Antalya, ülkenin gözbebeği kentlerin başında geldiği gibi, rantının yüksek oluşu nedeniyle de hedef bir kent konumunda.

Turizme açılması ile birlikte de Antalya'ya olan ilgi arttı, dürüst yatırımcılarla birlikte kolay yoldan para kazanmak isteyenler de gözünü dikti.

Şurası bir gerçek ki Antalya ölçüsüz ve hesapsız büyüdü.

Bu nedenle de sorunları arttı, denetimi zorlaştı, herkes Antalya'nın bir yanından çekiştirmeye, kendisine rant sağlamaya çalıştı.

Antalya'da kontrolsüz bir kentleşme süreci yaşadı, bunun sancılarını da ciddi biçimde çekmeye başladı.

İşte bu noktada ciddi sorunumuz var.

Çünkü Antalya'da kentlilik bilinci tam olarak oluşmadı, bunun sonucu olarak da "Antalya'nın sahibi kim ?" sorusuna yanıt bulmakta güçleşti.

"Binalar, yollar, yollar köprüler bir kenti meydana getirir' diyor uzmanlar.

Arkasından da ekliyorlar :

"Ama ona ruh veren, onu nesillere devreden ve kimlik kazandıran hemşerileridir, kentte yaşayanlardır.Kenti yaşamakla, kentte yaşamak nasıl aynı değilse, kentte olmakla kentli olmak da aynı değildir. Kentleşme, kentlerin nüfus, sayı ve alan olarak büyümesi iken, kentlileşme, kente dahil olan bireylerin kentli yaşam tarzını benimsemeleri, kentte yaşamayı özümsemeleri ve kentlerine sahip çıkmalarıdır"

İşte bu noktada yanıt aranan soru şu oluyor :

"Pekala Antalya'nın sahibi kim ?"

Bu kentin sahibi ne politikacılar, ne bürokratlar, ne müteahhitler, ne de emlakçılar, bu kentin sahibi Antalya'da yaşayanlar, yani hemşeriler.

Antalya'nın sahibi de o kişiler..

Yani Antalya'da doğup büyüyen, Antalya'da ekmeğini kazanan, Antalya'da ikamet edenlerdir bu kentin sahipleri.

Antalya'nın sahiplerinin kentine sahip çıkmanın koşulu da kentin ortak paydasında buluşmaları, kentleriyle kaynaşmaları, Antalya'da olup bitenlere karşı  duyarlı olmaları gerekiyor.

Antalya'da bu açıdan büyük eksiklik var, kentlilik bilincinin tam olarak ortaya konamadığını da bu açıdan değerlendirmek lazım.

Antalya'da yaşayanların 'kentli hakları' olduğu gibi, 'kentte karşı sorumlulukları" da bulunuyor.

Antalya, bize emanet, emanete sahip çıkmak, kenti kaderiyle baş başa bırakmak, sorunlarına duyarsız kalmak kente ve gelecek kuşaklara karşı suç işlemek anlamına geliyor.

Antalya'nın sahipleri olarak kenti gelecek nesillere daha yaşanabilir bırakmak, kaynaklarını özenle korumak temel görevlerimiz arasında yer alıyor.

Antalya'nın estetiğine özen göstermek, kentin güvenli bir yaşam alanı olmasına katkıda bulunmak, kentin tarihi dokusunu koruyup, yaşatmak, kentin doğasını korumak, kaynaklarını kirletmemek, israf etmemek ve ettirmemek, sürdürülebilir bir kentsel büyümeyi mümkün kılmak, Antalya'nın sahiplerinin omuzlarına yüklenmiş bir görev, kimsenin bu görevden kaçmaları, Antalya'nın yağmalanması, kaynaklarının paylaşılması, rantçıların eline geçmesi karşısında kayıtsız kalma lüksü yok.

Bunları niçin mi söylüyorum ?

Ne yazık ki Antalya kapanın elinde kalıyor.

Antalya bir yandan denetimsiz büyüme ve çoğalmanın sancılarını çekerken, diğer yandan da kaynakları hızla başkalarının eline geçiyor.

Falezlerde yaşanan cinayetler bugün en belirgin örneklerinden birisi.

Falezleri önceden aldıkları ruhsatlarla kırarak, oyarak, delerek ticari alan yaratmaya devam ediyor kimi kuruluşlar, Antalya'da bu cinayete karşı çıkanların sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor.

Kamu alanlarının 100.Yıl gibi, Dokuma gibi, hazine arazileri gibi, Atatürk Stadı gibi, Tekel binası gibi, Lara Kent Parkı gibi, MKE Pil Fabrikası gibi çok değerli ve kentin ortak malı olan alanların iktidarın da desteği ile Antalya'dan kaçırılma çabalarına yerel basın, meslek odaları ve bir avuç kent sakini dışında seyirci kalınıyor olması, kentlilik bilincinin yeterince oluşmadığının kanıtı..

Şurası bir gerçek ki Antalya'nın paylaşılması karşısında yerel yönetimler de gerekli tavrı ve duyarlığı ortaya koyamıyorlar.

Yapılması gereken belli, yerel yönetimlere kentlilik bilinci ile hareket ederek daha çok katılımcı olmak, kentin sahipleri olarak yaptırım gücümüzü sonuna kadar korumak, gerekirse sokağa çıkarak "Antalya'nın sahibi biziz, Antalya'yı yağmalatmayız" demek..

Antalya, bunu pekala başarabilir..

Yeter ki kentlilik bilinci ile hareket edebilsin..