Macar Başbakan Viktor Orban'ın hayali olan Ukrayna Rusya arasındaki savaşı bitirecek ateşkes ve barış anlaşmasını, Orban'ı ekarte edip, Türkiye sonuçlandırsa da, Gabar da petrol fışkırsa da, Yusuf Dikeç olimpiyatlarda gümüş ya da altın madalya kazansa da, Rus ABD esir takasında Türkiye arabuluculuk yapsa da, ABD kuruluşları Space X'e ya da NASA'ya 55 milyon dolar ödeyip uzay boşluğuna T.C. vatandaşı çıkarsak da, tüm bunlar T.C. halkının yaşam standartlarına direkt, olumlu etki edebilecek gelişmeler değildir...Hatta belediyeler SGK'ya olan geçmiş borçlarını kapatsa, bu gelişmenin bile, halkın ekonomik durumuna, evinde kurduğu ya da kuracağı  sofraya ya da evindeki buzdolabındaki yiyecek içecek çeşitliliğine, zenginliğine  olumlu bir yansımasının olması beklenmemelidir...Çünkü ülkenin gelir kaynaklarından dar gelirlilerin, emekçilerin, emeklilerin, asgari ücretlilerin yararlanmasına gönlü asla razı olmayan oligarşik ve otokratik bir düzen, idare 2002'den bugüne İsviçre saati gibi tıkır tıkır işletilmektedir...

Çin, ABD, Rusya, Japonya, Güney Kore, Almanya, İngiltere, Brezilya, Hindistan, Tayvan, Singapur, Fransa, Suudi Arabistan, Kuzey Kore, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Kuveyt,İsrail gibi ülkeler Mars gezegeninde ve Ay'da koloniler, şehirler kurmak için planlar, hazırlıklar yaparken bizler nelerle uğraşıyoruz?

Atatürk Orman Çiftliği ve birkaç milyar dolarlık yatırımla ortaya çıkan Yeşilköy Atatürk Havaalanı ne yazık ki son dönemde yok edildi, harap edildi, bozuk para gibi harcandı...

Murat Ülker, 2023 sonbaharında Yıldız Holding'in 2018'de 7 milyar dolar tutarında olan borçlarını 1 milyar dolar seviyesine indirmeyi başardığını açıklamıştı...

Ekrem İmamoğlu'ndan önce 2019 başında AKP döneminde İstanbul Büyükşehir belediyesinin  borcu yaklaşık 4 milyar dolardı, hatta bunun biraz üzeriydi...

Türk Hava Yolları'nın (THY) borç toplamı 2020'de 14,1 milyar dolardı...THY 2022'de borcunu  8.7 milyar dolara, 2024 başı itibariyle 7.3 milyar dolara kadar indirdi...Ancak ülkemiz, halkımız, şirketlerimiz borca batık durumdadır...

Ülkenin, şirketlerin dış borçlar toplamı trilyon dolarlara doğru tırmanırken saltanat tutkusu, lüks yaşam sürdürme hırsı, ısrarı ve "itibardan tasarruf olmaz" ilkesi hükümet ve yüksek bürokratlarca baş tacı edildi...

Atatürk'ün kurduğu İş Bankası'na el konmak isteniyor...

Sosyal medyada ne yazık ki Anıtkabir'in bulunduğu yerden kaldırılmasını isteyen pek çok paylaşım yapıldı ve yapılıyor...

Sosyal medyada hilafet, halifelik, padişahlık isteriz,  
hilafet, halifelik, padişahlık yönetim sistemi geri gelsin haykırışları var!

Velev ki Türkiye Cumhuriyeti'nin lideri kendini halife ilan etti...Hangi İslam ülkesi ve iki milyar Müslümandan hangisi bunu kabul eder ki? Kim bunu onaylar ki?

Ayrıca neden kabul etsinler? Senin halife ilan edeceğin kişinin ne gibi bir özelliği, öne çıkan hangi yeteneği, üstünlüğü, donanımı, küresel başarısı var?

Hilafet, halifelik, padişahlık isteriz, bunları geri getirmek istiyoruz diyenlere şunu sormalı: 

Pakistan, Azerbaycan, Bangladeş, Malezya, Endonezya gibi nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan ülkelerden, Kafkasyadaki Türki cumhuriyetlerden hangisi 1974-2024 arasında Kıbrıs Türk devletini kabul etti, onayladı? 

En çok nüfusa sahip Arap ülkesi Mısır'la bile Türkiye'nin ilişkileri çok uzun yıllardır fena halde sorunlu...2011'de kurulan ve 2014'te Mısır ordusunun "ülkede (Mısır'da) iç savaş çıkarmak için her şeyi, her türlü eylemi yapan parti" olarak suçladığı ve kapattığı Mısır Özgürlük ve Adalet Partisi'ne AKP'nin verdiği destek Mısır'ı yönetenlerin hafızasında ne yazık ki yaşıyor!

Mısır, Suriye, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ile bozulan  ilişkileri 2002'den bugüne tek başına iktidarda olan CHP ezici çoğunluk hükümeti (!) mi bozmuştu?


Atatürk'ün en çok önem verdiği Laiklik ilkesinden çok partili hayatla birlikte (1950'den itibaren) ne yazık ki vazgeçildi...

Atatürk büyük,sınırsız, sonsuz iyi niyetiyle, yüce gönüllüğüyle 1934-1935 döneminde Ayasofya'nın Türk halkına döviz geliri getiren bir çeşit turistik darphane olmasına karar vermişti...

1969'da Süleyman Demirel'i devirip Adalet Partisini ele geçiremeyen Necmettin Erbakan Atatürk'ün Ayasofya müzesi kararını kendisine bağış ve seçmen bulabilmek için uzun yıllar boyunca eleştiri, istismar, polemik konusu haline getirdi...

Ülke 1950'de Saidi Nursi'nin hükümete verdiği fetvalarla yönetilmeye başlandı...

Yeterince yangın söndürme uçakları ve helikopterleri satın almadık, dört bir yana beş yıldızlı saraylar inşa ettik...Böylece ormanlarımızı feda ettik...

Yanan, yakılan  ormanların sahalarına turistik tesisler konut siteleri inşa ettik...

Atatürk ağaçlara ve ormanlara çok değer verirdi ve onları çok severdi...

Bir zamanlar (Eski Türkiye) en azından orman fukarası ülke değilken, artık Orman yoksulu ülke konumuna düştük...

Yeraltı sularının giderek daha derinlere kaçması ve oluşan devasa obruklar ülkemizin geleceği hakkında çok anlamlı ve çok fena şeyler fısıldıyor...

Yakın zamanlarda 250.000 dolar veren yabancı ülke vatandaşlarına T.C. vatandaşlığı satıldı...

Ülke sınırlarını çevreleyen mayın tarlaları temizlendi, açık sınır, yol geçen hanı ve sığınmacı toplama kampı olma politikası izlendi...

Öte yandan pek çok sözde yazar  tarihi gerçeklere, belgelere yaslanmayan "tarihi" romanlar ürettiler!

Atatürk'ün söylemediği, gerçeklerle hiçbir alakası olmayan binlerce sahte söz,nutuk, tirad uyduruldu, bu uyduruk  ve sözde sahte külliyat dört bir yana kanalizasyon gibi yayıldı... 

Atatürk hakkında yalan, uyduruk, yanlış sahte dedikodular ne yazık ki çok yaygın...

4 Ocak 2024 tarihinde bir Instagram kullanıcısı tarafından yapılan paylaşımda Atatürk’ün Hz. Muhammed’in mezarını yıkıp yerini değiştirmek isteyen Suudi Kralı’na bir telgraf çektiği öne sürüldü. 

Söz konusu mektup uzun bir süredir sosyal medyada paylaşımda. 

İddiada yer alan mektup tersine görsel arama ile aratıldığında 2017 yılında yazılmış bir haber bulunuyor. 

Haber incelendiğinde 2017 yılında da aynı görselin internette dolaşıma girdiği görülüyor. Anahtar kelime araması ile aratıldığında ise 2013 yılında X platformunda aynı iddianın paylaşıldığı görülebiliyor.

İddianın günümüzde tekrar ortaya çıkmasına ortam oluşturan olay ise Aralık ayında Riyad’da yaşanan Süper Kupa Krizi. 

Galatasaray ve Fenerbahçe’nin karşı karşıya geleceği Turkcell Süper Kupa finali Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da oynanacaktı. 

Maçın başlamasına saatler kala Suudi yetkililerin Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" ve "Ne mutlu Türk'üm diyene" sözlerinin yer aldığı pankartlara ve takımların ısınmaya Atatürk temalı tişörtlerle çıkmasına izin vermediği bilgisi internette yayıldı. 

Bunun üzerine Galatasaray ve Fenerbahçe Kulüpleriyle Türkiye Futbol Federasyonu’nun ortak açıklaması ile maçın iptal edildiği duyuruldu ve kulüpler Türkiye’ye döndü. 

Bu olaydan hareketle sosyal medyada eskiden yayılan ve iddia konusu olan mektup, “Atatürk’ün Suudi Arabistan  Kralı’na yazdığı Mektup” olarak tekrar paylaşılmaya başladı.Sosyal medyada uzun yıllardır dolaşan yalan ve sahte mektubun sunumu şöyle: 

“Hz. Muhammed’in mezarını yıkıp, yerini değiştirmek isteyen zamanın Suud kralına Atatürk’ün kendi el yazısı ve imzasıyla çektiği telgraf.

Not: Yazıya başlarken Krala sayın kelimesini kullanılmıyor...

Güya Atatürk'ün yazdığı sözde mektup: 

"Suud kralının dikkatine! Tarafımıza ulaşan haberlere göre Allah’ın sevgili ve özel kulu, elçisi peygamber efendimiz HZ. Muhammed Mustafa'nın kabrini yıkıp yerini değiştirecekmişsin. O mezarın tek taşına dokunursan Kurtuluş Savaşı’nı bırakır ordularımla aşağı inerim."

26 Haziran 1919
Mustafa Kemal ATATÜRK 

Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk (1916-1922) isimli eser. Kitapta Atatürk ile ilgili telgrafların metne dökülmüş versiyonları yer alıyor.  

İddiada mektubun 26 Haziran 1919 tarihinde gönderildiği öne sürülüyor. 

1916-1922 tarihleri arasında gönderilmiş telgraflarda bahsi geçen mektup yer almıyor. 

Soyadı Kanunu 1934’de yasalaştı...

İddiada yer alan bir diğer tarihsel çelişki ise söz konusu telgrafta Gazi Mustafa Kemal’in Atatürk soyadını kullanması. 

Soyadı kanunu 21 Haziran 1934’de çıkarıldı. TBMM tarafından, Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya "Atatürk" soyadı verilmesi ise Soyadı Kanunu'nun kabul edilmesinden üç ay sonra, 24 Kasım 1934 tarihinde gerçekleşti. 

Atatürk’ün 1919 yılının Mayıs ayında Dokuzuncu Ordu Müfettişliği’ne atandığı bilgisi de göz önünde bulundurulduğunda, eserde yer alan ve Haziran ayında gönderilen telgrafların çoğunun “Dokuzuncu Ordu Kıta’âtı Müfettişi Mustafa Kemal” imzası ile gönderildiği görülüyor. 

Telgrafın yazıldığı iddia edilen tarih ile tarihsel gerçekler arasında uyuşmazlıklar var. 

Suudi Arabistan’ın kuruluşu 1932, Suud Kralı’na gönderildiği iddia edilen telgrafın tarihi ise 1919.

Mustafa Kemal Paşa’ya Atatürk soyadı 1934 yılında verildi. 1919 yılında yazılan bir telgrafı Mustafa Kemal Atatürk olarak imzalaması mümkün değil.

KARA CAHİLLİK PAÇAMIZDAN AKIYOR!

Facete çok çeşitli Türkçe gruplarda Bernard Adenaur adında çok meşhur bir Alman siyasetçiden bahsediliyor...

Her gün hiç bıkmadan usanılmadan Bernard Adenaur şunu demişti, Bernard Adenaur bunu demişti diye yüzlerce, binlerce paylaşım yapılıyor...

Böyle biri yok...

Bahsedilmeye çalışılan meşhur kişi Konrad Hermann Joseph Adenauer.... 1876-1967 arasında yaşadı...1949- 1963 döneminde batı almanya başbakanıydı...30 Ekim 1961 tarihinde Türkiye ile Almanya arasında işgücü göçü anlaşması imzalandı...

Bernard Adenaur diye biri ne yazık ki yok!