Yılmaz Güney: “Ayhan (Işık) Ağabey kesme şeker gibi düzgün bir kralsa, ben de çirkin kralım. O güzelse, ben de çirkinim Aga’cım.O güzel kralsa, ben de çirkin kralım!”
Başrollerini Ayhan Işık, Fatma Girik, Hulusi Kentmen,
Necdet Tosun, Nejat Çetinok, Zuhal Tan, Hüseyin Baradan, Memduh Alpar, Aziz
Basmacı, Selahattin İçsel, Haydar Karaer, Asım Nipton, Yaşar Şener, Atıf Tuna,
Recep Yurdaşen’in üstlendiği yönetmenliğini ve yapımcılığını Memduh Ün’ün,
senaryo yazarlığını Atıf Yılmaz’ın yaptığı “Öp Annenin Elini”nin ünlü sahnesi
49 yıl sonra gerçekten yaşandı… Siyah beyaz olarak çekilen Uğur Film yapımında
Ayhan Işık’ın canlandırdığı karakter şu repliklerle sekreterini işinden
kovuyordu:
“Ama o kadar güzelsiniz ki, bu güzelliğiniz benim için çok mukaddes olan çalışma prensiplerimi incitiyor küçük hanım. Sevimlisiniz, naziksiniz, çok güzel kokuyorsunuz. Her dakikamın bir saniyesini sizin cazibenize feda etmek zorunda kalıyorum. Sekiz saatlik mesaide sekiz dakika, ayda dört, senede kırk sekiz saat eder. E yani siz benim senede tam altı çalışma günümü çalıyorsunuz demektir. Böyle bir şeye hakkınız var mı? Sadece bir kadın olarak işe yararsınız küçük hanım.”
Temmuz 2013’te ABD’nin Iowa Eyaleti’nde bir temyiz
mahkemesi “fazla güzel ve fazla çekici olduğu” gerekçesiyle asistanını işten
kovan diş doktorunu haklı buldu. Evli doktor James Knight (53 yaşındaymış),
“Çok dar giysiler giyiyorsun. Bu giysilerle seni çok çekici buluyorum. Karım da
kıskanıyor. Evliliğimizi tehdit ediyorsun” diyerek kendinden 20 yaş genç 11
yıllık asistanını işten çıkarmıştı. Kendisi de evli olan ve doktorla iş dışında
bir iletişimi olmadığını açıklayan asistan Melissa Nelson bu gerekçeyle işten
atılınca eski patronu aleyhinde “cinsiyet ayrımcılığı” yaptığı gerekçesiyle
dava açmış, mahkeme ise patronların evliliklerine tehdit unsuru olarak
gördükleri çalışanlarını işten çıkarabilecekleri kararına varmıştı. Iowa
Eyaleti Yüksek Mahkemesi kararı temyize götüren Melissa Nelson’ın itirazını
kabûl etmedi. “Tüm üyeleri erkeklerden oluşan” (!) mahkeme, kararın cinsiyet
eşitsizliği olduğu eleştirilerini de reddetti… Iowa Eyaleti Temyiz
Mahkemesi’nin bu kararının bundan sonraki işten çıkartmalara da örnek olması
bekleniyor.
Ayhan Işık 42 Yıl Önce Öldüğünde Sadece 50 Yaşındaydı
Ayhan Işık’ı hatırlamak ve hatırlatmak istedik… Türk
sinemasının yakışıklı kralı Ayhan Işık 16 Haziran 1979 Cumartesi günü öldüğünde
sadece ve sadece elli yaşındaydı…
Türkan Şoray “Sinemam ve Ben” adlı kitabında beraber
yedi film çevirdiği Ayhan Işık’ın ölümünü şöyle anlatır:
“Yıllar sonra Ayhan Işık’ın ölüm haberi beni çok
etkiledi. Nişantaşı’ndaki Güzelbahçe Hastahanesi’nin bahçesinde bekleyen çok
insan vardı, herkes ağlıyordu. Ben de aralarındaydım. Acı haber beni çok
sarsmıştı. Hastahaneden içeri girdim, herkes bahçede olduğu için içerde
kimseler yoktu. Birden boş bir odada sedye üzerinde, üstünde beyaz örtüyle
yattığını gördüm. Uzun süre donmuş kalmıştım. Hastahaneden çıktım. Bebek
sahilinde bir bankta saatlerce tek başıma oturup boş boş denizi seyrettim.”
Ayhan Işık’ın ölüm nedeni olarak uyku ilâcıyla alkolü
birlikte alması gösterildi. 13 Haziran 1979 Çarşamba günü bir beyin kanaması
geçirmişti… İddialardan birine göre aşırı alkollü olarak kavurucu güneş
ışınları altında uzun süre kalmıştı. Üstelik Ayhan Işık çok kısa süre önce,
yavaş yavaş üzerine çökmekte olan yaşlılığın izlerinden kurtulabilmek amacıyla
gözlerinin altındaki torbaları aldırma ameliyatı olmuştu. Bu ameliyatı
geçirdikten sonra saatlerce kızgın güneş altında kalmasının ölümüne yol açtığı
da iddia edilecekti.
Ayhan Işık’ın Erken Vefatına En Çok Üzülenler
Osman Seden, Ayhan Işık’ın cenazesini şöyle
anlatmıştı: “Cenazesi bir hadise oldu. O kadar kalabalığı insan kolay kolay
göremez. Şişli Camii’nin avlusunu dolduranların yüzde elliden fazlası cenazeyi
seyretmeye gelen basit insanlardı. Yüzde elliye yakını, “filânca da oradaydı”
dedirtmek için, acaba basın benim de bir resmimi çeker mi diye poz veren
tufeylilerdi, bir kısmı da onu tanıyanlardı. Herkes “daha geçenlerde onunla
beraberdik, daha birkaç gün önce şuradaydık, buradaydık” diyenler, bir kısmı da
kendisini ne kadar yakından tanıdığını ispat etmeye çalışan budalalardı,
züppelerdi. Bir an filmlerinin büyük bir kısmının prodüksiyon amirliğini yapan
Yüksel Tanık’la göz göze geldik. Ağlıyordu. “Meğer yakın arkadaşı biz
değilmişiz” dedi. O kalabalık içinde içten, kalbinin ta içinden kahrolan üç
kişi hatırlıyorum, biri kızı Serap, diğeri çok yakın arkadaşı merhum Sadri
Alışık ve bir diğeri de Feridun Karakaya (Cilalı İbo). Cenaze namazı kılındı.
Hakkımızı helâl ettik. Ayhan’ı götürdüler.”
Biz burada Osman Seden’in sözlerine bir ek yapmak
istiyoruz. Ayhan Işık’ın ölümüne en çok üzülenlerden biri de Belgin Doruk’tu.
Yüz Yaşına Kadar Yaşaması Beklenen Ayhan Işık Müthiş Bir Sigara İçicisiydi
Ayhan Işık bir taraftan sağlığının üzerine titrer
görünen, yediğine içtiğine çok dikkat ve özen gösteren bir insandı. Bir
taraftan sigaranın birini söndürmeden diğerini yakardı. İnanılmaz, müthiş bir
sigara içicisiydi. En yakınındakiler kendine onun kadar iyi bakan ve onun kadar
iyi beslenen ikinci bir kişi görmediklerini de söylemişlerdir.
Çolpan İlhan neredeyse asansör kullanmamasıyla, çok
sağlıklı görünmesiyle ünlü Ayhan Işık için şunları söylemiştir: “Ayhan Işık’ı
biz herhalde yüz yaşına kadar yaşar diye düşünürdük.” Osman Seden de aynı
fikirdeydi. Ona göre de Ayhan Işık vücuduna bakmasını biliyordu.
Kardeş Gibiydiler
Ayhan Işık’la “Öldüren Şehir”, “Beraber Ölelim” ve beş
adet “Küçük Hanımefendi” filmi çeviren Belgin Doruk ise Bircan Usallı Silan’a
anlattığı “Acı Dolu Yıllar” adlı anılarında “O Güzelim adam (Ayhan Işık),
hepimizden çok yaşayacağına inandığım adam hepimizden önce küt diye göç etti
gitti… Onun ölüm anına inanamıyorum. Oysa hepimizin ne güzel bir arkadaşlığı
vardı bilemezsin. Eşleriyle gerçekten aile dostluğu vardı aramızda. Her yılbaşı
gecesi çoğunlukla bizim evde buluşurduk. Onun yanı sıra hafta sonu geziler,
balolar, partiler hep birlikte yaşadığımız güzelliklerdi, hoşluklardı. Hepimiz
kardeş gibiydik. Hepimizin derdi birimizin derdi gibiydi.”
Sadri Alışık, Gülşen Işık’a Neden Kızdı?
Belgin Doruk, Bircan Usallı Silan’a sözlerini
sürdürmüştü: “Sadri, Gülşen’e neden kızmıştı biliyorsun değil mi? Ayhan ölümcül
yatakta yatarken Gülşen Işık, Avrupa gezisini bölüp İstanbul’a dönmüş ve ilk
işi Ayhan’a; “Kalk lan… Artistlik yapma… Domuz gibi iki gün sonra ayağa
dikilirsin” demesine tanık olmuş. Belki kocasına güç vermek için söylemişti
Gülşen bunları ama insanlar böyle anlarda olağanüstü duyarlı oluyorlar
biliyorsun.”
Ayhan Işık’ın Ölümü Sadri Alışık’ın Hayatından On Yıl
Çaldı
Çolpan İlhan’a göre Ayhan Işık’ın ölümüne çok üzülen
Sadri Alışık’ın ömründen on yıl eksilmişti. Alkolle arasının çok iyi olduğuna
bir uçak yolculuğunda tanık olduğumuz Sadri Alışık ise en yakın dostundan 18 ya
da 19 yıl fazla yaşadı ve erken sayılabilecek bir yaşta vefat etti.
Eğitimi ve İlk Filmi
5 Mayıs 1929 Pazar günü İzmir’de dünyaya gelen Ayhan
Işık, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim eğitimi gördükten
sonra grafiker olarak çeşitli dergilere kapak tasarlamış ve ilân
illustrasyonları yapmıştır.
“Yavuz Sultan Selim ve Yeniçeri Hasan” (1950) Ayhan
Işık’ın ilk filmidir ve seyirciden pek ilgi görmez. Bu son derece yakışıklı
adam (Clark Gable ile George Clooney’e benzeyen bir görünümü vardır) tiyatrocu
ve şarkıcı kökenli oyuncuların yerini alan güzel görünümlü yeni oyuncu
kuşağının ilk temsilcilerinden biridir. Bu jenerasyon oyuncuların yüz ve beden
güzellikleri tek sermayeleriydi. Fotojeniktiler. Çekiciydiler. Simetriktiler.
Kameraların sevdiği insanlardı.
Bir Yıldız Doğuyor
Dönemin film dergisi Yıldız “Geleceğin Oyuncuları”
yarışmasıyla pek çok kişiyi Türk sinemasına kazandırmıştır. Bunlar arasında
Ayhan Işık ile Belgin Doruk da vardır. Üstelik Yıldız Dergisi yöneticisi Sezai
Solelli birden fazla işi aynı anda ve başarıyla yürüten, aynı zamanda Kemal
Film’in yani yapımcı Osman Seden’in basın ilişkilerinden sorumlu kişidir.
Yapımcı Osman Seden’e Ayhan Işık’ı “Kanun Namına” için Sezai Solelli teklif
etmiştir. Bu teklifi beğenen Seden’de yönetmen Lütfi Akad’ı filmin başrolünde
Ayhan Işık’ın oynaması konusunda ikna etmiştir.
Yönetmen Lütfi Akad “Kanun Namına” için ilk
görüşmesinde Ayhan Işık’ın kendisinde kibar ve terbiyeli bir insan izlenimi
bıraktığını söyler. Lütfi Akad ile Ayhan Işık’ın beraber ilk çalışmaları “Kanun
Namına” olur. Lütfi Akad bu konuda sonradan şunları söylemiştir: “Osman Seden
akıllı bir yapımcı olarak yeni bir jön lanse etmeyi düşündü. Ayhan Işık’tı onun
düşündüğü kişi… Fakat öyle yaptı ki, onun etrafına en kuvvetli oyuncuları
seçti: Gülistan Güzey’i, Pola Morelli’yi seçti. Settar Körmükçü, Nubar
Terziyan, Muzaffer Tema, Neşe Yulaç, Talat Artemel gibi oyuncuların desteği ile
yepyeni bir adamı füze gibi fırlattı. Bu düzen Osman Seden’indir… Ve çok iyi
bir yapımcı, uzağı gören bir yapımcı olarak davrandı burada. Yeni, yepyeni bir
oyuncunun, hiç tanınmamış bir oyuncunun etrafını kuvvetli oyuncularla
destekledi.
Ayhan Işık’ın İşten Çıkarılmasından Son Anda
Vazgeçildi
Yapımcılığını Osman Seden’in yönetmenliğini Lütfi
Akad’ın üstlendiği “Kanun Namına” Ayhan Işık’ı en çok aranan yıldız yapmıştır.
Güçlü ve isabetli öngörüleri olan yapımcı Osman Seden Ayhan Işık’la
Hollywood’daki gibi uzun vadeli bir anlaşma yapar. Kısaca Ayhan Işık’a yatırım
yapar. Yapar yapmasına da “Kanun Namına”nın yönetmeni Lütfi Akad, Ayhan
Işık’tan istediği oyunculuğu (istediği yüz ifadelerini) filmin ilk çekim
günlerinde alamayınca Ayhan Işık’ın işine son verilmesi bile düşünülür.
Osman Seden bu olayı kendi sözcükleriyle şöyle
anlatmıştır: “Filmin çekimine (yıl 1952) Büyükada Dilburnu’nda başladık. Ertesi
gün gene orada çalışılacaktı. Hepimizin gözü Ayhan Işık’ın üstündeydi ve ne
yazık ki Ayhan Işık son derece başarısızdı. Üçüncü gün adadan dönerken Lütfi,
kameraman Enver Burçkin ve ben vapurun yan tarafında oturduk. Üçümüzün de
ağzını bıçak açmıyordu. Ayhan Işık bekleneni vermekten çok uzaktı. Ne yapacağız
diye sordum. Lütfi’de tıs yok. ‘Değiştirelim mi, filmi paydos edip yeni birini
mi alalım o role?’ ‘Bilmem’, dedi. Kısa aralıklarla hep sorular sordum, hiçbir
net cevap vermeye yanaşmadı. Özür dileyerek Ayhan Işık’tan vazgeçip, iki gündür
çekilen sahneleri baştan çekmeye karar vermek üzereydik ki, o ana kadar
konuşmamıza hiç katılmamış olan Enver Burçkin, ‘O’na son bir şans tanıyalım,’
dedi. Üç gün daha beklememizi tavsiye etti, bu müddet zarfında Ayhan’da bir
gelişme olursa (ona Lütfi karar verecekti) onunla filme devam edecektik. Lütfi
bu fikri hemen kabûl etti… ‘O’na son bir şans daha tanıyalım’ dedi. Üç gün
devamlı çalışmalara gittim… Sanki Ayhan’a sihirli bir değnek değmiş gibi birkaç
gün sonra Ayhan açılmaya başladı. Bir akşam paydostan sonra Enver de Lütfi de
‘Başaracak’ dediler. Ben de aynı fikirdeydim.”
Lütfi Akad, Ayhan Işık’ın oyunculuğunun tel tel
döküldüğü ilk iki günlük çekimleri görüntülerin arızalı olduğunu iddia ederek
tekrar çekecekti. Bu filmin bir bölümü bugünkü Beyoğlu AFM Fitaş Sinemaları’nın
yerinde bulunan gazinoda çekilmiştir. Setlerinde sıkı disiplin sağlayarak film
yöneten Akad “Işıkla Karanlık Arasında” adlı anılarında “Kanun Namına”
çekilirken deneyimsiz ya da deneyimi sınırlı Ayhan Işık’a yine bu filmin erkek
oyuncularından birinin tavır koyduğunu ancak kendisinin buna geçit vermediğini
de anlatır.
25 Yıllık Krallık
Osman Seden “Kanun Namına”nın Ayhan Işık’ın 25 yıllık
krallığının başlangıcı olduğunu belirtir.
1952’lerde film başına Osman Seden’den bin sekiz yüz
lira alan Ayhan Işık 1963 sonunda yine aynı yapımcıdan film başına yetmiş bin
lira almaktadır. Aynı yıl Elizabeth Taylor ise “Cleopatra”dan bir milyon dolar
ücret artı hasılattan yüzde on pay almıştır. Ayhan Işık bu gelir uçurumlarını
aşabilmenin tek yolu olarak filmlerine insanların ve beyazperdelerin olduğu her
yerde pazar bulabilmek olduğunu anlamıştı. Bunun için de tüm dünyayı karış
karış gezecekti. İtalyan filmcilerle birlikte gittiği İran seferi bunlardan
biridir. Film çevirme takvimi bu kadar dolu bir oyuncunun kendini, projelerini
bizzat pazarlayabilmek için Amerika’dan İran’a kadar her yana koşturması onun
volkanik/yüksek enerjisinin bir başka kanıtıdır.
Osman Seden uzun süre Türkiye’de film başına en yüksek
ücreti alan Ayhan Işık’ın başarısının sırrıyla ilgili olarak Ses Dergisi’nin
bir sorusuna şu cevabı vermişti: “Aynı değerde bir başka aktör olmadığı için.
Ayhan’ı hiçbir prodüktör öldüremedi. Yani yıpratamadı. Halkın sevgisiyle
prodüktörün sempatisini at başı yürütüyor. Birinci olmanın sırrını ve
yaratıcının verdiklerini korumasını biliyor. Bir kere ‘erkek tipli’ yaratılmış.
Sonra içki, kadın, kumar, sefahat alemleri gibi sinema dışı ve şöhret düşmanı
hiçbir ters hareket yapmıyor. Vücuduna bakmasını biliyor. Bu yüzden de sinema
seyircisi bu parayı fazlasıyla ona, dolayısıyla bize ödüyor, ödeyecek de.”
Osman Seden bir özeleştirisinde de şunları
söyleyecekti: “Türkiye’de star sistemini ben kurdum. Bunun bugün bilânçosunu
yaparsanız, sevap günah bilânçosunu, o günahı ben işledim. Peki kurmasaydım ne
olacaktı? Gene kurulacaktı. İlk ben yaptım, star sistemi denilen şeyi ben
yaptım. Çok da başarılı oldum. Çok, çok, çok başarılı oldum. Ama star sistemi,
evde kavanozda boğa yılanı yavrusu yetiştirmeye benziyor. O boğa yılanı zamanla
büyüyor, büyüyor, önce senin kemiklerini kırıyor ve yutuyor; sonra daha da
büyüyor, etrafına kötülük saçıyor; sonra daha da büyüyor ve kendi etini yiyor.
Star sistemi bu.”
“Öldüren Şehir”in Çekimlerinden Bir Mahalle Baskısı
Anektodu
Belgin Doruk, Bircan Usallı Silan’ın derlediği ve
yazıya döktüğü “Acı Dolu Yıllar” adlı anılarında çarpıcı bir mahalle baskısı
örneği verir. “Öldüren Şehir”in bir sahnesinde senaryo gereği Ayhan Işık ile el
ele tutuşmaları gereken sahnenin çekimi sırasında bir film çekildiğini
anlayamayan ve mahallenin namusunun elden gitmek üzere olduğunu zanneden tutucu
çevre sakinlerince taşlandıklarını, linç edilme tehlikesi ortaya çıkınca oradan
kaçarak canlarını zor kurtardıklarını anlatır. Bu filmin yapımcısı ve senaryo
yazarı Osman Seden, yönetmen Lütfi Akad’tır. “Öldüren Şehir”, Ayhan Işık ile
Belgin Doruk’un birlikte oynadıkları ilk filmdir. “Öldüren Şehir”in bir başka
özelliği Yıldız adlı film dergisinin “Geleceğin Oyuncuları” yarışmasında Kral
ve Kraliçe (birincilik) ödülüne lâyık bulunan Işık ve Doruk’un bir araya
getirilmesidir. “Öldüren Şehir” ile hem Işık hem de Doruk, Film Dostları
Derneği’nce en iyi erkek oyuncu seçilmiştir.
Yapımcı Osman Seden yönetmenliğini Lütfi Akad’ın
üstlendiği “İngiliz Kemal Lawrence’a Karşı”daki rolü için Ayhan Işık’a dönemin
boks şampiyonu Vural İnanda’dan boks dersleri aldırır ve neredeyse olanakları
ölçüsünde bu film prodüksiyonu için hiçbir masraftan kaçınmaz.
“Kanun Namına” sinema seyircilerinden çok büyük,
”İngiliz Kemal” ise sadece büyük ilgi görür.
1950’lerin sonunda ve 1960’ların başında sadece
İstanbul’da yılda 30 milyona yakın sinema bileti kesilmesi film üretimini yılda
130 filme kadar yükseltmişti. Ayhan Işık en popüler oyunculardan biriydi. Adeta
paylaşılamıyordu. Ayhan Işık kendini o denli büyük bir star olarak görüyordu
ki, bir başka film setine yetişebilmek için Lütfi Akad’ın birkaç günlük çekimi
kalan filmi “Üç Tekerlekli Bisikleti” yarım bıraktı. Aslında bu olayda
kesinlikle ve kesinlikle Ayhan Işık’ın bir hatası yoktur. Çünkü yapımcı Nusret
İkbal’e Ayhan Işık “Üç Tekerlekli Bisiklet” için sadece 15 gün ayırabileceğini
önceden bildirmiş, İkbal ise bu durumu Ayhan Işık 15 günlük çekimden sonra
setten ayrılınca Lütfi Akad’a söylemiştir. Ayhan Işık’ın “Üç Tekerlekli
Bisiklet”in setinde sadece 15 gün çalışabileceğini Lütfi Akad’a da
söylememesiyse çirkin bir davranıştır. Ayhan Işık için o dönemde para çeşmeleri
akıyordu ve O da küplerinin hepsini sonuna kadar doldurmaya kararlıydı.
Genç Kızlar ve Kadınlar Ayhan Işık’a Aşık Olmuştu
Genç kızlar ve kadınlar Ayhan Işık’a aşık olmuştu.
Genç erkekler O’nun gibi görünmek ve olmak istemişti. Ancak Ayhan Işık’ın
oyunculuk yetenekleri sınırlıydı. Sadece usta yönetmenlerin elinde çok iyi
sonuçlar verdi. Bir sahnenin mümkün olan en az tekrarla çekilmesi onun rol
aldığı filmlerde mümkün değildi.
1979’daki vefatı kadar olmasa bile 1963’te Gülşen
Işık’la evlenmesi Ayhan Işık’ın kadın hayranlarını epey sarsmıştır. Kısa süre
sonra çiftin Serap adında bir kızları olur. Gülşen Işık, Gül Bora (Ekrem
Bora’nın eşi), İpek Günay (İzzet Günay’ın eşi), Belgin Doruk ve Neriman Köksal
zaman içerisinde örnek gösterilebilecek bir arkadaşlık bağı geliştirmeyi
başarmışlardır. Mümkün olduğu kadar boş zamanlarını ve tatillerini birlikte
geçirmeye çalışmışlardır.
Ayhan Işık Türk sinemasında yiğit, mert, sözü senet
olan, tuttuğunu koparan, bıçkın kenar mahalle delikanlısı karakterlerine hayat
vermiş ve bu rolleriyle beyazperdenin yakışıklı kralı ünvanını kazanmıştır.
Çalıştığı birbirinden değerli yönetmenler arasında
Lütfi Akad (Kanun Namına, Öldüren Şehir, İngiliz Kemal Lawrence’a Karşı, Üç
Tekerlekli Bisiklet), Metin Erksan (Acı Hayat), Ertem Göreç (Otobüs Yolcuları),
Halit Refiğ (Güneşe Giden Yol, Kızın Var mı Derdin Var) ve Memduh Ün’de
(Namusum İçin) bulunuyor. Vedat Türkali’den (Otobüs Yolcuları) Kemal Tahir’e
(Namusum İçin) kadar çok değerli edebiyatçıların yazdığı ve yarattığı
senaryoların sinema uyarlamalarında tercih edilmesi de Ayhan Işık’ın ne kadar
şanslı bir oyuncu olduğunun bir başka örneğidir.
Göksel Arsoy’a Göre “Küçük Hanımefendi” Filmine Pek
Fazla Seyirci Rağbet Etmeyecekti
Göksel Arsoy’un kabûl etmediği rolü üstlendiği “Küçük
Hanımefendi” serisi Ayhan Işık’a hareketlerinde aşırı bir özgüven ve rahatlık
kazandırmıştır. Göksel Arsoy kendisinin reddettiği rolün Ayhan Işık’a
verildiğini öğrenince bu filmi seyretmeye pek fazla insan gitmez demişti. Arsoy
yanıldı ve bu seri sinema seyircilerinin en çok ilgi gösterdiği Türk filmleri
arasında yer aldı. Çoğu sinema seyircisine ”Mutluluk Hapı” gibi gelen serinin
altı filminden (1961 – 1970 yılları arasındaki) dördünde Ayhan Işık, Belgin
Doruk ile Sadri Alışık, serinin beş filminde Ayhan Işık ile Belgin Doruk
başrolleri üstlendi. “Küçük Hanımefendi” serisi Işık ile Alışık’ın dostluğunu
pekiştirdi. Bu filmlerin setlerindeki Işık ile Alışık’ın yarattıkları neşeli
ortam/atmosfer ve birbirlerine lâf yetiştirmeleri efsane halinde anlatılır
oldu. Sadri Alışık’ın yaptığı Ayhan Işık taklitlerine Ayhan Işık bayılırdı ve
bir kez daha tekrar ettirirdi.
Ayhan Işık’ın En İyi Oyunculuk Performansları “Küçük
Hanımefendi” Serisindeydi
Lütfi Akad, Ayhan Işık’ın “Küçük Hanımefendi”
serisindeki oyunculuğuyla ilgili olarak şunları söylemiştir: “Ayhan Işık ‘Kanun
Namına’da gerek ondan sonraki filmlerinde başarısızdı. Gerçi şurada bir
düzeltme yapmam gerekir ki, Ayhan Işık hiçbir filmde oynamadı diyemeyiz. Ayhan,
yalnızca tatlı, güzel, hafif, duygusal, komedi filmlerinde çok güzel oynadı.
Belgin Doruk’la birlikte oynadığı güldürüye yaklaşan tarzı ona çok yakışıyordu.
Tipi ve yüz mimikleri o tarza daha uygundu. Ayhan seyirciden işte bu
filmlerinde daha çok karşılık bulmuştur.”
Belgin Doruk yine anılarında Ayhan Işık için şunları
söylemiştir: “Yaşam boyu onunla (Ayhan Işık) benzer kaderi paylaştık. Daha ilk
günden itibaren hep sıkı dost olduk… Konuşmadan anlaştık, aynı şeylere gülüp,
aynı şeylere üzüldük. Bunlar tümüyle arkadaşlıktı. Öyle sanıldığı gibi ya da
bana sık sık sorulduğu gibi aramızda asla bir duygusal yakınlığımız olmadı. Biz
gerçekten kardeş gibiydik.”
Yakın zamanda Can Yayınları, “Küçük Hanımefendi”
serisinin baş oyuncuları Ayhan Işık ile Belgin Doruk üzerine birer kitap için
Giovanni Scognamillo’yla da görüştü. Ama bu kitap projesi gerçekleşmedi.
Alzheimer hastası talihsiz yönetmen Erdoğan Tokatlı’nın eşi Reyhan Hanımın
Ayhan Işık ile ilgili belgesel hazırlama isteğineyse Ayhan Işık’ın ailesi
açıkçası pek yardımcı olmadı.
Belirgin Kişilik Özellikleri
Ayhan Işık’ın çok tutumlu olması da bir diğer
özelliğiydi. Örnek vermek gerekirse sigara otlanması dillere destandır. Onun
için “Eli sıkıdır, cebinde akrep vardır. Cimriliğin kitabını yazmıştır,”
denmiştir. Bu konuda onlarca meslektaşı da onu yalnız bırakmamıştır.
Ayhan Işık son derece dakik ve işine saygılı bir
oyuncuydu. Bu konuda hiç kimseyi zor durumda bırakmamıştır. Oysa Ayhan Işık’ın
birçok meslektaşı setlerde onlarca insanı saatlerce bekletmekten, yapımcıların
parasını sokağa savurmaktan en ufak bir rahatsızlık duymamıştır.
Ayhan Işık ile Sadri Alışık’ın “Biz sanatkârız, işçi
olmadığımız için sendikadan istifa ediyoruz” cümlesiyle özetlenebilecek,
patronlardan yana tavır ve tutumları Türkiye’de film üretimi alanındaki çalışma
koşullarının düzelememesine karınca kararınca bir katkıda bulunmuştur.
Ayhan Işık film yıldızıyken berbat/karga gibi sesleri
ve olmayan/kıt müzik bilgileriyle kamyonla para karşılığında şarkıcılığa
soyunan, sahneye çıkan meslektaşlarını en ağır ifade ve sözcüklerle eleştirmiş,
aynı teklif kendisine gelince parayı herkesten çok sevdiğinden, hiç düşünmeden
taşınmadan şarkıcı olarak sahneye çıkmıştır. Şarkıcılık sınavı tahmin
edilebileceği gibi tam bir fiyaskodur.
Ayhan Işık için belki de hayatta en çok önem
verdiğiyse, son derece bakımlı, son derece yakışıklı, son derece fit
görünmekti. Bazı erkek meslektaşları gibi sette dolaşırken kendini bir taraftan
elindeki aynadan seyretmese de bu konuyu takıntı haline getirmişti. Yaşlı,
ihtiyar, çirkin bir insan olarak ölmeyi kendisine yakıştıramadığı bile
düşünülebilir. Aslında popülerliğini daima korumak isteyen bir film yıldızı
olduğu düşünülürse bu konuda kendisini eleştirmek haksızlık olur.
Dokuz Günde Film Çevrilebilir mi?
Yapımcı Osman Seden de şirketi Kemal Film’in zor günler
yaşadığı günlerde süper yıldız yaptığı Ayhan Işık’tan yardımını, kendilerine
bir can simidi atmasını ister. Gerisi Seden’in anlatımından: “Bana bir film
yapmasını rica ettim, cebinden bir liste çıkardı, yalan söylemeyeyim, on üç
kadar film anlaşması yapmıştı. Hiç boş vakti yoktu. Filmler arasında dokuz
günlük bir ara vardı ve istersem bu dokuz günü bana verebileceğini söyledi.
Dokuz günde nasıl film çevrilebilir ki?”
Ayhan Işık’ın kendine hayranlığı ve inanılmaz özgüveni
dillere destandır. Adeta kendi kendisine aşıktır (Narssisttir). O adeta küçük
dağları yaratmıştır. Bulunmaz Hint kumaşıdır. Dünyanın birinci harikasıdır. Bu
konuda da onlarca meslektaşı O’nu yalnız bırakmamış, hatta onu sollayıp
geçmişlerdir. Onlar asla ve asla mütevazi değillerdir.
Ayhan Işık, Hollywood’da yer edinmek gibi büyük
hayallere kapılmış ve Amerika’da Muzaffer Tema’dan daha fazlasını
başarabileceğine kendini inandırmıştır. Muzaffer Tema, Alan Ladd kadar
yakışıklıysa Ayhan Işık da Clark Gable kadar yakışıklıdır. Sonuçta Ayhan Işık
Amerika’dan büyük bir hayal kırıklığı içinde dönmüştür. Ancak son nefesini
verinceye kadar çevirdiği filmlerin tüm dünyada izlenebilmesi ve filmlerine
dünyanın her yanından güçlü sermaye gruplarının yatırım yapmaları için
inanılmaz bir mücadele vermiştir. Bu da ancak takdir edilebilir bir
davranıştır.
Ayhan Işık’ın yapımcı Turgut Demirağ’ın senaryosunu
Giovanni Scognamillo’ya yazdırdığı James Bond tarzındaki bir filmde oynaması da
söz konusu olmuştur. Bu filmde oynamayı kabûl eden ünlü Amerikalı oyuncu Jayne
Mansfield trafik kazasında ölünce film kalmıştır.
Türk Sinemasının Kara Kutusu Agâh Özgüç, Ayhan Işık’ı
Hakan Sonok’a Anlattı
Başlangıçtan bugüne Türk sinema tarihi hakkında çok
şey bilen adam, herkesten fazlasını bilen adam, Türk sinemasının tutanakçısı,
detektifi, arkeoloğu, sinema tarihçisi, arşivcisi, onlarca değerli araştırma
kitabının yazarı Agâh Özgüç, bu satırların yazarına yakından tanıdığı ve Park
Otel’de viski içerek sohbet ettiği Ayhan Işık’ı anlattı.
* Ayhan Işık’ın görünümü üzerine:
“Ayhan Işık yakışıklı, esmer, yağız, Osmanlı-Türk
erkek görünümünün en tipik temsilcisidir. Türkan Şoray ise güzel Türk kadınının
en tipik temsilcisidir.”
* Ayhan Işık’ın sırları üzerine:
“Ayhan Işık herkese karşı çok mesafeliydi ve son
derece ketum (ağzı sıkı) bir insandı.”
* Ayhan Işık’ın Ressamlığı:
“Ayhan Işık sinema oyunculuğundan önce Türkiye
Yayınevi’nin sahibi, sonradan milletvekili olacak olan Tahsin Demiray’ın
yanında ressam olarak çalışıyordu. Ayhan Işık, ‘Aşka İnanmam’ adlı çizgi
romanın yaratıcısıdır. Çizgi roman kitap olarak basıldığında kapağın üzerinde
Ayhan Işık’ın fotoğrafı vardı. Türkiye Yayınevi, Yıldız, Bin bir Roman, Çocuk
Haftası ve Yavru Türk dergilerini ve çeşitli kitapları yayınlıyordu.
Filmleştirilmiş romanlar serisi de bu yayınevine aitti.”
* Ayhan Işık’ın hayatındaki kadınlar:
“Ayhan Işık biliyorsunuz 1950’de ünlü oldu ve
1960’ların başında evlendi. Işık, ünlü olduktan sonraki ve önceki bütün özel
hayatını herkesten gizlemeyi başarmıştır. Hayatında Gülşen Işık’tan başka bir
kadın olup olmadığı bir sırdır, bir bilinmeyendir. Ayhan Işık hayatındaki
Gülşen Işık’ın varlığını bile uzun süre hayranlarından gizlemeyi tercih
etmiştir. Ayhan Işık ile Gülşen Işık’ın aşk yaşadıklarının kanıtı olan ilk
fotoğraflar bile uzun uğraşlar ve gizli takiplerden sonra gizlice ve uzaktan
çekilebilmiştir. Ayhan Işık, belki de kadın hayranlarını hayal kırıklığına
uğratmamak için hayatındaki kadını (Gülşen Işık’ı) uzun süre onlardan
gizlemiştir.”
* Ayhan Işık’ın oyunculuğu:
“Örnek vermek gerekirse Fikret Hakan iyi bir
oyuncudur. Ancak, Ayhan Işık, filmlerinin başrol oyuncusu olmasına rağmen
oyunculuk yetenekleri/kapasitesi sınırlı olduğundan kimi filmlerinde filmin
yardımcı/ikinci erkek oyuncusu karşısında ezilmiştir. Üç örnek verebilirim:
‘Acı Hayat’ta Ekrem Bora’nın oyunu, ‘Yangın Var’da Turgut Özatay’ın oyunu,
‘Aşktan da Üstün’de de Ahmet Mekin’in oyunu Ayhan Işık’ın yine aynı filmlerdeki
oyunundan daha üstündür.”
* Türk sinemasının 12 erkek starı:
“Ayhan Işık bir stardır. Bence Türk sinemasında
starlık mertebesine ulaşmış 12 erkek oyuncu vardır. Ayhan Işık, Yılmaz Güney,
Sadri Alışık, Fikret Hakan, genç kızların ve kadınların bayıldığı Muzaffer
Tema, seyirci rekorları kıran ‘Samanyolu’ (1959) filminden sonra otomobili
hayranlarınca havaya kaldırılan Göksel Arsoy, Orhan Günşiray, Cüneyt Arkın,
Tarık Akan, Kadir İnanır, Kemal Sunal ve Şener Şen.”
* Starlığa en yakın olan:
“Günümüzden starlığa en yakın duran erkek oyuncu Kenan
İmirzalıoğlu’dur. Kenan İmirzalıoğlu tipolojik açıdan adeta Ayhan Işık ile
Kadir İnanır’ın karışımıdır.”
* Hollywood yıldızları gibi yaşayan tek Türk starı:
“Bu starlardan bir tek Orhan Günşiray Amerikan
oyuncuları gibi yaşamaya çalışmıştır. 7 evlilik yaptığı gibi atları, köpekleri,
uşakları, atlarının bakıcıları, özel ayakkabı boyacısı, yatı, Levent’te
villası, son model otomobilleri ve düğmeye basılınca yatak olan barı vardı.”
* Ayhan Işık’ın Türk sinemasındaki yeri:
“Ayhan Işık’ın Türk sinema tarihinde çok önemli bir
yeri vardır; O Türk sinemasına star sistemini getiren adamdır. Yeşilçam
beylerine / ağalarına / prodüktörlerine başkaldırıp kendi kurallarını ve
prensiplerini (‘Ayhan Işık Pazar günleri çalışmaz’ gibi) onlara kabûl ettiren
adamdır. Türk sinemasında star sistemi gerçek anlamıyla Ayhan Işık’ın gelişiyle
başlar. Yaşamını ve oyunculuğunu bu temellendirme üzerine kuran Türkiye’deki
ilk oyuncudur. Star sistemi batıdan ithâl edilmiştir, ancak Ayhan Işık Türk
sineması için katıksız bir yerli malzemedir. Yani ne Muzaffer Tema gibi Alan
Ladd, ne de Nazım İnan gibi Victor Mature’nın abartılı stilizasyonunu taşır
hamurunda. Işık’ın abartısı yalnızca zaman zaman sol kaşını kaldırması, biraz
da kasılmasıdır. Ne var ki birçok oyuncuda iğreti gibi duran bu tavır, Ayhan
Işık’ta pek yadırganmaz. Çünkü Işık’ta kasılmışlık kişiliğinin ayrılmaz bir
parçası ve ağırbaşlılığının bir simgesi haline gelmiştir. Sol kaşını kaldırması
Ayhan Işık’a yakışıyordu. Aynı şeyi yapması Kadir İnanır’a yakışmıyordu,
abartılı kaçıyordu ve rol kestiği anlaşılıyordu. Kamera karşısına geçtiğinde
nereye bakacağını, en doğru açıdan bakmayı çok iyi bilen bir stardı Ayhan
Işık.”
* Ayhan Işık’ın en iyi oyunculuk performansları:
“Ayhan Işık’ın en iyi oyunculuk performansları ‘Acı
Hayat’, ‘Otobüs Yolcuları’, ‘Üç Tekerlekli Bisiklet’, ‘Kanun Namına’, ‘Ölüm Peşimizde’
ve ‘Avare Mustafa’dadır.”
* Ayhan Işık’tan iyi oyunculuk elde edemeyen
yönetmenler:
“Ayhan Işık’tan ya da başka bir oyuncudan iyi
oyunculuk alamayan yönetmenler kabahati ve yetersizliği kendilerinde
aramalıdır. Ayhan Işık’tan ya da başka bir oyuncudan iyi verim / iyi oyunculuk
alamayan yönetmen kendini suçlamalıdır. Bu yönetmenler suçu oyuncularına
yüklemesinler. İyi yönetmen odunu bile yönetir. İyi yönetmen oyuncusundan en
iyi oyunu almanın yolunu arayıp bulmalıdır. Her yönetmen ne yazık ki oyuncu
yönetemiyor. Çoğu yönetmen oyuncularını ne yazık ki sette kendi haline
bırakmaktadır. Çok şöhretli oyuncuların şöhretlerinin yönetmeni ezdiği durumlar
da vardır.”
* İyi oyunculuk ve kötü oyunculuk örnekleri:
“Lütfi Akad’ın ‘Kurbanlık Katil’inde Yılmaz Güney
hayatının en iyi oyunculuklarından birini ortaya koymuştur.
Yönetmen Nejat Saydam Türkan Şoray’dan iyi verim
alamamıştır.
Tarık Akan’ın en üst düzey oyunculuk örnekleri,
‘Sürü’, ‘Yol’ ve ‘Pehlivan’dadır.
Türkan Şoray, Ekrem Bora ve Ayhan Işık ‘Acı Hayat’ta
başarılı oyunculuklar sergiler. Ama bu filmde Ekrem Bora Ayhan Işık’tan daha
iyidir.
Kadir İnanır narsist bir insandır. ‘Selvi Boylum Al
Yazmalım’da çok iyi bir oyunculuk çıkarır; üstelik bu filmde kasılmadan oynar.
İzzet Günay’ın en iyi oyunculuk performansları
‘Vesikalı Yarim’ ve ‘Ağaçlar Ayakta Ölür’dedir.”
* Ses fakirleri ve zenginleri:
“Ayhan Işık da Fikret Hakan da etkili sesleri, çok
düzgün ve akıcı konuşmaları olmadığından başkalarının seslerini
kullanmışlardır. Onlar ses fakiridir. Allah onlardan bu yeteneği esirgemiştir.
Çetin Tekindor, Müşfik Kenter, Kerim Afşar, Cihan
Ünal, Cüneyt Gökçer, Tuncel Kurtiz, Sami Ayanoğlu, Abdurrahman Palay, Yıldırım
Önal seslerini iyi kullanmalarıyla meslekdaşları arasında öne çıkmışlardır.”
* Yüz eskimesi:
“En büyük star bile yılda 10-12, hatta 13 film
çevirirse yüz eskimesine uğrar. Ayhan Işık’ta bir ara birbiri ardından çok
sayıda (yılda 10 ilâ 13) film çevirdiği için yüz eskimesine uğramıştır. Ancak
en çok film çeviren, rekor düzeyde film çeviren Cüneyt Arkın’dır. Ayhan Işık’ta
138 filmde oynamıştır. Günümüzden bir örnek vermek gerekirse yetenekli bir
oyuncu olan Özgü Namal’da kısa bir süre içerisinde çok film çevirdiğinden bir
yüz eskimesine uğramıştır şimdiden.
Türk sinemasında yüzünü eskitmemeyi başaran tek
kişiyse Şener Şen’dir. Yüz eskimesine uğramamak için Şener Şen özel bir dikkat
ve özen göstermektedir. Son on üç yıldır sadece 3 sinema filmi çevirmiştir.
Sadece Yavuz Turgul’un senaryolarında oynamayı kabûl etmektedir.”
* Ayhan Işık’ın şarkıcılığı:
“Ayhan Işık, sahnede kötü bir şarkıcı ve kötü
şovmendi. Bir kere sahne adamı değildi. Onu sahnede izlemeye gelenler
paralarının karşılığını alamıyordu. Oysa sahne, ‘Çamlıca’nın Üç Gülü’, ‘Sazlar
Çalınır (Çamlıca’nın Bahçelerinde)’, ‘Yar Saçların Lüle Lüle’, ‘Biz Heybeli’de
Her Gece Mehtaba Çıkardık’ gibi şarkıların bestecisi Yesari Asım Arsoy’un
yeğeni Göksel Arsoy’a yakışıyordu.”
* Ayhan Işık’ın yakın çevresi:
“Belgin Doruk ile Özdemir Birsel çifti, Sadri Alışık
ile Çolpan İlhan çifti ve yönetmen Ertem Göreç de Ayhan Işık’a ailecek
görüşecek kadar yakındı.
Ayhan Işık’ın ölümünden sonra Sadri Alışık evinde bir
Ayhan Işık köşesi oluşturdu. Onun fotoğraflarının karşısına geçip kadeh
kaldırır ve içkisini içerdi. Çok yakın arkadaşlardı. Bildiğim kadarıyla
Zincirlikuyu Kabristanı’nda mezarları da birbirine çok yakın.”
* Ayhan Işık’ın cenazesi:
“Ayhan Işık’ın cenazesi benim hayatımda gördüğüm en
kalabalık cenazelerden biriydi. Bir diğeri de Adile Naşit’indi. İki cenazede de
insanlar seller gibi gözyaşı döktü. Ayhan Işık için en çok kadınlar, Adile
Naşit için en çok çocuklar ağlamıştı. Ben de Ayhan Işık’ın cenazesinde ağlayan
kadınların çeşitli fotoğrafları var.”
* Ayhan Işık’ın ölümü:
“Ayhan Işık’ın ölümü için, ‘Karısıyla problemleri
vardı, kafası bozulmuştu, çok mutsuzdu ve intihar etti’ bile denmiştir. Çok
viski içtikten sonra uzun süre güneş altında kaldığı söylenmiştir. Ancak
gerçeği hiçbir zaman bilemeyeceğiz.”
* Ayhan Işık’ın mirası:
“Karısı Gülşen Hanım ve kızı Serap Hanım bugüne kadar
Ayhan Işık’tan kalan her şeyin korunması için vakıf kurmalıydılar. Ancak bunu
ne yazık ki yapmadılar. Bugün bile vakıf kurulması için geç kalınmamıştır.”
* Ayhan Işık gözaltı torbaları:
“Ayhan Işık ölümünden kısa bir süre önce gözaltı
torbalarını aldırmıştır. Çünkü hayatını sinemadan kazanıyordu. Yine bir örnek
Cüneyt Arkın’da burnunu düzelttirmiştir. Yapımcı Nazmi Özer’de gözaltı
torbalarını aldırmıştır. O dönemde botoks yoktu, olsaydı onu da yaptırırlardı.”
* Ayhan Işık ile Türkan Şoray:
“Ayhan Işık’ın ‘Otobüs Yolcuları’ ve ‘Acı Hayat’taki
rol arkadaşı Türkan Şoray’la tanışmasının çok ilginç bir öyküsü var. Türkan
Şoray, henüz hiçbir film çevirmediği günlerde, sadece bir sinema seyircisi ve
meraklısı olarak, Ayhan Işık’ın film setine geliyor ve ondan imzalı bir
fotoğrafını istiyor. O’nu çok beğenen Ayhan Işık’ta yönetmen yapımcı Memduh
Ün’e Türkan Şoray’la film çevirirse çok kazançlı çıkacağını ve hemen ona başrol
vermesini söylüyor. Ancak Memduh Ün, Türkan Şoray’ı tombul ve burnu biçimsiz
bularak ‘Ölüm Peşimizde’de oynatmıyor. Rol Fatma Girik’in oluyor. Yani Memduh
Ün’ün sevgilisinin.”
* Yurt dışında iş bulmak ve kendi işini kurmak:
“Türk sinemasının oyuncularından bazıları yabancı
filmlerde de iş bulmuşlardır. Feridun Çölgeçen ile Muzaffer Tema, Amerikan
filmlerinde, Fikret Hakan’da İtalyan filmlerinde rol almıştır.
1972 ile 1974 arasında ikincisinde ve üçüncüsünde
güzeller güzeli Nastassia Kinski’nin çirkin babası Klaus Kinski’nin başrolde
olduğu üç İtalyan filminde (‘La mono che nutre la morte-Ölümün Nefesi’,
‘L’amico del padrino-Babanın Arkadaşları’, ‘Le amanti del mostro-Canavarın
Sevgilisi’) oynayan Ayhan Işık’ın bir de yapımcılık serüveni var. Yapımcılık
yaptığı filmlerin hiçbiri önemli film değildir. Hepsi çok kötü filmlerdir.
Ayhan Işık yapımcılıkta başarısız olmuştur. ‘Haşhaş’ (1975), ‘Harakiri’ (1975),
‘Kana Kan’ (1976) ve ‘Örgüt’ (1976) bu serüvenin ürünleriydi. İlk üçünü Ertem
Göreç, sonucuyu bizzat Ayhan Işık yönetti. Dördünde de Ayhan Işık başroldeydi.
‘Haşhaş’ta Sadri Alışık, ‘Harakiri’de Mehmet Ali Erbil’de oynuyordu. Bu filmler
sinema seyircisinden hemen hiç ilgi görmedi. Bu filmlerin haklarını bir ara
Ümit Utku almıştı. Sonra Ayhan Işık’ın karısı Gülşen Işık filmleri Ümit
Utku’dan geri aldı. Galası Beyoğlu Saray Sineması’nda İstanbul’un en seçkin ve
önde giden ailelerine yapılan ‘Haşhaş’taki grup seks/orji sahnesi galaya
katılanlar üzerinde şok etkisi uyandırmış ve bu ailelerin pek çoğunun yüzünün
kızarmasına yol açmıştır.”
Yararlanılan Kaynak kitaplar:
* “Osman Fahir Seden’le Türk Sinemasında Düet” Yazan:
Gülşah Nezaket Maraşlı; Elips Kitap.
* “Küçük Hanımefendi Belgin Doruk / Acı Dolu Yıllar”
Yazan: Bircan Usallı Silan; Ad Yayıncılık.
* “Işıkla Karanlık Arasında” Yazan: Lütfi Akad; İş
Bankası Kültür Yayınları.
* “Şöhret Bir Zamanlar Türkiye” Yazan: Şemsi Sılkım;
Sam Yayınları.
* “Kahkaha ve Hüzün: Sadri Alışık” Yazan: Kurtuluş
Özyazıcı; Dost Kitabevi & Ankara Sinema Derneği.