'Antalya'nın gerdanlığı'

 
Falezlere bu isim veriliyor.
 
Başka ülkelerde Antalya falezlerinin yavrusu bile olamayacak mekanlar allanıp pullanıp para basar hale getirilirken, Antalya bu doğal güzelliğini hızla katlediyor, falezlerin bulunduğu alanlarda tehlike çanları da çalmaya devam ediyor.
 
Şurası bir gerçek ki falezleri yapılaşmaya açmak cinayetle eşdeğer..
 
Falez cinayeti 1970'li yıllarda başladı.
 
Muratpaşa Belediye Başkanı Süleyman Evcilmen'in de söylediği gibi falezlerin imara açılmasında yegane suçlu belediye meclisleri.
 
Hep şunu yazdık falez ve yeşil alan cinayetleriyle ilgili olarak:
 
"Belediye meclislerine bisikletle gelenler, mercedesle gittiler."
 
Akıl almaz imar tadilatlarına parmak kaldırıp, imza attılar.
 
Antalya'nın doğal zenginliğini halkın gözünün içine baka baka yok ettiler, bitirdiler.
 
Geçmişte grev yapan belediye başkanları ve belediye meclisi üyeleri bu vebalin altında kolay kolay kalkamazlar.
 
Bu noktada kimi zaman timsah gözyaşları dökenlerin olduğunu da biliyoruz.
 
Siyasi rant, koltuk kaygısıyla falezlerin taşıyamayacağı dev blokların yapılmasının yolunu açanların bugün vicdanları sızlıyor mu bilinmez ama, onlar için 'günahkar'  kelimesi bile hafif kalır.
 
Talya Oteli ile başlayan falez katliamının bugün geldiği noktayı anlatmaya sanırım gerek yok.
 
Özellikle Lara bandında gözümüz gibi korumamız gereken falezlerin durumu gerçekten içler acısı.
 
Cumhuriyet Caddesi ve Konyaaltı Caddesi'nde de falezler üzerine dikilmiş dev bloklar var.
 
Aralarında yıkılan eski Devlet Hastanesi ve Sağlık Koleji'nin de bulunduğu bölümde falezlere nasıl kıyılıyorsa, dünyada bir benzeri bulunmayan ticarileştirilmiş Atatürk Parkı'nda resmen cinayet işlendi.
 
Oradaki ticari işletmeler, falezleri kırarak, oyarak, parçalayarak hem yapılaştılar, hem de üzerine
titrememiz gereken falezleri param parça ederek plaj yaptılar, denize iniş merdivenlerini konuşlandırdılar.
 
Deprem sevimsiz bir kelime.
 
Sel felaketi de öyle..
 
Doğa olaylarına karşı direnmek güç ancak falezler üzerinde her türlü olumsuzluğu sergiledikten sonra depremin ve selin arkasında sığınmak ta olanaksız.
 
Bugün Konserve Koyu'nda, Cumhuriyet Caddesi'nde ve bir türlü yıkmaya cesaret edemediğimiz Kadınyarı bölgesindeki İl Özel İdaresi binasında yaşanan sıkıntının kaynağı falezleri acımasızca katletmenin bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor.
 
İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cem Oğuz, çok haklı bir çağrıda bulunarak, "Falezlere ruhsat vermeyin" diyor..
 
Şimdiler de falezler üzerindeki yapılaşmaya izin verilmiyor ama geçmiş de gerekli plan tadilatını yaptıran, binasını diken ve ruhsatını alanlara mani olmak ta olanaksız.
 
Pekala falez cinayetinin hesabını kim nasıl verecek?
 
Atı alan Üsküdar'ı çoktan geçti..
 
Falezler de elden gitti..
 
Zararın neresinden dönülürse kar, olaya bu açıdan baktığımızda Cem Oğuz'un çağrısına yerel yönetimlerin duyarlı yaklaşması gerektiğini vurgulamak lazım.
 
Antalya, falezleri korumak, turizme açmak ve gelecek kuşaklara daha fazla yıpratılmadan bırakmak için özverili davranmalı, falezlere sahip çıkılması konusunda toplumsal bir bilinç yaratılmalı, ortak akılla falezlerin temelli bizi terk etmesine izin vermeyecek önlemleri ivedilikle almak durumunda.
 
Antalya'da bu kadro ve enerji fazlasıyla var, yeter ki aklı selim düşünülsün, yeter ki siyasi kaygıdan uzak hareket edilsin.
 
Ötelersek, görmemezlikten gelirsek, iş işten geçmiş olur..
 
Olası bir doğal felakette falezlerin bulunduğu alanların ne hale geleceğini düşünmek bile ürkütücü.
 
Kimse bunu aklından çıkarmasın..
 
Yarın çok geç olabilir..
 
Tez zamanda aklımızı başımıza alalım..
 
Sonra dizlerimizi döveriz.