarlığını yansıtan , hem Çarlık (İmparatorluk) Rusyasında, hem de Sovyet Komünist Partisi'nin Rusya'yı ele geçirmek için verdiği iç savaşın (1917-1922) ilk yıllarında dev ülkenin (1897 nüfus sayımında milyonlarca insan sayılmadığı halde nüfus 125 milyondan fazlaydı) yöneticileriyle sorunlar yaşayan Rus entelektüel Leonid Andreyev (1871-1919) Romanov hanedanının (1613-1917) son Çarı 2. Nicholas döneminde (hükümdarlık dönemi: 1894-1917) Rus ordusunun çok ağır bir yenilgi aldığı Rus Japon savaşını (1904-1905) konu almıştı...Savaş karşıtı edebiyatın başyapıtlarından birinde; "Krasny Smekh-Kızıl Kahkaha"...
1905 Rusya'nın en çalkantılı yıllarından biriydi...Dört kızı olan Son Rus Çarının tek oğlu, beşinci ve son çocuğu 1904'te dünyaya gelmiş ancak 1904-1905'te Rusya için adeta Pandora'nın kutusu açılmıştı...
Ocak 1905'te Çar'a taleplerini iletmek için bir dilekçe vermek isteyenlerin barışçıl yürüyüşüne Çarın askerleri ateş ederek cevap verdi...Sonuç 3000'den fazla ölü ve yaralı...Eylemciler iş gününün 8 saate indirilmesini, asgari ücretin yükseltilmesini ve emekçilerin kölelik tarzındaki çalışma koşullarının iyileştirilmesini talep etmekteydi, vermek istedikleri ancak veremedikleri dilekçede...
Mayıs 1905'te Tsushima'da Japonlar Rus donanmasının önemli bölümünü denizin dibine yolladı...
Haziran 1905'te Rus savaş gemisi Potemkin'deki erler kurtlanmış, bozuk etleri yemek istemeyerek subaylarına karşı ayaklandı...
Eylül 1905'te Rusya Japonya karşısında yenilgiyi kabul etti ve Kore'yi Japonlara bıraktı...
Eylül 1905'e kadar İmparator 2. Nicholas Kore'yi ne pahasına olursa olsun, hangi bedel ödenirse ödensin Rus topraklarına ısrarla ve inatla katmak istedi; çünkü kışın Kore denizi buz tutmamaktaydı...
Çar Rusya'nın sıcak denizlere inmesi gerektiği düşüncesindeydi...
1913'te Romanov Hanedanı'nın 300. yıldönümü tüm Rusya'da kutlandı...Çar'ın sınırsız yetkilerini parlamento ve hükümetle paylaşmamak istememesi, kurduğu tek adam diktatörlüğü, ülke çapındaki çok yaygın yoksulluk, açlık, salgın hastalıklar, bunların beraberinde getirdiği halkın mutsuzluğu ve yönetimden memnuniyetsizliği, ülkenin bir türlü sanayileşememesi Romanov hanedanının yıkılmasına zemin hazırladı...Alman, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı ordularıyla savaşlarda 1914-1917 arasında 3 milyondan fazla Rusya vatandaşı öldü...
Savaş , açlık, eksi 30, eksi 40, eksi 50 dereceyi aşan dondurucu soğuklar, salgın hastalıklar başlıca ölüm nedenleridir...Rus ordusu askere aldığı herkese kışlık giysi, ayakkabı, silah, cephane veremeyecek bir durumdaydı...Askerler devasa mesafeleri yürümek zorundaydı...Atlar binilmek için değil yenilmek için kullanılıyordu...
Ülke sanayileşememiş bir tarım ülkesiydi...İngiltere, Fransa Rus ordusuna gereken silah ve cephaneyi de ulaştırmayı başaramamıştı...
Kızıl Kahkaha, "Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok" (Erich Maria Remarque) gibi savaşın akıl almaz şiddeti, vahşeti, kan gölü üzerine yazılmış en sarsıcı metinlerden biridir.
Bir Rus subayının Mançurya’daki korkunç taarruz sırasında tuttuğu bölük pörçük günlük, onun ölümünden sonra savaşa katılmayan kardeşi tarafından tamamlanır. Genç subay kendi ordusunun mermilerine hedef olarak bacaklarını yitirmiştir. “Kızıl Kahkaha” onun için yaralı, sakatlanmış, paramparça bedenlerin; “kanla kızıllaşan toprakların” simgesidir:
“Dünya çıldırdığında böyle gülmeye başlar.” Savaş alanındaki vahşet, hem sonu gelmeyen yürüyüşün tükettiği askerleri hem de bütün bu acılar karşısında büyük bir acze düşen doktorları delirtmiştir. Subayın kardeşi savaşı dışarıdan izlese de ölümü ve acıyı kanıksayıp duyarsızlaşmış, o da tıpkı subay gibi akıl sağlığını yitirmiştir. Savaş öyle akıl dışı bir hale gelmiştir ki oğlunun korkunç bir ölümle can verdiğini gazetelerde okuyan bir ana, bir ay boyunca ondan mektup alır. Ölülere ölülerden mektup gelir. Kızıl Kahkaha, giderek toplu bir cinnete dönüşen savaşın yol açtığı muazzam yıkımın, altüst ettiği hayatların, insanlıktan çıkıp deliliğe sığınanların trajik öyküsüdür.
Leonid Andreyev, 21 Ağustos 1871'de Rusya'nın Orel kentinde doğdu. Nikolai Ivanovich Andreyev adlı babası, eyalet Rus aristokratlarının bir üyesiydi ve hükümet için arazi müfettişi olarak çalıştı. Anastasia Nikolaevna Andreyeva (Pazkovska) adlı annesi Polonyalı aristokrat bir ailenin üyesiydi. Andreyev, Orel Gymnasium'dan mezun oldu, St. Petersburg Üniversitesi'nde hukuk okumaya gitti ve Moskova Üniversitesi'nden mezun oldu. "Moscovski Vestnik" (Moskova günlük gazetesi) için bir adliye muhabiri olarak çalışması, hikayelerine malzeme sağladı. Fyodor Dostoyevski , Lev Tolstoy ve Anton Çehov hayranıydı... 1894'te babasının ölümü ve sancılı, gerilimli bir ilk aşk deneyiminden sonra bunalıma girdi ve birkaç kez intihar girişiminde bulundu...Hayatta kalmayı başardı ve annesine, iki kız kardeşine ve iki küçük erkek kardeşine gelir sağlamak için çalıştı. 1897'de Rus Hukuk Barosunun sınavını kazandı ve 1897-1902 yılları arasında beş yıl boyunca avukatlık yaptı...
Andreyev ilk öyküsü "Bargamot ve Garaska"yı 1898'de yayımladı. Bu , öykü Andreyev'in Znanie (Bilgi) adlı seçkin kitap yayınevi çevresinde toplanan yazarlar ve yayıncılar arasında iyi bir yer edinmesine yol açarken, Andreyev Maxim Gorky tarafından da teşvik edildi, desteklendi...
1901'de ilk öykü kitabı Znanie tarafından yayınlandı. Bir gencin bir fahişeyle cinayet ve intiharla sonuçlanan deneyimini anlatan "Bezdna" (Abyss-Uçurum; 1902) adlı öyküsü Lev Tolstoy'un eleştiri yağmuruyla karşılaştı...Ancak Andreyev, Rusya'da büyük bir ün kazanmayı başardı...
Rus-Japon savaşı sırasında yazdığı savaş karşıtı öyküsü "Krasny Smekh" (Kızıl Kahkaha, 1904) sonrasında Çar karşıtı devrimcilerle iletişim kurdu.
Andreyev, 1905'te Çar diktatörlüğünün polis teşkilatı tarafından tutuklanıp hapse atıldı, ardından Batı Avrupa'ya göç etti ve Maxim Gorky'nin konuğu olarak İtalya'nın Capri adasında yaşadı . Andreyev, dışavurumcu tarzını geliştirirken, gerçekçi bir savaş karşıtı hikaye "Rasskaz o semi poveshennykh-The Seven That Were Hanged-Yedi Asılmışların Hikayesi" (1908-1909) ve gerçekçi bir roman "Sashka Zhegulev" (1911) yazdı.
Rus Japon savaşından ve 1905'teki ilk Rus devriminden sonra, Andreyev her yıl bir oyun yazıyordu. Oyunları Moskova Sanat Tiyatrosu'nda, Viyana, Odessa, Kazan, Berlin'deki tiyatrolarda sahnelendi...Stalin tarafından idam ettirilen Vsevolod Meyerhold'da oyunlarını sahneye koyanlardan bir tanesiydi...En iyi oyunları, "Anathema", "Tsar-Golod" (Czar-hunger), "Samson v okovakh" (Samson in Handcuffs, 1914) Çar yönetimindeki Rus sansürü tarafından yasaklandı.
Andreyev, Birinci Dünya Savaşı'nı, şiddetle karşı çıktığı Almanya'nın despotizmine karşı bir demokrasi savaşı olarak tanımlıyordu...Birinci Dünya Savaşı sırasında, Alman saldırganlığının güçlü bir eleştirmeniydi.
Andreyev Şubat 1917'de Rusya'ya gerçek bir demokrasi geldiğini zannetti...Ancak Komünist Partisi diktatörlüğü onu hayal kırıklığına uğrattı...1917'de Finlandiya'ya taşındı ve aynı yıl Finlandiya'nın Rusya'dan ayrılarak bağımsızlık ilanı ona Bolşevik karşıtı makaleler yazma ve basma fırsatı verdi . Andreyev, kısa bir süre içerisinde Finlandiya'nın Kuokkala şehrinde (Saint Petersbug'un 50 kilometre batısında olan bir şehir) birçok Rus entelektüelin yaşadığı, saray tarzında bir villa inşa ettirdi...
Andreyev, 1917'de başlayan Rus iç savaşının hemen ilk yılında Rusya'dan ayrıldıktan sonra Finlandiya'da inşa ettirdiği villasında ölene (1919'a) kadar yaşadı... Sovyet komünizminin sadık bir eleştirmeniydi ve Rusya'daki komünistlerin zulmü hakkında güçlü makaleler yazdı. 12 Eylül 1919'da Finlandiya'nın Kuokkala kentindeki evinde çok erken yaşta (48 ) vefat etti...
Moskova'dan yollanan Komünist bir cellat tarafından öldürüldüğü de iddia edilmiştir...
Ölene kadar Maxim Gorky ile dostluğunu sürdürdü . Leonid Andreyev ayrıca yazar Aleksandr Kuprin , Vladimir Korolenko , Ivan Bunin , Vikenti Veresaev ve şarkıcı Feodor Chaliapin Sr.'nin arkadaşıydı...
Andreyev'in son romanı, Dnevnik Satany (Şeytanın Günlüğü ), öldüğünde ne yazık ki tamamlanmamıştı.
Bu roman tamamlanmamış haliyle (Kafka'nın "America" romanı ve Mozart'ın "Requiem" adlı eseri de tamamlanamamıştı) 1921'de yayınlandı, "Şeytanın Günlüğü", sınırsız kötülüğün zafer kazandığı bir dünyayı resmediyordu...