Bugün de Bayram, taaaa Anadolu'nun göbeğinden, Ankara'dan çıkıp, alıcı bir gözle yolları, belleri, köyleri, şehirleri geze geze bu kez de yine güneye geldik; hısım, akraba, eş dost görmeye, olabildiğince de bayramlarını kutlamaya.
İnsanın aldığı terbiye, eğitim ve kişiliği, çevresi ile yaşam biçimini de belirliyor.
Her ne kadar büyük şehirde yaşasak, kırsal bir kültürün üstüne baya da olsa bir burjuva kültürü ve yaşam biçimi eklesek de, gözümüz ve gönlümüz Anadolu'nun kenar kuytu köşelerinden ayrılmıyor ve gözümüz hep oralarda ve oraların insanlarında.
Ülke ve yurttaşı için artık olaylara, 31 Mart öncesi ve sonrası diye düşünmek ve bakmak gerek.
Seçimlerden önce her ne kadar çok manipülasyon yapılsa da, her cenah kendi tarafı için bir çok şey söylese de, yaşamın gerçekliği bütün ağırlığı ile insanların üzerine çöktüğü için seçimler ile birlikte ortaya döküldü.
Her ne kadar anasının evinin avlusundan, sokağından çıkmamış birileri, şehirlerdeki, köylerdeki sıkıntı ve sorunlardan bahsetse de, üç kuruşa yalan söylediğinin farkında değil.
Doğrudur, benim de çocukluğum dönemi olan 1970'lerde yağ kuyruğu, mazot kuyruğu var idi ama bunları herkes cebinde parası var iken bulamıyordu.
Bu durum dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ve yardımcısı Necmettin Erbakan Hükümetinin Kıbrıs Harekatı ve Afyon Ekim yasağına uyulmadığı için ortaya çıkan bir durum idi.
Bu arada biz kırsal kesimliler öyle bir takım margarin yağlarını yemediğimiz (Analarımızın yaptığı tereyağı ve pazardan alınan zeytin yağları vardı) için bu yağ kuyruğu da, mazot dışında, pek çoğumuzu ilgilendirmiyordu. Ortalıkta üç kuruşa yalan söyleyenlerin analarını, babalarını o gün, ilgilendirmediği gibi.
Seçim öncesi insanlarda garip bir kaygı durumu vardı. Belki de yıllardır yaşananlar karşındaki çaresizliğinden.
Her ne oldu ise ise olmuştu bu seçim sürecinde, sanırım Anadolu insanının bir şeyler "canına tak demişti"!..
Kazananın da kaybedenin de şaşkınlığı içinde; uzun yıllardır ilk defa, siyasetten uzak, kendi halinde sıradan insanlardan bir siyasi edasıyla yorumlar geliyor, insanlar seçilenlerden ve siyasilerden bir umut bekliyordu.
Hiç bir şeyin artık eskisi gibi olmayacağı kesin. Bundan sonra iktidar da devletin kaynaklarını yandaşlardan kısıp, biraz da halka vermek durumunda. Bunu siyasetin İktidar kanadının profesyonelleri görmezlikten gelmeye çalışsa da, seçmen tabanı zorlayacaktır.
Kitlelerinin mutluluk ve umut kaynağı olan yerel seçimin kazananları ise, bu kazanma, 'başarı' sarhoşluğunu tez zamanda artıp, başlarını iki ellerinin arasına alıp düşünerek olayları analiz edip, süreci yönetmenleri gerekir.
Önceki dönemlerde yaşanan krizler, yurttaşların kırsal kesimlerde daha yoğun yaşadığı dönemler idi.
Oysa bu dönemde insanlar kırsaldan kentlere göçleri ucuz işgücü olmaları için özendirilmiş, zamanla da bu göç zorunlu hale gelmiştir.
Kırsalda yaşamlarını zorlayan ekonomik şartlar, şehirlerde çaresizliğin içine itmiş, artık sıradan bir yurttaş bile ekonomi yorumcusu olmuştur.
Siyasilerin umurunda mıdır bilemem ama dönemlerin ve günümüz dünyasının farkına varmalarında büyük yarar olacaktır.
Yoksa milyonlarca insanın ve koskocaman bir Ülkenin vebali boyunlarındadır.
ANADOLU DERTTEN KURTULUR MU?
İbrahim Uysal
Yorumlar