İstanbul'da meydana gelen iki korkunç kadın cinayeti, ülkemizde kadınların maruz kaldığı şiddetin acı gerçeklerini bir kez daha ortaya koyuyor. 19 yaşındaki Semih Çelik'in sevgilisi Ayşenur Halil ve ardından İkbal Uzuner'i vahşice öldürdükten sonra hayatına son vermesi, toplumsal sorunlarımızın derin bir yansıması. Olayın ardında psikolojik sorunların olduğu bilinse de, kadınların yaşamlarını hedef alan bu tür şiddet hiçbir şekilde mazur görülemez.

Kadın cinayetleri, sadece bireysel olaylar olarak değil, toplumun genelindeki cinsiyetçi zihniyetin bir sonucu olarak değerlendirilmeli. Şiddeti meşrulaştıran, kadını değersizleştiren ve yaşam hakkını yok sayan her türlü anlayışla mücadele etmeliyiz. Bu tür trajedilerin arkasında sadece bireysel rahatsızlıklar değil, toplumsal bir erkek egemenliği ve kadını zayıf gören düşünceler bulunuyor. Ne yazık ki birçok kadın, yalnızca kadın olduğu için nesneleştirilerek yaşamından ediliyor.

Semih Çelik'in evinde bulunan kara kalemle çizilmiş figürler, zihinsel olarak bir travma yaşadığını gösterebilir; ancak bu, kadınlara yönelik şiddeti haklı çıkarmaz. Aksine, bu tür olaylar, kadınların daha fazla korunması için ciddi önleyici tedbirler alınması gerektiğini gösteriyor. Bir kişinin psikolojik sorunları olabilir, ancak bu, başka insanlara zarar verme hakkını doğurmaz. Bu gibi durumların önüne geçmek için daha etkili psikolojik destek ve kontrol mekanizmaları hayata geçirilmeli.

Yapılan incelemeler, katilin geçmişte psikolojik sorunlar yaşadığı ve tedavi gördüğünü ortaya koyuyor. Bu, ruhsal sorunların ciddiyetle ele alınması gerektiğine işaret eden bir durum. Ancak unutulmaması gereken bir diğer gerçek de, şiddetin sadece bireysel bir sorun olmadığı! Kadınlara yönelik şiddet olayları, yapısal ve kültürel bir sorun olarak ele alınmalı; eğitimden hukuka kadar her alanda köklü değişiklikler yapılmalı.

Kadınların yaşam hakları tehdit altında olduğu sürece toplumsal barış ve eşitlikten söz edilemez. Kadınların güven içinde yaşayabileceği bir toplum inşa ettiğimizde, insan haklarından bahsetmek mümkün olacak. Her gün medyada gördüğümüz kadın cinayetlerinin son bulması için daha güçlü yasalar, etkin koruma mekanizmaları ve toplumsal farkındalık şart!

Toplum olarak, kadınların yanında durmalı ve şiddeti sonlandırmak için ortak bir mücadele yürütmeliyiz. Çünkü kadınlar bu toplumun yarısıdır.

Kadına yönelik şiddete ve cinayetlere karşı sessiz kalmayalım!