Senirce köyündeki elma bahçelerinin hiçbirisi artık o köylünün değilmiş. Ya satmışlar, ya kiraya vermişler. Bana göre kiraya verenler akıllılar çünkü en azından orada, kiraya verdikleri bahçede maaşlı çalışıyorlarmış. Ee sigortası da var. Satanları bilemiyorum. Yatırıma çevirdi desen köyde neyin yatırımıdır bilemiyorum.
Yükü boşalttık, ekip “sıcak çayımız var” dedi. Hayır demek mümkün mü? Bu arada objektif görünümlü kupama bahçeden kar dolduruyorum. “Pekmeziniz var mı?” Bendeki soruya bak. Adamlar eksi derecelerde pekmez tüketmeyip ne tüketecek ki? Güzel bir karlama ziyafeti çekiyorum. Ne diyordu Barış abi bir şarkısında, “soğuktan donanı buzla ovarlar.”
İşimiz bitti, çay faslı da bitti. Aydın'a doğru yola çıktık. Nazilli- Aydın arasında sayamadığım kadar çok tır park etmiş bir mola yeri ve hınca hınç dolu bir lokanta. Araçtan inmeden önce Yakup ile söyleşi yapıyoruz. Tamam, zaten konuşuyoruz da, park halinde hem video, hem ses kaydı yapacağız. Yapıyoruz da, lokantaya girdiğimizde şöyle bir bakıyorum içeriye, herkes kendi dünyasında. Ya yemek yiyor, ya ücretsiz ikram edilen çayı yudumluyor ama bi gözü mutlaka telefonunda.
Artık gündemi mi takip ediyor, meslektaşları ile yol durumunu mu konuşuyor bilemiyorum. Oysa eskiden mekana giren kamyoncu “Cümleten selamünaleyküm” der, daha bi yere oturmadan yollarla ilgili muhabbet başlardı.
Gürdal cansız
“Eskişehirliyim. 15 yıldır yollardayım. 15 senede çok şey değişti. Olumlu gelişmeler oldu. Arabalar modellendi, yollar güzel oldu. Olumsuz yanı da var, örneğin mazot uçtu. Eskiden mazot ucuzdu, 20 kuruştu. 14 TL oldu, yolların keyfini çıkart almıyoruz.
Yola çıktığımız zaman gayemiz bir an önce evimize gitmek. Türkiye'nin dört bir yanında çalışıyorum. Eti Bisküvi taşıyorum. Zaman mefhumu olmadığı için, yani yaş sebze meyve genel olarak taşımadığınız için rahatsız. Ama arada bir market yükü çıkıyor, yaş sebze- meyve. O zaman sabah sekizde araç deponun kapısında olmak zorunda.
Gidişat iyi değil, kimse para kazanamıyor. Kurtului için dolar ve mazot fiyatları düşmesi gerek. Yedek parçadan lastiğe, yolda yeyip içtiğimize kadar hepsinin fiyatı bunlara bağlı.”
Güzel bir çorba içtik. Ben yollarda çok fazla çeşit bir şeyler yeme içmeyi de sevmiyorum zaten. Bu arada Yakup hazırlık yapıyor, “Bir dahaki gelişinde dolabım hazır olur, molada menemen yaparız” dedi. Bu sanırım işin en keyfli yanı olacak.
Akşam saat 22.00 civarı Aydın İncirliova’ya vardık. Adresi bulduk, araç için uygun bir yerde park ettik. Mola yerinde yeteri kadar çay içtiğimiz için (bu devirde çay bedava iyi mi) “bir şey yiyip içmeyelim yatalım” dedik. Çünkü malum Yakup araç kullanıyor kar, kış, buz, hepsi var.
Mehmet’le yola gittiğimizde oturakları yatırıp iki kişik yatak haline getiriyorduk şoför mahallini, şimdi Renault marka TIR, iki katlı yatak var. Erken yattık ben geceleri uyumayı da çok fazla sevmiyorum malum, biraz telefonda oyun oynadım, sosyal medyaya düşen Antalya'dan kar esprilerine baktım.