Öyle büyük, öyle derin acılar içindeyim ki anlatmaya bile gücüm yok.

Bu satırları yazarken, klavyenin tuşlarına düşen gözyaşlarıma hakim olamıyorum.

Kolay değil, 25 zıpkın gibi evladımızı daha yitirdik.

"Vatan görevi kutsaldır" diyerek onlara asker ocağına gururla, heyecanla, mutlulukla uğurlayan annelerini, babalarını, kardeşlerini, eşlerini, yavuklulularını, yakınlarını düşününce yüreğimdeki acı daha da katlanıyor.

En büyük acı evlat acısı olsa gerek.

25 şehidin ailesinin neler hissettiğini tahmin etmek hiç de zor değil.

Elbette gecenin karanlığında neden mühimmat deposunda sayım yapıldığını da sorgulamak gerekli.

Üzerimizde dolaşan kara bulutları dağıtmasa bile gerçeğin öğrenmek şehitlerin yakınları kadar hepimizin en doğal hakkı.

Sözün bittiği yerdeyiz.

Bölücü terör her gün evlatlarımızı acımasızca katlediyor.

Koca Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ne Antalyalı şehit Erdoğan Sönmez'in acılı babası İlyas Sönmez'in söylediği gibi '4 çapulcu' kafa tutuyor, meydan okuyor.

PKK ülkenin birliğini ve dirliğini ortadan kaldırmak için kalleş saldırılarına ara vermiyor.

Meydanı öylesine boş buldular ki, askeri tugaya, kaymakamlığa, emniyet müdürlüğüne saldırıyor, milletvekili, parti başkanı, kaymakam, öğretmen kaçırıyor, şantiye basıp iş makinelerini ateşe veriyor, köprüler uçuruyor.

Bir uğursuzluk var üzerimizde.

Yüreğimiz kıpır kıpır, her an bir kötü haber alacakmışız gibi tedirginiz, kaygılıyız.

Afyon'dan gelen 25 şehit haberi endişelerimizi, kaygılarımızı daha da artırdı.

Patlama ile ilgili çeşitli söylentiler var, kaygımızı doğal olarak bu söylentiler daha da artırıyor.

'Acı üzerine şölen olmaz" diyen CHP İl Başkanı Devrim Kök'e hak vermemek elde değil.

Ancak, şehit haberlerini de özellikle yandaş basının günlük olaylar gibi yansıttığını da unutmamak gerekli.

Teröristler çocuklarımızı öldürüyor, kamu binalarına saldırıyor, insanları kaçırıyor yandaş basın bu kirli savaşı görmezden gelme aymazlığını sürdürüyor.

Türkiye'de yaşanan kirli savaşı sorgulayan gazeteler ve gazeteciler ise suçlu sandalyesine konuyor, hedef gösteriliyor.

İşte böylesine bir ortamda kimsenin huzuru yok, kimsenin içinden bir şeyler yapmak gelmiyor.

Tam 30 yıldır sürüyor PKK terörü..

Ülkeyi sıfır terörle devralanlar, içerdeki ateşi söndürmek, terörün kökünü kazımak yerine Suriye ile savaşmaya çalışıyor.

Bu çelişkiyi çözebilen varsa beri gelsin.

Terörü bitirmek, çözüm yıllarını üretmek elbette mümkün.

"Sivil bir kişinin gücü bin iktidarda yok" diyor ünlü sanatçı Sezen Aksu..

Kimi düşüncelerine katılmasak bile Minik Serçe'nin bu tespiti çok yerinde.

Yani her şey bizim elimizde.

Acıların yaşamasında kendimizin de suçlu olduğunu kabul edelim.

Yediğimiz lokmanın boğazımızdan geçmesini sağlayacak koşulları yaratmada üzerimize düşeni kararlılıkla yapalım.

Bu ülkenin sahipleri olarak bu acıları bitirmek, uykusuz geceleri geride bırakmak için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı duruşunu göstermemiz gerekli.

"Ne Mutlu Türküm Diyene" sözünün gereğini yapmalıyız.

Vatan toprakları üzerine oynanan kirli oyunları bizim gücümüz pekala bitirebilir.

Çünkü halktan büyük güç yok.

Yeter ki birlik ve beraberliğimizi koruyalım.

Yeter ki birbirimize sıkı sıkıya sarılalım.

Vatan topraklarının nasıl düşman çizmelerinden nasıl arandığını unutmayalım.