"Adalet mülkün temelidir" denir. Nedir bu sözün anlamı? "Mülk" denen "Devlet" tir. Yani adalet devletin temelidir.Bir milletin sahip olabileceği en kutsal değer sahip oldukları adalet sistemidir. O ülkede yaşayan insanlar haklarını bu sayede korur ve savunurlar. Adalet mülkün temelidir, bir ülkenin ülke olabilmesi halkın hak ve özgürlüklerini savunabilmesi için gereklidir. Hukuk devletinin a, b, c si budur. Hukuk fakültelerinde önce bu öğretilir. Bu nedenle,tüm yargı camiası bunun bilincindedir.
Adliye sarayları önlerinde, meydanlarda, duruşma salonlarının yakınlarında görülen Adalet Heykeli’ni bilmeyen, tanımayan yoktur. Hani gözleri bağlı, bir elinde terazi, diğer elinde kılıç tutan selvi boylu kızın heykeli. Adalet Heykeli aynı zamanda “Tarafsızlık Heykeli” ve “Adalet Terazisi” olarak da bilinir.
Roma Adalet Tanrıçası Justitia ve Yunan mitolojisinde ilahi düzeni, hukuku ve gelenekleri kapsayan Tanrıça Themis’in birleşimi günümüzde Adalet Heykeli şeklinde simgelenmekte. Adalet Heykeli, doğruluğun ve gücün simgesi olarak kılıç tutmakta.Diğer eliyle tuttuğu terazinin anlamı ise hukukta denge, eşitlik ve adil yargılamadır. Üçüncü sembol olan heykelin gözlerinin bağlı olması ise, hukukun icra edilmesinde tarafsızlığı simgeler.
Hukuk ve adalet ile ilgili konularda tarafsız olunması hukukun üstünlüğünün temel taşlarından biri. Doğru ve güçlü olmanın yanı sıra denge, eşitlik ve adil yargılanma da hukukun üstünlüğünün temel Anayasaya göre, hakimler görevlerinde bağımsızdır. Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre karar verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir veremez. Adalet Heykeli’nde anlatılmak istenen de budur. Diğer bir deyişle “kör kız”ın kararlarında rahat bırakılması, dışarıdan onu rahatsız edecek eylemlerden ve söylemlerden kaçınılması gerekir. Bu sağlanabildiği takdirde “kör kız”ın adalet sınavını başarıyla geçeceğinden kuşku duyulmamalı
Öte yandan, Anayasada yer alan açık hükümlere rağmen yargının yeterince bağımsız olmadığı öteden beri söylenir. Özellikle siyasetin yargıya kimi zamanlarda müdahalede bulunduğundan söz edilir. Özellikle siyasi nitelikteki davalarda verilen hükümlerin bu olumsuz kanaatin oluşmasında bir etken olduğu belirtilir. Bunun pek çok örnekleri sıralanır: Gezi Parkı Davası, Can Atalay Davası, Osman Kavala Davası ve YSK kararları ise ayrı bir şikayet kaynağı.Son dönemde yaşanan siyasi nitelikteki davalar da bu listeye eklenebilir.
Bu nedenle “Yargıç, yasa kuralını uygularken yasada tanımlanan kelimelerin hatta yasanın ruhunun söz konusu olayı kapsayıp kapsamadığını bilgi ve deneyimi ile vicdanın sesini dinleyerek karar verme sorumluluğunda olduğunu unutmamalıdır. Vicdanının sesi yerine, başka organ, makam, merci veya kişiden gelen ses dinlenirse yargıya güven azalır” denir
Yargıçlık büyük özveri ve sorumluluk gerektirir. Keza Adalet Heykeli’nde simgelenen ilkelere uyulması ve gözleri bağlı kıza toz kondurulmaması son derece önemlidir. Yargıya duyulan saygı ve güven azalmamalı. Siyasi nitelikteki davalarda yargıya müdahale edildiği şeklinde yorumlara neden olacak eylem ve söylemlerden kaçınılmalı. Siyaset hukuka egemen olmamalı. Yargıçlar, bağımsızlıklarını ve tarafsızlıklarını korumaya azami özen göstermeli. Anayasaya, yasalara ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre karar vermeliler. Yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere kimse emir vermeye kalkışmamalı. "Adalet mülkün temelidir" sözüne gölge düşürülmemeli.
Bu esaslara titizlikle uyulması halinde “kör kız” adalet sınavından başarıyla geçecektir.
Fatih Sultan Mehmet'in şu sözlerini, başta siyasiler, herkes yadında tutmalı.
“Aklı öldürürsen, ahlak da ölür. Akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür. Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür.”