“İnsanların hesabı kimden sorulur bilmem/ Ama morların hesabı benden sorulur, benden...” diyen Bedri Rahmi’den, “Begonvil boy vermiştir şimdi/ Yasemen basmıştır Bodrum'u/ Kokusu geldi rüzgârın/ Bi' kelebek öptü boynumu” diyen Sezen Aksuya gezinirken soru şu: “Mor renk neden önemli?


 

“Yeşilden, mordan, pembeden

Yosundan, yapraktan, yoncadan

Bahar inceden inceden..

Paris baharı bu, bulanık

Serde ressamlık var azıcık.

Bütün gün mor üstüne çalışmışım,

Boğazıma kadar mora gömülmüşüm.

Kulağımda bir akordeon sesi, mosmor.

Çok uzaklarda bir yüz morarıyor

Canımın acısı, dizimin sızısı mor

Kırk yıllık emektar başağrılarım mor

Seine Nehri bal rengi, Eiffel Kulesi mor

Kanlıca sırtlarında akşam oluyor..

 

Mor deyip geçme, belalı renk musibet

Yeryüzünde ne kadar insan varsa, bir o kadar mor

Menekşenin moru, mavzerin moru

Suya dökülmüş mazotun moru

Neftin moru, ziftin moru, asfaltin moru

Sıfırın altında yumulmuş çocuk ellerinin moru

Ela gözlere konmuş murdar sineklerin moru

Karadutun moru, karamumun  moru, kuzgunun moru.

Telgraf tellerinde petekkıranlar,

Buğday tarlasında devedikenlerinin moru,

Yeryüzünde ne kadar insan varsa bir o kadar mor..

İnsanların hesabı kimden sorulur bilmem

Ama morların hesabı benden sorulur, benden...”

Evet, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun dizeleri. Kaç yıl önceydi anımsamıyorum, Yapı Kredi Yayınları Bir Kitap/CD çalışması yapmıştı. “Büyük İnsanlık kendi sesinden şiirler” adlı çalışma.

Nâzım Hikmet sorar:

Başlayayım mı Üstad?

Bedri Rahmi yanıtlar:

Başla Reis!

Bedri Rahmi ve Nâzım hikmet 1961 yılında Paris’te bir araya geliyorlar.

Bedri Rahmi “Patırtı yapmayın” diyerek başlıyor “Yeşilden mordan pembeden”

Şiirine, sonra Nâzım’a bırakıyor mikrofonu. Nâzım 55 şiirini soluksuz okur.

O gün bugün nerde bir Mor renge rastlasam Bedri Rahmi belirir kulağımda o hoş sedasıyla… Sadece mor değil, pembe, lila, mora çalan ne varsa.

Geçtiğimiz günlerde Twiter’da bi paylaşım vardı. Dünya’da 191 ülke olduğu (doğrusu 208) bunların hiçbirinin bayrağının mor olmadığı iddia ediliyordu. @sıradışıbilgiler adlı kullanıcı, yorum bölümünde buna bir de açıklık getiriyordu.

“Mor rengin ilk kez bugünkü Suriye ve Lübnan'ın Akdeniz kıyı şeridinde yaşamış olan Fenikeliler tarafından kullanıldığı tahmin ediliyor. Lübnan sınırları içerisinde kalan Sur antik kentinde bulunan salyangozlardan 1 gram mor boya elde edebilmek için on binlerce salyangoz gerekiyordu. Mor renk yüzyıllar boyunca Murex olarak adlandırılan deniz salyangozlarından elde edilen pigmentlerle üretilmişti. Morun ağırlığından daha fazla altına mâl olması, tarih boyunca bu rengin kraliyet ve imparatorluk rengi haline gelmesini de sağladı.

1553 - 1603 yılları arasında İngiltere Kraliçesi olan I. Elizabeth, kendisi ve kraliyet ailesi dışında kalanların mor renkte giysiler giymelerini yasaklamıştı. Hatta morun en zarif tonlarında bile boyanmış kıyafet giymeye cüret eden “halktan” kişiler, imparator fermanıyla vatan haini sayılıyordu. Elizabeth döneminde yarım kilo mor boyanın değeri 1,5 kilo altın kadardı. Bu da bugünün altın fiyatlarıyla hesaplandığında yaklaşık 56 bin dolara denk geliyor. Mor rengin bu astronomik değeri, hiçbir ülke ya da krallığın bayraklarında mor renk kullanmamasına yol açmıştı.”

Arkeleog olarak bildiğim Selahattin Aydın ise; Mor rengin güçlüğü için kraliyet rengi olduğunu doğrulamış, bayrak olayına ise bizden bir örnek vermiş. “ Mor için en önemli yerlerden biri Demre’deki Myra’dır.”

Bizim Arif Afşin var. Konyaaltı Çiçek. Manavgat’a begonvil almaya gidiyormuş. “hadi” dedi, gittik. Kimse bana “bu begonviller mor değil” demesin. Geçmişte bodrum sarmaşığı dediğimiz begonvilleri yediririm. Onlarca dönümlük Begonvil serasında fotoğraf çekerken sadece Bedri Rahi değil, Sezen Aksu’yu da andık efendim.

Begonvil boy vermiştir şimdi

Yasemen basmıştır Bodrum'u

Kokusu geldi rüzgârın

Bi' kelebek öptü boynumu

Sen şimdi gerdanını maviye

Göğsünü bir yelkenliye

Gönlünü ilk önüne çıkan yaz seferine

Bağlamışsındır, ah

Vurunca dibine sakız rakısının

Biraz da ağlamışsındır

Benim yerime de sev

Bekletme hayatı

Bu kadarına razıysan yaşa gitsin

Kaç kişiyiz savunan sevdayı?

Gözüme ilk damlası düştü

Gelecek sonbaharın

Yeni bir sayfanın öncüsü

Bakalım ne hediyesi zamanın