Antalya, Yeşilçam'ın dibe vurduğu günlerde bize sahip çıktı Türk Sineması'na..
Darbe dönemleri ve 'Sansüre hayır" protestosu dışında aralıksız düzenlendi Antalya Altın Portakal Film Festivali.
Yarım yüzyıla yakın bir süre festivali yaşatmak elbette övgüye değer.
Övgünün en büyüğünü ise Antalyalılar hak ediyor.
Antalya halkı, kimi yıllarda dışlansa da, festival kapalı kapılar ardında yapılsa da sahiplendi Türkiye'nin en uzun soluklu sinema etkinliğini.
"Altın Portakal Film Festivali kurumsallaşmalı" düşüncesi haklı olsa bile belediye olmadan geride kalan 48 yılda bağımsız olarak düzenlemek mümkün olmadı.
Çünkü bu tür etkinlikler para olmadan yapılamıyor.
Antalya Altın Portakal Film Festivali'ni belediye desteği olmadan düzenlesin anlayışıyla bu kentin kültür ve sanatına kol kanat gerenler tarafından kurulan Antalya Kültür ve Sanat Vakfı (AKSAV) bir türlü ayaklarının üzerinde duramadı.
Ekonomik açıdan güçsüz kılındı, siyasi rant düşüncesi öne çıktığı için de hem belediyelere, hem de merkezi yönetimine el açan bir kurum haline dönüştürüldü.
Kötü yönetildiği dönemler de oldu.
Kültür ve sanatla uzaktan yakından ilgisi olmayan kişiler yönetimlerde ve organizasyon kurumlarında görev aldılar.
Kimilerinin hem maddi, hem de sosyal alanda kartvizit olarak kullandığı AKSAV, borç içinde kaldı, defalarca haciz geldi, sonunda sadece bir tabela kurumu konumuna düşürüldü.
Gerçek şu ki AKSAV'ı bu hale düşürenler, siyasi otoritenin şakşakçısı olmaktan öte bir yetileri olmayanlar, sağa sola çamur atarak borç batağına sürükledikleri AKSAV'ı şamar oğlanına çevirdiler.
Şurası yadsınamaz bir gerçek ki Antalya'nın kültür ve sanatına herhangi bir çıkar düşünmeksizin hizmet etmek isteyenler, siyasi otoritenin yanlış tercihleri sonucu kimi kişi ve kuruluşların güdümünde, işlevsiz ama reklam amaçlı bir kurum konumuna geldi.
49. Antalya Altın Portakal Film Festivali ise bu yıl Adana Altın Koza Film Festivali'nin gölgesinde kaldı.
Çünkü CHP'li yönetim başarısız olsun, kamuoyu önünde beceriksiz bir konuma gelsin diye AKP hükümeti 'sinema şikesi' yaptı.
Yapımcı ve yönetmenlere "Size maddi destek veririz, ancak Antalya'ya Altın Portakal'a değil, Adana'ya Altın Koza'ya katılacaksınız, filmlerinizi orada yarıştıracaksınız" denildi.
Altın Koza'nın tarihi de Altın Portakal'dan öne çekilerek Antalya'ya katılım önlendi, Adana'da görkemli açılış ve etkinlikler yapıldı, sanatçılar paşalar gibi ağırlandı.
Her şeye rağmen sinema festivali denince Altın Portakal unutulmuyor.
Unutulmuyor da burunları kaf dağında olan kimi yöneticiler ve bürokratlar, Antalya'nın festivalini yaşatmak(!) ve Altın Koza'nın gölgesinden kurtarmak için müthiş bir iş yapıp, Hülya Avşar'ı jüri başkanı yaptılar.
Avşar'a olan tepkiler malum, ancak arkadaşlar doğru iş yaptıklarından o kadar eminler ki, Türkiye tanımıyormuş gibi ona övgüler düzdüler, sinema sanatına yaptığı hizmetleri ballandıra ballandıra anlattılar.
Son yıllarda Altın Portakal medyada fazla yer almadığı için Hülya Avşar'la reklam yapmayı, medyada daha fazla yer almayı hedefleyen bir düşünce içinde olan muhteremlerin beklentisine hemen yanıt verdi Avşar kızı, açılış gecesine "bacak şov'la çok hem de çok büyük bir katkı yaptı.
Uzun yırtmaçlı elbisesi ile tüm gözlerin üzerine çevrildiği jüri başkanına hizmette de kusur etmediler..
49. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin Ulusal Uzun Metrajlı FilmYarışması'nın Jüri Başkanı Hülya Avşar'a kırmızı halıdan geçişi sırasında tam 3 şemsiyeli görevli eşlik etti..
Ne olur ne olmaz jüri başkanı ıslanıp üşümesin, çok iyi anladığı sinema sanatının en iyilerini seçmekte hastalanıp gerekli performansı gösteremez diye üzerine titrediler başkanın.
Kendilerini hararetle kutluyorum.
Asla şüpheniz olmasın Hülya Avşar, bir yolunu bulur festivalin tanıtımı yapar..
Hangi yöntemlerle derseniz bunu siz benden çok daha iyi biliyorsunuz..