İşte yeni bir “Yaşlılar Haftası” na daha
girdik. Aslında “İkinci Bahar” yaşamaları gerekenlerin haftası olmalı bu.
Yaşlılık, herkes için keyifli bir dönem olmalı! Ama öyle değil tabii. Pandemi
yüzünden evlere hapsedilen ve bence de büyük bir haksızlığa maruz kalan yaşlı
insanlarımızın psikolojisi bozuldu. “ Aktif Yaşlanma”, “ Yaşam Boyu Öğrenme” ve
“Tazelenme Üniversitesi” inde uygulanan programlarla tazelenen yaşlılarımızın,
neredeyse yaşamla bağı koptu!
Antalya’ daki yaşlılar için harika fırsatlar ve aktiviteler sunan Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji bölümü ve değerli Bölüm Başkanı Prof. Dr. İsmail Tufan’ ın, gönüllü öğretim üyeleriyle açtığı “Tazelenme Üniversitesi” ile kentimizdeki yaşlılara adeta “gençlik” aşılanırken, tam da ikinci baharlarını yaşama fırsatı onlara sunulmuşken, pandemi ve onunla getirilen haksız yasaklarla, yaşlılarımız mutsuz edildi.
Günlük aktivitelerini, yürüyüşlerini, alışverişlerini yapmakta zorlanıyorlar.
Çünkü çok kısıtlı zamanları var. Mutsuzlar ve sıkıntılılar!
Aslında yaşlıları anlamak gerek! Onlar sanıldığı gibi zayıf ve naif insanlar değil! Tam tersine, pek çok badireler atlatıp, zorluklara göğüs gerip bu yaşlara gelmişler! Deneyimli ve güçlüler. Onları yalnızlaştırmak, özgürlüklerinden yoksun bırakmak, dışlamak ve ayrımcılık yapmak anlamına da geliyor pek çok yaşlı için.
Ne kadar zaman süreceği belli olmayan bir süre için, onlara kısıtlamalar getirmek, öfke ve terk edilmişlik duygularını çoğaltıyor pek çoğunun. Yaşlılara sürekli “ risk grubu” olduklarını söyleyerek, “ ölüm korkuları” nı arttırdık. Hayatla bağları umutsuzca kopan yaşlılarımızın, bozulan psikolojileri için, psikolojik yardım alma gibi bir alışkanlıkları da yok.
Onlar farklı bir jenerasyon! Bununla da baş
edebileceklerini sanıyorlar ama, daha yaşarken, ölmüş gibi bir psikolojinin
içine düşürüldüler! Ne kötü değil mi?
Oysa insan, yaşlıyken de üretir, öğrenir, hayal kurar, hatta aşık olabilir! Ne yani, yaşlı başlı insanların, üniversite kazanıp, okuduklarını, mezun olduklarını, hatta iş kurduklarını, dahası, eserler yarattıklarını duymadınız mı hiç?
Hatta aşık olup, kendileri için yeni bir hayat kurduklarında, toplumun onların biyolojik yaşlarına göre değerlendirmeler yapmalarına aldırmadan, hayallerinin peşinden gitmelerine hayran olmadınız mı? Bu cüret ve cesaret; hayata olan bağlılıklarını, gerçekten bir “ikinci bahar”yaşanabileceğini göstermiyor mu size de?
Yani; “ Yaş yetmiş iş bitmiş“
filan değil. Üstelik hem dünyada, hem de ülkemizde yaşlı nüfus çoğalıyor. Bu
yüzden de Gerontoloji ( yaşlı bilimi) daha da önemli oluyor.
Artık Dünya Sağlık Örgütü; 65_ 74 yaş arasını erken yaşlılık, 75_ 84 yaş arasını yaşlılık, 85 ve üzeriniyse ileri yaşlılık olarak tanımlıyor. Bizim ülkemizde de bu tanımlamalar gündeme gelmeli. Zira, TÜİK verilerine göre , Türkiye’ de 65 yaş ve üzeri yaşlı nüfusunun oranı, 5 yılda, yüzde 22.5 artarak 7 milyon 953 bin 555 kişiye ulaştı.
Bu oranın daha da artacağı göz önüne alınırsa, devletin Gerontologlarla işbirliği içinde yaşlı nüfus için şimdiden planlı programlı bir çalışma içinde olması gerekiyor. Bütün birimlerde gerontolog çalıştırılması, yaşlı mutluluğu için ilk adım olabilir. Bu gün genç olanlar da, yaşlılıklarına yatırım yapmış olurlar.