'Antalya tadıyla cennet, kokusuyla cehennem"

Böyle der Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak.

Böyle düşünmesinin nedenini de 'İmar ve şehircilik düzenlenmesinde ciddi endişeler taşıdığı' olarak yorumluyor.

"Atatürk Parkı, Karaalioğlu Parkı ve Kaleiçi bakımından cennet ama şöyle yukardan baktığınızda şehir bir cehennem" tanımlaması yapıyor.

Vali Altıparmak'a göre Antalya'nın en büyük sorunu planlama.

Şöyle diyor Altıparmak :

"Antalya Gazipaşa'dan Kemer'e kadar bir salondur bunu en iyi şekilde planlamalıyız"

Bunun tam tersinin yapıldı yadsınamaz bir gerçek.

Üstelik birkaç gündür de vurguladığımız gibi Antalya'da imar cinayetleri olanca hızıyla sürüp gidiyor.

Antalya Valisi Dr. Ahmet Altıparmak'ın sorunlara yaklaşımı kadar yorumları da ilginç.

Zaten Antalya'ya cennet-cehennem benzetmesini yaparken de bir Uzakdoğu meyvesini örnek gösteriyor.

'Duiran' adındaki bu meyvenin tadı müthiş, kokusu ise berbatmış..

Altıparmak, Filipinler'e yaptığı bir gezi sırasında tanımış bu meyveyi ve kentin imar ve şehirleşme sorunlarına ilişkin yorumunu da bu meyveden yola çıkarak yapıyor.

Antalya'da imar ve şehirleşmenin 'kör-topal ' yürüdüğünü kimse inkar edemez.

Kentin Valisi, bu durumu da şu sözlerle yorumluyor :

"Nereden yol geçecek, nereden demiryolu geçecek, nerede eğlence rekreasyon alanları olacak. En ufak yeri için alış veriş merkezi olur mu olmaz mı diye konuşuyoruz. Şehrin nefes alacak alanları nerededir. Şehri yaparken yeşil kuşak atmak gerek. Şehrin ve mahallenin kimliklerini oluşturmak gerek"

Ardından da şunları söylüyor Altıparmak, "Medeniyetin en büyük eseri mimaridir, sanattır, kültürdür. Aksi takdirde bu topraklarda nice medeniyetler batmış bizler ortada kalan anıtlarına kalıntılarına bakıyoruz"

Pekala bu kör topal gidişin sorumlusu kim ?

Bir noktadan cennet görünen Antalya'nın bir başka gözle bakıldığında cehennem görüntüsü vermesinin suçlusu kim ?

Vali Ahmet Altıparmak, bu konuda şehir plancılarını, mühendisleri, mimarları ve herkesi suçluyor.

Altıparmak, bunları söylerken, Eylül ya da Ekim aylarında gündeme gelmesi beklenen yeni yasaya gönderme de yapıyor.

Yeni yasa ile ilgili görüşünü de şöyle açıklıyor :

"İleriki dönemde yeni çıkacak yasayla büyükşehirin tamamından sorumlu olduğu bir dönemde tüm bunlar gerçekleşir diye düşünüyorum. Bu benim hayalimdir"

Elbette bu yasa tasarısı tartışılmalı.

İşi yanları nedir, sakıncaları nedir enine boyuna irdelenmeli.

Yetkilerin tek elde toplanması hangi sıkıntıları doğurur, tersine daha düzenli bir imar ve yapılaşmanın yolunu açar mı çok yönlü olarak ele alınmalı.

'Bütünşehir' olarak da bilinen bu yasanın bir anlamda 'eyalet sistemi'nin önemli bir ayağını oluşturacağı yönünde iddialar da söz konusu.

Yasa uygulamaya geçirilirse yerel yönetimlerin konumu ne olur, imar ve planlama açılarından ne gibi sancılar ortaya çıkar bunu da masaya yatırmak gerekli.

Bütünşehir Yasası gerçekleşirse yerel demokrasi zaafa uğrar mı, belediyelerin hizmetlerinde aksama olur mu gibi konuların da ortaya çıkacağını vurgulamak gerekli.

Tüm bunlar bir yana Antalya'da ciddi bir imar ve şehirleşme sorununun olduğunun altını kalın harflerle çizmek ve net bir tavır ortaya koymak gerektiği gerçeğini göz ardı etmemiz lazım.

Özellikle belde belediyelerin, hele hele sahil belediyelerinde yapılan kimi imar uygulamaları mutlaka mercek altına alınmalı, bu beldelerin yarın yaşanmaz bir şekle getirilmesinin de önüne ivedilikle geçilmesinin şart olduğunu da vurgulamak gerekli.