Depremin birinci yılında, ailesini kaybetmiş depremzede gencin yerine kendimi koydum. Bu durumu da köşeme taşımak istedim. Depremde ailesini kaybetmiş, umutsuzluk ve çaresizlik her bir tarafını sarmış bir genç ne söyler dersek ortaya aşşağıdaki sonuç çıkar.

"Genç bir birey olarak, 6 Şubat benim için bir dönüm noktası haline geldi. O gün, ailemi kaybetmenin acısıyla sarsıldım. Evimizin yıkıntıları altında, hayatımızın ne kadar kırılgan olduğunu anlamıştım. Ancak, bu felaketin ortasında bile umudu bulmayı öğrendim.

Depremin ardından, enkazın altından çıkarken yaşadığım acıları ve umutları yazmak istiyorum. Çünkü bu hikaye, sadece bir genç için değil, aynı zamanda toplumun dayanışma ve iyileşme gücünü anlamak adına da önem taşıyor.

Başlangıçta, kaybın ağırlığı yüreğimi paramparça etti. Ailem olmadan, geleceğimi nasıl şekillendireceğimi bilemiyordum. Ancak zamanla, destek bulduğum insanlar ve dayanışma sayesinde ayakta durmaya başladım. Komşularımız, yardım kuruluşları ve gönüllüler, bir araya gelerek enkaz altından çıkanları kucakladı. Bu, insanlık onurunu yeniden inşa etmenin bir yoluydu.

Bu yazıyı kaleme alırken, içsel bir güç buldum. Kayıplarımızın anısına saygı göstermek, aynı zamanda hayatta kalanlar olarak geleceğe dair umutla bakmak istiyorum. Toplum olarak, birbirimize kenetlenerek, birlikte yeniden inşa edebileceğimiz bir gelecek var.

Yaşadığımız felaket, bize insanlığın ne kadar güçlü olduğunu gösterdi. Dayanışma, sevgi ve umutla dolu bir yarın için bir araya gelmeliyiz. Bir gencin gözünden, kayıp yaşamış bir toplumun nasıl bir araya gelebileceğini, birlikte büyüyebileceğini görmek umut verici."

6 Şubat'ı anarken, acılarımızı paylaşarak ve birbirimize destek olarak, yeniden doğuşun kapılarını aralayabiliriz. Belki de bu zorlu süreçte, birbirimize olan bağlarımızı daha da güçlendirebilir ve daha dirençli bir toplum olma yolunda adım atabiliriz. Unutmayalım ki, hayatın en karanlık anlarında bile ışık doğar, umut filizlenir. Hayat beklenmediktir