Yeni Akiktidar ekonomide eski Akiktidarın bıraktığı enkazı temizlemek için yoğun çaba içinde. Sıkı kemer sıkma politikası uygulanıyor. Peş peşe vergiler ve zamlar geliyor. Erdoğan'ın fotoğrafı ile birlikte "Efendiler, Yarın yeni  zamları ilan edeceğiz" sözü  sosyal medyada dolanıyor. Muhalefet dağınık, sendikalar, sivil toplum sessiz, halk tepkisiz. Dar gelirliler  emekliler sızlanıyor, yakınıyor. Bu konularda aklı eren sınırlı sayıda aydın yol göstermeye çalışıyor.. Bu ortamda Akiktidar bunalımdan çıkış yolu arıyor..

 Bu çerçevede dış kaynak  arayışı içinde. Körfez ülkelerinin kapısı tekrar çalınıyor. Medyada yansıdığına göre, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Erdoğan'a şunu önermiş: 2 yıl kamu ve  halka her alanda acı reçete uygulayalım, Arap ülkelerinden sıcak para beklemeyelim! Erdoğan karşı çıkmış. 'Her şey yerel seçimleri kazanmaya göre planlanmalı' demiş. BAE' ne giden Şimşek'e sıcak para vermek  yerine 'kârlı şirketleri  alalım' önerisinde bulunulmuş. Erdoğan'ın Temmuz ortasındaki BAE gezisi bu pazarlık bağlamında değerlendirilmeli.

 Dış kaynak arayışları  beni  yıllar öncesine  götürdü. Eskiden de dış kaynak bulmak,  iktidarların önde gelen sorunları arasındaydı. Başta Almanya  Avrupa ülkelerine umuda yolculuğa çıkan insanlarımız kazandıkları paraların bir kısmını Türkiye'ye gönderirlerdi. Bu kaynaklar iktidarlar için nefes borusu niteliğindeydi. Türkiye'de yatırım yapan, gayrimenkul alan ve tatillerini Türkiye'de geçirenlerin harcadıkları miktar da hesaplanınca Türkiye'nin bütçesi açısından hatırı sayılır miktarda döviz girişi sağlanırdı. Eurotürklerin Türkiye'ye döviz gönderme eğilimlerinde bir gerileme olmasına rağmen, genel olarak devam ettiği görülüyor. Para transfer yollarının da zaman içinde daha kolaylaştığı gözleniyor.

Eskiden iktidarlar, dövize sıkıştıkları zamanlara, gurbetteki bu insanların tasarruflarını Türkiye'ye çekmek amacıyla hamaset dolu sözlerle çağrılar yapar, döviz akışını kolaylaştırıcı politikaları uygulamaya koyarlardı. Bu politikalar nispeten başarılı da olurdu İyi niyetli .insanlarımızın dolandıranlar da çıkardı tabii. O günleri anımsayarak geçenlerde sosyal medyada şöyle bir paylaşımda bulundum: " Geçmiş yıllarda iktidarlar dövize ihtiyaç duydukça Euro Türklere çağrılar yaparlardı. Eurolarını Türkiye'ye göndermeleri için. Bu kez de benzer çağrılar yapılır mı?  AKP'ye seçimlerde oy veren Euro Türklerin tutumu ne olur? Akiktidarın ekonomik krizden çıkmasına yardımcı olurlar mı ? "

Bu paylaşımıma da farklı tepkiler aldım. Bir dostum "İktidar rahmetli Başbakan Erbakan gibi imkanlar sunar ise olabilir. Ancak geçmişte yaşananlar ışığında Almanya sıkıntı yaratabilir" dedi. Bir başkası "Bu insanlar neden paralarını iktidara kaptırsınlar ?  Oy başka, kişisel çıkar başka. Kaldı ki Türkiye'nin döviz ihtiyacı eskisiyle kıyaslanamayacak kadar yüksek. Almanya'daki işçilerin sınırlı birikimleriyle mi düzelecek döviz kuru? Türkiye'deki bir takım  adamların offshore hesaplarındaki paraları, yurt dışındaki Türklerin birikimlerini kim bilir kaça katlıyor? ...Ayrıca yeni kuşak Euro Türkler oralı oldu. Oranın yaşam koşullarına ayak uydurdu. Kimse dönmek istemiyor. Dönüpte ne yapsınlar?"  şeklinde dikkat çekici bir yorumda bulundu.. Ekonomist bir dostum ise "Böyle bir çağrı yapmak Erdoğan'ın muktedir karizmasını çizebilir. Bir de 2-3 milyar dolar için değmez bana kalırsa.." dedi. Euro Türkleri yakinen tanıyan bir siyasimiz ise " Yakın geçmişte bu konuda yapılan girişimlerin çok başarılı olmadığı malûm. Ayrıca Kur Korumalı Mevduat (KKM) gibi bir enstrüman var. Zaten isteyen oradan faydalanır." şeklinde hatırlatmada bulundu..

.Paylaşımıma, Euro Türkler için artık Türkiye'nin çekici bir yatırım ülkesi  olmadığı, yeni kuşakların Türkiye'yi sadece tatil ülkesi olarak gördükleri, Türkiye'nin, OECD bünyesindeki Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Mali Çalışma Grubu'nun (FATF) takibinde olduğu, işçilerin bulundukları ülkelerin mevzuatına uymak zorunda oldukları gibi görüşler de dile getirildi, Görülüyor ki dış kaynaklara gereksinim duyan Akiktidara  Euro Türkler pek yardımcı olabilecek durumda değil. Akiktidarın da onlara yönelik bir çağrıda bulunmasına pek ihtimal verilmiyor. Başta Körfez ülkeleri ,diğer kaynaklardan ne ölçüde, neyin karşılığı olarak dış  kaynak bulunur şu aşamada meçhul. Türkiye'nin ekonomik, mali itibarı dış dünyada ne durumda olur o da meçhul. Meçhul olmayan tek şey, halkımızı çok daha zor ve sıkıntılı aylar, yıllar bekliyor.