Evlerimizdeki çamaşır ve bulaşık makinelerinin, insandan daha kıymetli olduğunu toplum kabul etmiş bulunuyor. Bilinmektedir ki, evlerimizde çamaşır ve bulaşık suları kireç tutmasın diye apartmanlarda, sitelerde tuzla arıtma yöntemleri kullanılmaktadır. Bunun sakıncalarının ne olduğunu biliyor muydunuz? Tuzun kimyasal formülü NaCl olarak bilimde yerini almıştır. Suyun kimyasal formülü de H20 dur. Suyun kalitatif ve kantitatif yapısında da kalsiyum (Ca + Mag) magnezyum+ toprak alkaliler
Suyun ve mineral değerler vardır.
Tuz maddesini devreye sokarak suyun arıtılması durumunda tuzun Na'sı, yani sodyum maddesi belli miktarlarda suda residü olarak kalıcılık sağlar.
Yaptığımız araştırmalara göre, pet şişe ve plastik kaplarda satılan suların durmadan zam yapması sonucunda tüketici mali bakımdan zorlanması nedeniyle, özellikle yaz aylarında deki musluklardan şişe doldurarak dolapta soğutmaktadır. Soğuk su biraz olsun nefaset bakımından iyileştirilmiş olduğundan tüketici yaz aylarında arıtılmış suyu içme suyu olarak kullanmaktadır.
Arıtılmış sudaki suni sodyumun bedende dolaşıma iştirak ettiğinde bilhassa 50-60 yaşlarını aşan insanlarımızda tansiyonu olumsuz etkilediği bilinmektedir. Doğal kaynak sularında kalsiyum, magnezyum, doğal sodyum bir takım alkali ve mineral maddeler zaten mevcuttur.
Fakat insanlar günümüzde bir arıtma modası geliştirmişler, sitelerde bahçıvanlar, çim biçiciler apartman temizliğini yapan görevliler aynı zamanda sitenin yahut apartmanın arıtma sistemine çuval çuval tuz dökerek halkın sağlığını çöpe atmaktadırlar. Tabi ki o insanların zerre kadar suç ve hataları yoktur. Hatalı ve kusurlu olan o yapı sistemini yönetenlerdir. O personel grubunun, nede  ,genel olarak yöneticilerin bu işlerle uzaktan yakından ilgisi ve bilgisi yoktur. Halbuki bu memlekette çevre ve şehircilik il Müdürlüklerimiz, sağlık müdürlüklerimiz, belediyelerimiz, aile hekimliklerimiz hatta ASAT’ımız var.
1593 sayılı U.H.K.  (Umumi Hifzıssıhha kanunumuz) var. Kanunun ilgili maddesi ve içme sularının koruma yönetmeliğine ve Ana yasamızın ilgili hükmüne göre de halkımızın temiz suya ulaşma hakkı mevcuttur.
Ben bir sade vatandaş ve bir odanın mensubu, bu ve benzeri konularda naçizane teknik bir adamım. Devlet beni ve emsallerimi bu işler için yetiştirirken milli kaynaklarımızı seferber ederek bir yatırım yaptığına göre ben de bunları yazıp söyleyerek halkımı bilgilendirmeliyim. Bu benim meslek yeminimin bir gereğidir. Vicdani ve insani bir sorumluluk, aynı zamanda evrensel bir görevdir.
Artık daha fazlasını ilgili kurumlarımızın kıymetli insanlarından beklemeliyiz.
Bu işin dahası da var. Tuzla arıtma sonunda Fazla tuzun geri yıkanması sırasında boşa ne kadar temiz su akıtıldığını biliyor musunuz, söyleyelim; mesela 25 dairelik bir apartmanda tamamen boşa 4-5 ton su sarfiyatı yapılmaktadır. Kentimizin nüfusu mesela 3-4 milyon ise, bir ailede 4 kişi var ise Antalya'da bir sortide bir milyon m3 su sarf ediliyor demektir.
Kentlerimizi (insanlarımızı) ekonomik bakımdan korkunç su gerçeği sarmış bulunmaktadır. Kurumlarımız, STK ve Üniversitelerle iş birliği ederek bu ve benzeri konularda mutlaka araştırma çalışmaları yapmalıdırlar.
(Bundan sonraki yazım; kent boyutunda kanalizasyon yoluyla boşaltılmış durumdaki septik çukurların revize edilerek yağmur suyu toplama çukurları haline getirilmesi yolunda neler yapılması gerektiği yolunda projelerden söz edeceğim.)